Yok; illa ki bu karin agrisini bir yasayacagiz...
Yoksa rahat edemiyoruz...
Ogle saatlerinde Kral Mezarlari'ni gezmekten donuyoruz.
Gemimize donmeden Luxor merkezi soyle bir gezelim diyoruz.
Rehberimiz "Gemimiz saat 13.30'da demir alacak. Sakin gecikmeyin." diyor.
Once Luxor tapinaginin etrafinda bir tur atiyoruz, ardindan daliyoruz Luxor souk'larina..
Oryantal ulkelerde buna "souk" diyorlar; bizim Izmir Kemeralti çarsisi yani... Daha da gelismis modeli Kapali Carsi...
Bu çok cici, minik minik, daracik, sevimli sokaklarda kaybolmanin dayanilmaz hafifligini... yasayamiyoruz.
Zira, birden bir agirlik çokuyor ustumuze...
Saat 13 !!!
Rehber 13 mu demisti, 13.30 mu???
Kaldik mi buralarda? Kos, kos kos, gemiyi kaçiricaz. !
Variyoruz limana, saat 13.15... Gemimiz demir almis. Valla...
Yerinde yok. Nil Nehri'nin ortasinda goruyoruz.
Panik oluyoruz... Daha dogrusu sevgilim oluyor.
Ben; saati yanlis hatirliyor olamam, 13.30 dedi rehber, eminim hesaplarindayim.
Surada bir avuç yolcuyuz, bizi birakip gidecek degiller ya...
Yine de adrenalin hat safhada. Hafif bir tutusma durumu soz konusu...
Yani 13'te geliversen ne olur? Ya da hiç gitmeyiversen, grubu izleyip gemiye herkesle beraber donuversen...?
Yok iste, bunyeye ters.
Kendimizi boyle durumlara sokmadan yasayamiyoruz.
Derken... Bir de bakiyoruz gemimiz yavas yavas yanasiyor.
Meger diger gemiler yola çikacakmis ta, onlara yol vermek için çikmis yerinden. Bizim navigasyon 13.30 olarak planlanmis.
(Yine de karada yolcu olmasa direk devam edebilirdi ya, neyse)
Rahat bir nefes alip gemimize atliyoruz. Istikamet EDFOU...
Nil Nehri'nde artik timsah yokmus. Ne buyuk hâyâlkirikligi...
Misir'i ikiye bolup Akdeniz'e dokuluyor Nil. Bizim oralara yani...
Ogle yemegi esnasinda gemi hareket ediyor.
Guverteye çikip Nil Nehri'ni seyretmek için can atiyorum.
Hâyâlimde hep soyle bir Nil var:
Her taraf timsahlarla dolu. Hatta hepsinin kafasi suyun uzerinde agizlari açik dislerini goruyoruz.
Timsahlara ragmen suyun uzerinde ilerlemeye çalisiyoruz.
Gemide oldugumuz için kendimizi guvende hissediyoruz, ama karaya inerken çok dikkatli olmamiz gerekiyor, zira her taraf timsah kayniyor....
Sen kendini Indiana Jones'ta mi sandin ???
Yokmus arkadaslar. Nil Nehri'nde artik timsah yokmus.
Assuan tarfinda guneyde tek tuk kalmis...
Bir hâyâlkirikligi bende, bir hâyâlkirikligi sormayin gitsin...
Iste, crocolar anca mumyalanmis halde muzelerde sergileniyor artik...
Iyi o halde.
Ben de guverteye çikip salina salina akan Nil Nehri'ni izleye izleye seyahatnameme notlar alirim...
Ya da Nil Nehri'nin kenarindaki guzelliklerin tadini çikaririm...
Sevgilim de kitabini alip yanima geliyor ve soyle diyor:
"Birsey fark ettim. Bugun, kral mezarlarinin orada, saticilarin hepsi birden, gruptaki herkesi ablukaya alip birseyler satmaya çalisirken, senin etrafinda hiçbir zaman kimse yoktu."
Sevgilimin bu yorumuna cevap vermeye gerek var mi acaba?
Beden dili diye birsey var.
Kendisi herseyi biliyor da bunu bilmiyor mu acaba?
Nucleer enerji lafini duyunca kalbi yerinden firlayacak sandim.
Aksam yemegi için yemek salonuna iniyoruz.
Onumuzdeki ilk masaya oturuyoruz. 2 çift daha bulunuyor.
Malum once herkes kendisini tanitiyor. Ne yaparsin hayatta, ne edersin, nereden gelir, nereye gidersin tadinda...
Normandiya Bolgesi'nde yasayan ve sirket sahibi olan bir çiftle tanisiyoruz, basari hikayeleri çok etkileyici.
Adam veterinermis, kadin da oyle bir yerde çalisiyormus iste.
Fransa'da kedi-kopek mamasi uretimi yapilmadigini ve hep baska ulkelerden ithal edildigini tespit etmisler.
Ve derhal kendi islerini kurmaya karar vermisler.
Bugun kendileri, milyonlar kazandiran, kedi-kopek mamasi ureten Lanormandise Pet Food sirketinin sahipleri... Sirketin bas CEO'su kadin. (kocasindan daha uzun boylu diye mi acaba?)
Kocasi kendisini teknelere adamis, sirketi karisina ve çocuklarina birakmis tamamen.
Neo-zenginlerden... Biz herseyi sifirdan kurduk, yaptik, buralara geldik diye bir kendini kanitlama içindeler.
Ama çok basarili ve mutlu insanlar. Devamli guluyorlar, her zaman pozitif bir enerji saçiyorlar.
Bence en buyuk basarilari bu: mutlu olmak.
Diger çifte gelince...
Onlar çok aristokrat, her hallerinden belli.
Londra'da yasiyorlar. Paris-Londra arasi mekik dokuyorlar.
Adam ne is yaptigini açikliyor:
Ingiltere'ye satilacak ve Fransa'nin uretecegi nucleer santraller projelerini yonetiyor.
"Nucleer enerji" lafini duyar duymaz sevgilimin gozleri yerinden firliyor, isil isil oluyor, hata kendisinden geçiyor...
Adamin karisini sevmeye baslasam iyi olur.
Cunku ben biliyorum...
Su andan itibaren sevgilim bu adamin onun en iyi arkadasi olmasini istiyor...
Sabah uyandigimizda Edfou'ya varmis olacagiz...
Yunan firavunlari, diger bir deyisle, Ptoleme'ler tarafindan insa edilen,
Misir mitolojisinin en onemli Tanrilarindan Horus'un tapinagi olan,
ve Nil kiyisinin suphesiz en guzel tapinaklarindan birisi olan
Edfou Tapinagi'ni gezmek için sabirsizlaniyorum...
Sagi solu belli olmayan kadinlar gibi... : Philae
1 Tapinak 2 Tanri: KOM OMBO
Kalbiniz kus tuyunden hafif olsun...
Champollion'un soyundan gelen adamin hali bir baska oluyor...
Hâyâlimde timsahlarla dolu bir Nil var...
Misir hâyâl edebilecegimizin çok otesinde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder