20 Temmuz 2014 Pazar

Saray hayatını reddeden asi ruhlu kraliçe SİSİ ve muhteşem Shönbrunn Sarayı.

Koskoca Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna başkentlik yapmış bir şehir Viyana.
Durum bu olunca nice güçlü krallar yaşamış topraklarında, saraylarında.
Ama bir tanesi var ki, eğer Viyana'da sadece 1 tane saray gezebilecek kadar vaktiniz varsa kesinlikle
SCHÖNBRUNN Sarayı...

Saray şehrin biraz dışında kalıyor.
İsterseniz metroyla gidebilirsiniz. 1 saat yol tutuyor.
Ya da bizim gibi taxiye binersiniz 15 dakikada Schönbrunn'a varırsınız. Sadece 11 Euros tutuyor.





























Sarayın dışarıdan görünümü çok ihtişamlı değil.
Bahçesi şahane. Ama daha da şahane olan içinin hikayesi.
Avusturya tarihine damgasını vurmuş HABSBURG Hanedanının bıraktığı yaşam izleri...

Sarayın girişinde çeşitli gezi formülleri var.
Biz Classic Plus Formülünü alıp 43 euro ödedik.

Bu formülün içinde; Bahçe-Orangerie, sarayın içindeki 40 odanın audio guide ile gezilmesi ve çıkışta Bakery animasyonu var. (Meşhur tatlıları Strudeli yapmasını öğreneceğiz.)


































SCHÖNBRUNN Sarayı'nın bahçesi çok güzel. Ferah ferah... İnsanın içi açılıyor.
Ama o sarayın içi yok mu? Böyle bir zenginlik, böyle bir görkem, derinlik az bulunur.
Ve Schönbrunn Sarayı mutlaka audioguide'la gezilmeli.
Ve size çok güzel bir haberim var. Türkçe audioguide'le gezmek mümkün.
Böylesine bir geziyi insan ana dilinde yapabilince mest oluyor, tarihin içine daha güzel akabiliyor...
Ne olursa olsun anadil başka birşey.

Anlatılanları Türkçe dinlemeseydim eğer Avusturya Tarihinin en çok konuşulan kadınlarından SİSİ'yi bu kadar iyi anlayamazdım belki...

Burası bir İmparatorluğa damgasını vurmuş Habsburg Hanedanı'nın sarayı.
Aslında Habsburg'lar Viyana'nın tam da merkezinde Habsburg Sarayı'nda yaşıyorlarmış.
Ve Schönbrunn'un yerinde o zamanlar çok daha küçük, mütevazi bir saray bulunuyormuş. Habsburglar da bu sarayı yazlık olarak, ya da avlanma mevsiminde tatil evi olarak kullanıyorlarmış.

Ancak Türkler Schönbrunn'un yerinde bulunan o küçük sarayı 2. Viyana kuşatması esnasında 1683'te yıkmışlar.

Habsburg Hanedanının baş isimlerinden biri olan Maria Theresa Schönbrunn'ü tekrardan bir av sarayı yani tatil evi olarak yeniden yaptırmış.
Ancak daha sonra hanedan olaral toptan buraya taşınmışlar.

Ne yazık ki içeride resim çekmek yasak.
Ancak kulağınızda her odanın hikayesini, içindeki yaşanmışlığı dinleyerek gezmek, o anda değil başka bir yüzyılda yaşamak ve gerçekten o dönemi anlamak, hissetmek, hatta içinde gezinmek...
Tarifsiz...

Efsanevi Kralları Franz Joseph'in şatafattan çok uzak, son derece sade, sıradan ve mütevazi çalışma odası ve yatak odası görülmeye değer. Çok etkileyici.

Franz Joseph çalışmaya çok önem veren ve ihtişamı sevmeyen, gereksiz bulan tam bir örnek kral.

Çalışma masasının duvarında aynen şöyle yazıyor:

"Bir kral ülkesine hizmet eden 1. işçidir."

Bu mantıkla her sabah 4'te uyanır. İlk önce ibadetini eder ve saat 5'te çalışmaya başlarmış.

Kahvaltı ve öğle yemeğini çalışma odasında kabul eder, yalnız ve işinin başında yermiş.

Çalışma odasının hemen yanında bulunan yatak odası bir kralın odası olmaktan çok herşeye benziyor. Tek kişilik yatağı, hiçbir gösterişe sahip olmayan sıradan mobilyaları, Franz Joseph'in, deyim yerindeyse "Spartalı" konforuna sahip yaşamayı tercih ettiği anlamına geliyor.

Hayran olduğum sözlerinden birisi: "Bir insan yorgun düşene kadar çalışmalıdır."

Franz Joseph'in vefat ettiği yatağını görünce insanın içi bir tuhaf oluyor. Yani fakir ve hiçbir gücü olmayan bir insan da ancak böyle bir yatakta uyurdu. Neden Franz Joseph gibi Avusturya tarihinin en güçlü kimliklerinden biri kendisine bunu layık görmüş diye düşünmekten alamıyor insan kendisini.

Franz Joseph intihar eden büyük oğlunu, deliler gibi sevdiği karısı SİSİ'yi ve ağabeyini kaybettikten sonra 1916 yılında kendisi de bu yatakta vefat eder.

Kaiserin Elisabeth - Kraliçe Elisabeth nam-ı diğer SİSİ : Yaşadığı zamanın dışında sıradışı bir kadın.

Bütün Viyana bir Sisi'dir gidiyor... Viyana'ya gelinceye kadar adını bile duymamıştım.

Elisabeth yani Sisi en büyük kral Franz Joseph'in karısıdır.
Hem karısıdır aynı zamanda kuzenidir. 16 yaşında teyzesinin oğlu olan Franz Joseph'le evlendirilmiştir.

Franz Joseph'in Sisi'ye delice aşık olmasına ve onu mutlu etmek için her türlü çabayı sarfetmesine rağmen Sisi bu evliliği hiçbir zaman içine sindiremez, saray hayatını sevmez ve hiçbir zaman sahiden mutlu olamaz.

Yaşadığı çağın, zamanın çok dışında bir kadın güzeller güzeli SİSİ'nin evliliğe bakışı

Günlüğüne aynen şöyle yazar:

"Evlilik saçma bir kurumdur. 15 yaşında ne olduğunu tam olarak anlayamadığınız bir kurum için bir söz verirsiniz. 30 yıl mutsuz bir şekilde yaşarsınız. Ve bir gün pişman olursunuz. Ama bu sözden geri dönmek için artık çok geçtir. Ve hayat boyu devam edersiniz."

Tüm vaktini güzelliği için harcayan, saray hayatından nefret eden bir kraliçe SİSİ.

Sisi döneminin en güzel kadınlarındandır. Ve güzelliğinin farkındadır.
Vaktinin çok büyük bir bölümünü güzelliği için çalışarak geçirirdi.
Dizine kadar inen saçlarını yıkamak, taramak ve şekle sokmak için günde 3-4 saat harcardı.

Bununla beraber formuna çok dikkat ettiği için, saçlarıyla uğraşmanın dışında kalan tüm vaktini spor yaparak geçirirdi. Ormanda ata biner ve uzun süren hikinglere çıkardı.
Bir gün attan düşer ve bir daha asla ata binmemeye karar verir.

Formunu korumak için açlık diyetleri yaptığından çoğu kez akşam yemeklerinde sofrada bulunmazdı.

Aileyle birlikte olmaya önem veren ve sadece akşam yemeklerini kraliyet usullerine göre yemeyi tercih eden kocası Franzs Joseph'i çoğunlukla yemekte yalnız bırakırdı Sisi.


Sofra adabı, Avusturya gelenekleri

Yemek salonu çok etkileyici.
Avusturya kraliyet sofra adabına göre masanın ortasının hiçbir zaman boş kalmamasına özen gösterilir. Masanın ortası mumlar, çiçekler, meyveler ve şekerlemelerle donatılır.

Misafir ağırlanacaksa gümüş takımlarda yenir, Fransız mutfağı tercih edilir.
Kendileri aile içinde yemek yiyeceklerse Avusturya mutfağı tercih edilir. 6 ila 9 çeşit yemek masaya gelirdi.
Genellikle ana yemek olarak, Franzs Joseph'in tercihi Avusturya Shinitzel'i olurdu sofrada.

(Aha şimdi Sisi'nin neden akşam yemeklerinde sofrada bulunmadığını anlıyorum. Her gün 6-9 çeşit yemek servisi varsa ki, yani sofraya oturmuşken de yenir hani... Yok yok Sisi ben seni anladım. Ben de aynısını yapardım.)

Aslında Sisi saray hayatının tüm usullerinden tamamen nefret eden bir kraliçe.
Sarayın kurallarına uymayı sevmez. Saray hayatını toptan hiç sevmez.

Biraz da bu nedenle, seyahat etmeyi ve değişik kültürler tanımayı da çok sevdiğinden sık sık Viyana dışında bulunmayı tercih eder.

Viyana'da bulunduğu zamanları sevmez, saray hayatının içinde kendisini hapsolmuş hissederdi Sisi.

Teyzesi yani kayınvalidesi her gün saraya onu kontrol etmeye gelirmiş. Ve bir gün Elisabeth günlüğüne aynen şöyle yazmış:

"Her hün buraya beni kontrole geliyor. Ve boğuluyorum. Ona göre yaptığım herşey kötü ve yanlış. Hiçbirşeyimi beğenmiyor."

Sisi, Viyana dışında seyahatte olduğu bir dönemde, Cenevre'de bir İtalyan anarşist tarafından öldürülür.

Karısına çok aşık olan Franzs Joseph'in derin acı içine düştüğü bir vakit muhafızlarına şöyle der: "Bu kadını ne kadar çok sevdim bilemezsiniz..."

 SİSİ 'nin tüm resimleri

Schönbrunn Sarayında kulağımızda audioguide tarihin katmanlarında dolaşmaya devam ediyoruz.

Sırada Maria Theresa'nın daireleri var.

Habsburg Hanedanı'nın tek kadın hükümdarı : Maria Theresa

11 kızı var Maria Theresa'nın. Ve hepsi politik çıkarlar ve hesaplar üzerine çatışma halinde oldukları komşularıyla evlendirilmişler. Bu kızlardan en favorisi tek aşk evliliği yapmış olan Maria Carolina'dır. (Queen of Naples)

Avusturyalılar'ın şöyle bir politikası vardır.

"Düşmanlarımız bırakın savaşsın. Biz onlarla evlenelim..."

Maria Theresa'nın kızlarından biri de hepimizin tarihten tanıdığı Marie Antoinette 'tir.

Tüm kızlar politik çıkarlar uğruna evlilik yapar, en ufakları Maria Josepha 14 yaşında evlendirilir ve 17'sinde öldürürlür. Maria Theresa, o evlenirken günlüğüne şöyle yazmıştır:

"Ne yazık ki Josepha bu kaderi yaşamak zorunda. Umarım bu yükü kaldırabilir. Yüreği mutsuz olsa bile..."

MOZART ilk konserini 6 yaşındayken Maria Theresa'nın huzurunda vermiştir.
Ve İmparatoriçe'nin beğeni ve hayranlığını kazanmıştır.

Hatta sarayın duvarlarında asılı o döneme dair ünlü olayların tabloların birinde, hanedanın 100. yıl kutlamaları ve kızlardan birinin düğününe giderkenki tabloda bir taç giyme töreni konu edilmiştir.

Kronolojik olarak bu durum mümkün değildir. Çünkü Mozart o zamanda 4 yaşındadır ve henüz Maria Theresa ile tanışmamıştır.
Ancak Maria Theresa Mozart'tan o kadar etkilenmiştir ve onun gün gelip çok büyük bir sanatçı olacağından o kadar emindir ki onu saray tablolarından birinde göstermeyi hanedanın imajı için ister.

Maria Theresa hanedanın imajına, zenginliğe ve gösterişe çok önem verirdi.

Kendisi çok büyük bir aşkla bağlı olduğu bir evlilik yapmış, kocasının ölümünün ardından bile çok uzun yıllar siyah kıyafetleri üzerinden çıkarmamış, yasını tutmaya devam etmiş.

Schönbrunn Sarayı'nda Napolyon'a dair de bir bölüm bulunmaktadır. Zira oğlunu Avusturya'da yaşayan amcasının yanına göndermiş ve kendisi de zaman zaman ziyarete gelmiştir. Oğlu burada 21 yaşındayken vefat etmiş.

Shönbrunn Sarayının duvarları resmen tarihsel belge sayılabilecek nitelikte tablolarla dolu.

Monarşinin düşüşünden, Fransız ihtilaline, kızı Marie Antoinette'in idam edilişine kadar tüm detayları sarayın duvarlarında bulmak mümkün.

Shönbrunn Sarayı gezisi çıkışta mükemmel bir bakery animasyonuyla tamamlanıyor.

Avusturyalıların en ünlü tatlısı apple strudel.

Bu arada animasyonu gerçekleştiren genç aşçının da söylediği ve benim de fark ettiğim üzere:

Strudel dediğim bariz bizim börek. Elmalı börek de sen ona.

Aşçı apple strudel tatlısının Türkler'in Viyana kuşatmaları sırasında bu topraklarda aylarca vakit geçirirken kendi mutfak kültürlerini de yaydıkları da ortada.
Türkler'in unuttukları kahvelerle de Türk kahvesini tanımışlardı Budapeşte'de hatırlarsanız...

Sen al bizim böreğin bütün ritüelini, yufkasını, yufkanın inceliğini, içine elma, kuru üzüm şu bu koy sonra apple strudel Avusturya spesiyalitesi olsun.

































Elbette ki atölyenin sonunda yaptıkları strudeli hepimize dağıttılar ve afiyetle yedik.
Söyleyebilirim ki; Viyana'da yediğim en güzel apple strudel buydu. Enfesti. Şahaneydi.

Bir de onların tarifini broşür şeklinde atölyeye katılanlara dağıttılar.
Kendi ülkelerimizde yapıp kendi apple strudelimizin resimlerini çekip onlara göndermemizi istediler.
Sitelerinde paylaşacaklarmış.

Henüz yapmaya fırsatım olmadı.
Bakalım kime nasip olacak ilk appele strudelim?

Sahiden ya, Artemis nerde?

Saray hayatını reddeden sıradışı kraliçe Sisi ve muhteşem Schönbrunn Sarayı

Viyana'da şeytanla sarmaş dolaş: FAUST

Bu ne zenginlik böyle! : VİYANA

3 yorum:

  1. okunmaya değer.. '' sisi ''

    YanıtlaSil
  2. İlk yorumda kelime hatası vardı sildim.
    Ah sisi o sarayını bir kez daha gezmek isterim. Eşyalarını incelerken o şahane elbiselerini hayranlıkla izlerken sanki yanıbaşımdaydın.

    YanıtlaSil
  3. Apple değil "Apfelstrudel" hakkında çok bilinçsiz yazmışsınız. Börekle nasıl kıyaslarsınız? Ne içeriği ne yapılışının börekle asla ilgisi yok..lutfen daha detaylı araştırıp öyle yorum yapın, bu sekilde gerek kullanılan malzemeleri gerek verilen uğraşı basite indirerek çok haksızlık ediyorsunuz.

    YanıtlaSil