Yılın bu zamanını cok seviyorum, o kadar güzel bir dönemi ki senenin, insani kavrayip içine çekiveriyor, aralık sonu şehir bir başka parlıyor.
Ve şehir parlıyor sahiden de...
Paris'in bir adi da bu: Ville de la lumière... Işıklar şehri...
Noel zamani daha da bir haller oluyor Paris'e, sehir resmen defile yapiyor...
Paris'in iki kıyafeti var, bir gündüz bir de gece..
O gece ışıklarıyla bezenmiş görkemli tuvaletini bir giydi mi uzerine, bakmaya, böyle, şehrin her yerine dokunmaya doyamaz insan...
Alice harikalar dıyarinda misali bir dekor.. gerçekle sanal arasında kendinize yer bulmaya çalışır, bu harika rüyadan ancak metroya bindiginizde uyanirsiniz...
Bir de herkesteki o muhteşem hediye telaşı, görülmeye değer, yaşamaya değer..
Aman aman... kimi nasıl memnun edeceğini bilemeyen, meselenin güzelliğinin hediye paketinin herkesin kendi eliyle yapilmasi gerektiğine inanan Christmas çocuklari...
Durup bir düşünün, su anda sizi de nasil mutlu edeceğini düşünen, öyle hediyeler, öyle hediye paketleri arayan insanlar var, sehrin bir yerlerinde gezinen...
Yilin en şımarık ayı olsa gerek aralık...
Kışın insanın kanını donduran soğuğuna rağmen bir sevgi ve heyecan seli...
Noel geliyor, başka bir şeye benzemez...
Nasıl bir ziyafettir o Noel sofraları...
Sadece yediklerimizle midelerimiz degil görsel ziyafetle ruhumuz doyar. ..
Peçeteler kırmızı kurdelayla bağlı, sofranın üzerinde kırmızı gül yaprakları...
Şamdanı, mumları, noel baba figürinleri...
Yiyeceklerin biri gider biri gelir, tam bir şölen...
Masanın üzeri zaten Lunapark misali, heryerinde bir renk, bir cümbüş, bir hareket, bir neşe...
Kaz ciğeri, şampanyası, istiridyesi, somon fümesi, kestaneli hindisi, "bûche" denilen özel pastasi, yine ve yine sampanyasi...
Noel cocuguyum ben..
Içim kıpır kıpır, gözlerim fırıl fırıl..
Ruhum ışıl ışıl...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder