Gözünün alabildiğine uzanan o duru suyun içinde,
Bembeyaz kumların üzerinde,
Balıkların arasında,
Teknelerin karşısında,
Kumsaldaki sabah koşularında,
Denizin dibindeki güneş yatağında,
Kum taneleri yapışmış kitabımın sayfalarında,
Acıtmadan yakan güneşte,
Tenimi okşayıp serinleten esintide,
Gökyüzünün muhteşem mavisinde,
Deniz fenerinde,
Çimlerin üzerinde,
Tabağımdaki ızgara balıkta,
Sabah kahvesinde,
Yemeğe doyamadığım İtalyan mutfağında,
Otel odasının balkonunda, balkonun önündeki çam ağaçlarında,
Havuzun tepesinde dolanan kuşların gagasında,
Gün batımında, sabah güneşinde,
Kartpostallara resim olmuş bu sahilde,
Sevgilimin koynunda, kollarında, omuzlarında, gözlerinde...
Ben yeniden doğdum.
Kimse yoktu sanki bizden başka...
Ses yoktu, müzik yoktu, bulut yoktu, denizde dalga yoktu.
Biz vardık sadece...
Aşk vardı, bugünlere şükretmek vardı, huzur vardı...
Mutluluk vardı, bütün bir ömre yetecek sandım...
Yeter belki...
Nefes alıp vermek vardı. Alırken tüm ciğerlerine kadar çekmek havayı, verirken son nefesine kadar boşaltmak, yeni nefese yer açmak vardı...
Otel odasının kapısında "rahatsız etmeyin" yazısı vardı.
Ne olur rahatsız etmeyin, hayatın tadının, hazzının, anlamının dibine varıyoruz işte tam bu anda...
Beni gördüklerinde hemen gülümseyen insanlar vardı. Çünkü hayat vardı...
Hayatı toz pembe görmemi sağlayan rengarenk elbiselerim vardı..
Saat yoktu, teknoloji yoktu, gerçek hayatın konuları yoktu.
Deniz suyu ve kristal beyaz kumlara kendimizi kaptırmış oynarken zamanın sonsuzluğu vardı.
Bu tatil, fırtına öncesi gelen sessizlik gibi...
Fırtına da gelecek elbet, esecek, sallayacak bizi... Zerre kadar korkum yok.
Ömre bedel yaşanmış anlarım, zamanlarım var benim...
Cennetten kopma bu koyda, kumsalda, bu muhteşem Sardegna Adası'nda geçen iki hafta...
Önceden tutulmuş bir dilek gibi...
Tuttuğum bütün dilekler gerçekleşir benim.
Bunu en iyi uğur böcekleri bilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder