6 Ocak 2013 Pazar

GOLDEN GAI barlarının kapısında "yabancılar giremez" yazıyordu...


İlk durak UENO Park, hava 24°, ekim sonu İzmir'den daha sıcak.

Ueno Park'in etkileyici bir tarafı yok.
Devasa bir park işte. Central Park gibi, Hyde Park gibi.
Park Floral gibi...

Ardından iki adımda Tokyo National Museum'dayız.

En çok ilgimi çeken; 16. yüzyıl Japon insanının eğlenmek için yaptığı aktivitelerin sergilendiği bir nakış oluyor. Bu nakış üzerinde, bizim de çok severek oyandığımız "Go" oyunu motifini görüyorum. Hoşuma gidiyor.

Go oyunu aynen Japonlar gibi: Sade, yalın ama çok katmanlı ve derin.


İçi para dolu çantamızı bankın üzerinde unuttuk. Geri döndük. Herşey yerindeydi. İşte burası Japonya...

Ueno Park'ta anlatmak istediğim birşey başımıza geldi.

Bir bankta oturuyorduk. Elimizdeki çantaları banka bırakmıştık.
Bir çanta da, içinde pasaportlarimizin, bütün paramızın, kredi kartlarımızın bulunduğu çantaydı.
Birden yağmur yağmaya başladı, hızlı bir şekilde. İkimiz de öyle ani bir şekilde kalktık ki; çantayı bankın üzerinde unutmuşuz.
10 dakika gibi uzun bir süre sonra, panik olmuş bir halde fark ettik, çantayı ikimizin de almamış olduğunu.

Aynen banka geri döndük, bir baktık; çanta öylece orada duruyor. İçinden mendil bile alınmamış haliyle.
İnanilacak gibi değil...
Zaten çanta orada olmasaydı herhalde en yakındaki kuruma (mesela müzeye) kayıp eşya diye bırakılırdı diye düşündük.

Japonlar'in ustun ozelliklerini herkes biliyor. Ben baska seylerinden bahsedeyim dedim ama, bu kadar ustun insanî ozelliklerin gerçekten var olabileceginden habersizdim.


Blogumda, dunya turumuzun Japonya kısmına başlarken kendi kendime dedim ki:

Japonlarin gelişmişliklerinden, çalışkanlıklarından, üstün değerlerinden çok bahsetmeyeceğim.
Ben daha detay gozlemlerimi yazacağım.
Japon kadınlarının yürümeyi bilmediklerini yazacağım mesela...

Nasil olsa Japonlari herkes biliyor. Adamlar "çalismak" denilen eylemin dibine vurmuşlar.
Yapmışlar da yapmışlar işte, bir gelişmişlik, bir medeniyet, bir sistem, bir düzen...
Aşmış gitmiş...
Dahasi, insani değerlerinin yaninda teknik gelişmişlikleri gölgede kalıyor.
Bunlari herkes biliyor, ben bir daha ne diye üzerinden geçeyim ki dedim kendi kendime...

Ama, yok. Hele kendiniz bu üstün insanî ozelliklere bizzat şahit oluyorsanız yazmamak, anlatmamak mümkün değil.
Insanin ağzı açık kalıyor. Hayret ediyor. Hayran kalıyor.

Saygi, güven, onur, gurur bir toplumu nasıl bu denli güçlü şekilde ele geçirebilir?
Öyle bir hakim ki bu değerler, tüm ilişkilerde hat safhada.
Bunu her yerde, her ortamda görüyor, yaşıyor insan.
Aslinda öyle olmak için özel olarak çaba da sarfetmiyorlar.
Herkesin bildiği insan olma modeli bu, başka türlüsünü bilmiyorlar.

Avrupa'da olsaydı biri o su şişelerinin tamamını alır, fahiş rakama satardı herhalde.

Fukushima nükleer faciasinin ardından bile hayat sekteye, kaosa uğramamış Japonya'da.
Hayatin ritmi düşmüş, herşey daha yavaş ilerlemiş ama düzenlerinden ödün vermemişler.

Pet şişe su veya kutu cola satan, bozuk parayla çalışan makinalar var ya?
Radyasyon zamani, bu makinalarin sahipleri, makinleri halka açmislar. Herkes ihtiyaci kadar içecek alabilsin diye...

Bir kere onlara kocaman bir bravo. Zor zamanda para-pul derdini tamamen unutup Japon halkini düşündükleri için...

Ikincisi: Japon halkina bir başka bravo.
Bu su şişelerinden herkes ihtiyaci kadar 1-2 şişe aldığı ve iyi niyeti sömürmedikleri için...

Avrupa'da veya Amerika'da olsa, birisi bu makinayi bir gecede tamamen indirir, sonra da şişesini 50 eurodan halka satardi herhalde.

İşte bu yüzden hayran olunası insanlar !!! Bravo !

Tokyo gecelerine akalım....

Yemekten sonra bu akşam biraz Tokyo gecelerine akalım diyoruz
Şöyle Tokyo'nun barlar sokağı diye bir yeri yok mudur? Vardır herhalde.
Roppongi diye tutturuyor millet. Oraya da gideceğiz elbette ama orası daha international bir ortam. Orginal değil.

Ben hakiki Japon olsun diyorum.

Mesela gözlerim çekik diye beni içeri almayan bir yer olsun...


GOLDEN GAI : "Foreign people are not allowed"

Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer... Daracık daracık sokaklar...
Koca koca gökdelenli, uzay mekiği şehir Tokyo'dan çok uzakta sanki, ama degil...

Meshur Golden Gai barları burası...

Bu barlarin en tipik özelliği aldığı müşteri sayısı.

Her barın ortalama müşteri alma kapasitesi: 7
Evet 10 metrekarelik barlar burası. 4-5 kişi alan barlar gördük. En fazla 8 kişi alan bir bar gördük.
Içkilerin bulunduğu bir bar ve bir de karşısında 5-6-7 tabure. O kadar.
Özel bir sohbet edemezsin, yeni biriyle tanışamazsın... O kadar küçükler ki bir ambians yaratamazsın. Sadece içki içiyorsun. Ve barmenler de mecburen müşterilere eşlik ediyor. Bu barları bu kadar özel yapan nedir bilemiyorum. Zira sadece içki içmek için çıkılmaz ki dışarıya...
İşte, ömrün dışarıda geçtiğine bir örnek daha. Evinde olmayı buraya tercih eden birileri olmasa bu barlar ayakta kalmazdı degil mi?

Sen misin hakiki Japon bari olsun diyen. Buyur...

Yine de merak ediyoruz. Gelmişken içeri girelim biz de, bir bakalım nasılmış diyoruz.
Diyoruz da, gir girebilirsen...

Golden Gai barlarinin kapisinda soyle yaziyor:
"Yabancılar içeri giremez".

Buyur Dilara'cim, sen misin hakiki Japon olsun, hatta bizi içeri almasinlar diyen..
Al işte, almıyorlar zaten...

Valla almıyorlar. Dönüp duruyoruz aynı yerde her kapıda aynı mesaj asılı.

Derken...

Bir barın içinde oturan Japon bir çift bütün sevimlilikleriyle bize sesleniyor.
"Hadi içeri gelin."
Etrafimıza bakınıyoruz.
Bizden başkası yok. Evet evet bize sesleniyorlar.
Içeri giriyoruz, onlar sayesinde... Torpilliyiz yani.

Birer kokteyl söyleyip gayet iyi Ingilizce konuşan bu Japon çiftle sohbet ediyoruz.
Barda toplam 6 kisiyiz. 1 kişilik boş yer var sadece. Kapasite full.
Dünya turumuzun diger etaplarından, onların Avrupa seyahatlerinden bahsediyoruz.
Çok ta eğlenceli bir çift, gece boyunca sürekli gülüyoruz.
Aslında daha ne olsun...


Golden Gai bir yabancı olarak çok ta cazip bir yer değil.
Tamam Roppongiciler, haklısınız.

Bu akşam Golden Gai'da bir kokteyl içmeyi tecrübe etmekle yetiniyoruz.


"Tecrübe etmek"...

Zaten dünya turumuzun yegane gerçekleşme nedeni...
 

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder