Gitmis görmüş olanlar bilir.
Roland Garros dediğin bir tenis maçından çok daha fazlası...
Bir festival, bir şölen, bir şenlik ve tatil havası.
Şehir içinde bir şehir, kocaman bir yerleşke, bir tatil köyü.
Sağli sollu her yerde bir stand, bir hareket, bir activite, bir circulation.
İnsanlar akin akin... Roland Garros yerleskesi dolup dolup taşıyor.
Hic durmuyor, akiyor. Sahne ayni kaliyor, oyuncular değisip duruyor...
"Our mission is not hard Mr Hunt, it is impossible"
Cumartesi günü Roland Garros'a gittim. Bu benim ikinci Roland Garros'um.
Geçen sene de kadinlar yari finaline gitmistim. Iki sene üstüste bu zevki yaşayabildiğim için çok şansliyim.
Roland Garros'a bilet bulmak... Nasil anlatsam...
Görevimiz Tehlike filmini hatirlarsiniz. Mission commander'in Tom Cruise'a şöyle bir cümlesi vardi, hiç unutmuyorum:
"Our mission is not hard Mr Hunt, is impossible".
Iste Roland Garros'a bilet bulmak o hesap.
Biletlerin satisa sunulduğu ilk saatler içinde birşeyler buldunuz buldunuz, sonrasi artık büyük bir muamma...
Şansliyim. Iki senedir dört ayağımın üstüne düşüyorum.
Gecen sene, gecenin 2'sinde cok yakin Italyan bir arkadaşım arıyor.
"Yarin kadinlar yari finaline yer buldum, var misin yok musun?" diyor.
Hoop ertesi gun kendimi
Na-Li ve guzel
Sharapova'yi izlerken,
Bartoli'ye karsi oynayan
Schiavone'yi desteklerken buluyorum.
(Napiyiim, tüm lojistik kismiyla ugraşmış yanımdaki arkadaşlar Italyan...)
Bu sene inanilmaz formda, son derece kararli, yukselme icinde olan ve Roland Garros'ta sampiyonluga oynayan bir
Sharapova var.
Ancak gecen sene
Na Li karsisinda o kadar silikti ki....
Tenisten iyi anlarim.
Izledigim maçlari değerlendirebilirim. Ama bu makalenin amaci maç yorumu değil.
Roland Garros'ta geçirdigim şahane günün izlenimlerini paylaşmak.
VIP Locasinda, şampanya servisli bir Roland Garros
Bu seneki Roland Garros maceram çok daha farklı.
Reklamini yapmayacagim (ama sundugu bir Roland Garros biletini de reddedemeyecegim) bir marka icin çalisan çok yakin bir arkadasim haftalar önceden aradi:
"2 haziranda ne yapiyorsun? Roland Garros'a 2 biletim var. Hem de VIP locada, öğle yemeği ve şampanya servisiyle..."
Tüm dünyanın bilet aradığı ve bulamadığı Roland Garros'a bu koşullarda gitmek... Rüya gibi.
Bir de... belirtmeden geçemeyecegim.
Içinde şampanya servisi olan her yere giderim.
Araba motorunun parçalarını tanıtma seminerine bile...
VIP kapisindan girdik. Korttaki yerimizi almadan önce malum şirketin restaurantina gittik.
Önce kahvalti ettik. Ve öğle yemeği icin menüden şiparişimizi verdik.
Olaya bakar misiniz?
Millet yiyecek ekmek bulamiyor, biz süt banyosu yaparken bir de yaninda pasta yiyoruz, misali Roland Garros'a bilet bulmuşuz bir de şampanya içiyoruz üzerine..
Sonra ver elini
Suzanne Lenghen...
Gecen seneki maclari ana kort
Philippe Chatrier'de izlemistim. Cok daha büyük ve görkemliydi.
Ancak su anda henüz finaller oynanmadigi icin her kortun değeri aynı.
Locamiza yerlestik.
O da ne? Elimi uzatsam
David Ferrer'e dokunacağim, o kadar yakınız ki kortun dibindeyiz, ortasindayiz, sahada daha iyi bir yer düşünemiyorum. Yani Ferrer'in annesi, yarin macina geliyorum dese, oturacaği yer benimkinin yanıdır.
Bu malum marka, Roland Garros icinde boyle bir restauranta, kortun ortasinda ve dibinde bu locaya sahip olmak icin kac para ödemistir acaba?
Oyunculari televizyonda görmek onlari daha mi devlestiriyor, yoksa bazi oyuncular sahiden doğuştan star, doğuştan mi dev, ayırmak zor....
Ama bu
D. Ferrer çok amele yahu...
Yürüyüşü, koşusu aynı inşaat işçisine benziyor, valla oyle. Dünya 6 numarasi ama amele...
Ferrer'in maçının sonlarına doğru kalkıp öğle yemeği için restauranta gidiyoruz.
Hava o kadar sicak ki, koruyucu kremleri sürüp duruyoruz.
Soğuk bir şampanya molası vermek cok iyi geliyor.
Tam şampanya kadehlerimizi çok sevgili arkadaşımla tokuşturuyoruz ki... o anda telefonum çaliyor onemli bir telefon, almamazlik edemem. Aliyorum, disari cikiyorum.
Almakla cok iyi ediyorum etmesine ama... sampanyalari kaciriyorum.
Yemek servisine geçmisiz bile, entrée servisi yapilmis artik şaraba geçilmis...
Şampanya sayfasi çevrilmis... Tüh!!! Neyse ki tatlıyla tekrar ikram başlıyor.
Hiç hesapta olmayan bir NADAL maçı
Beni bugün buraya davet eden arkadaşım işini çok iyi bilen nefis bir kadin. Fazla mesafe koymuyor, çabucak iletişim kuruyor, hemen samimi oluyor. Ancak bunu da çok rafine bir biçimde yapiyor.
Ben ise öyle hemen samimi olamam, 2 dakikada "ben seni çok sevdim" moduna geçemem, dolayısıyla da Roland Garros'ta bir Nadal maçı bileti kazanamam.
O kazanıyor.
Telefondan yerime dönüyorum, bana müjdeyi veriyor.
Günün son maçi
Wozniacki yerine
Nadal'i izlemeye ne dersin?
Dalga mi geciyorsun? Wozniacki de kim oluyor? Ne yapmis bugune kadar? Dogru düzgün bir Grand Chelem kazanmadan 1 numara olmus, sonra bir düşmüş, düşüş o düşüş, direk 9 numara...
Ne yapiyim ben Wozniacki'yi...
Iyi de biz Lenghen'deyiz, Nadal maci Chatrier'de nasıl olacak?
Meger ben dışarıdayken o saatte treni olan ve Lyon'a dönmek zorunda olan birileriyle sohbeti kurmus, onlar da maçtan önce biletlerini bize birakmayi teklif etmisler.
Öğle yemeginin ardindan
Na-Li maci ve ardindan
Gasquet...
Gecen seneki Roland Garros şampiyonu ama su Na-Li'yi bir türlü sevemedim.
Tavırlarında, Cin'liyim ama görürsünüz adımı tenis tarihine yazdırıcam halleri var. Mütevazi bulmuyorum, beğenmiyorum. Çeyrek finalde elensin gitsin, izlemesi keyifli başka oyuncular gelsin. Gasquet de Fransiz seyirci avantajini kullanan ortalama bir oyuncu ama bugün cok cok iyiydi, sahiden Nadal misali spectacular, sahane hareketlerle büyüledi bizleri..
Veeeee gunun son maçi Nadal icin Philippe Chatrier'deyiz.
Yerimiz yine harika tam ortalardayiz.
Zevkli bir maç değil, Arjantinli rakibi kazanamayacağını biliyor, hatta olayi biraz saklabanlığa vuruyor, tribunlerle flört ediyor, oynuyor...
Nadal'i en son, kisin Avustralya Acik'ta Djokovic'le oynadigi final maçinda izledim. Sonra bu.
Nadal'i dunya gözüyle gormek bir başkaymis....
Bazi sporcularda yıldız bir ruh var, doğustan "dev"ler...
Sahada daha da bir devleşiyorlar...
Nadal tam öyle, bir yildiz..
Bir suru maçını izledim, Roland Garros maclarinda televizyonun basindan ayrilmiyoruz.
Ama dunya gözüyle izlemek sahiden baskaymis.
Hani bilirsiniz atletik bazi hareketleri var, sadece ona ozel, "o top asla çıkmaz" denilen toplari çıkarmakla kalmadığı gibi bir de onlarla sayi kazandigi hareketler...
Insanin dikkatini kilitleyen, nefesini tutup izledigi bir oyuncu
Nadal.
Son 6 yilin Roland Garros sampiyonu (2009'da erken elenmisti galiba), profesyonel bir şekilde rakibini de küçümsemedi, tavrını bozmadi, seyirciye saygisindan şahane oynadi.
Kucuk bir anectod: Nadal'in sirti
Bir oyunun ardindan banklarina oturup, erkek tenisciler arada bir tshörtlerini değistiriyorlar ya, işte Nadal'in tshortunu çıkardığı an.... tribunlerin yıkıldığı andır...
Herkeste bir tezaruhat, bir alkış, bir çığlık, bir delirme....
Nadal'in yuvarlak kasli poposu ünlüdür. Ama yok yani o sirtin yaninda poponun lafi bile olmaz.
Her bir kasinin çizilmis gibi belirgin bir sekilde görüldüğü...
Yayla gibi bir sirt. Böyle uzanacaksin o sirta, orda uyuyacaksin...
O biçim...
Tshort'unu geri giydiginde herkes bir rüyadan uyanmis biraz da hayalkirikligina uğramış dünya üzerinde bir Roland Garros'ta bir tenis maçına geri dönmüştü.
Ve tribunler "aaaaaaaaa" diye iç geçirerek bunu gizlemekten kaçınmadı.
Böyle efsanevî bir şampiyonu canlı izlemek gerçek bir zevk...
Alkışlıyorum: Dünya 1 numarasi Novak Djokovic Roland Garros'ta kazandigi maçlardan sonra artik Fransizca konuşuyor. Bu initiative için Djokovic'i alkışlıyorum.
Kınıyorum: Sevgilisi Maria Sharapova'nin çeyrek final maçına gelmek için 2 gün izin isteyen Vujacic'in talebini reddeden Efes Pilsen klubünü kınıyorum. Bence sirf kiskançlıklarından izin vermediler çocuğa... Neyse ki Maria'nin yolu daha uzun...