Bir masalın içinde unutmuş gibiyim evvel zaman içindeki uzak ülkeyi...
Ya da kaybettiğim birşeyi yeniden bulmuş gibi...
Herkes eski bir şarkıya dönüşmüş, fark ettirmeden.
Gri bir Paris var bugün; ama başka şeylerden bahsetmeli.
Güzel bir şarkıdan, ya da yeniden bulduğum eski dostlardan...
Eski kelimesi hiçbir şeye yakışmıyor, "eski dost"a yakıştığı kadar...
Küçücüktük. 11 yaşında geldik güzel okulumuzun sevimli barakalarına.
Sınıflarımızda soba vardı, çok yağmur yağarsa damımız da akardı. Mutluyduk biz. Huzurluyduk.
Mutluluğun halleri vardır ya hani; en saf hallerinden biri o barakalarda Fransızca öğrenmekti herhalde...
Çadırdan spor salonumuzda voleybol antrenmanlarında geçti çocukluğumuz.
Dizliklerimiz, voleybolcu sliplerimiz, maçlarımız, Atakan Hoca'nın özverili çabaları, nadiren bizi sevmeleri, çoğu kez bize sövmeleri, Ceki'nin antrenmanları, Halkapınar yolları, öğle tatili olsa da voleybol oynasak diye geçen ortaokul-lise yılları...
Sporcu kişiler bilir.
Bir insanın takım arkadaşlarıyla sorgulanmaz, kayıtsız şartsız, derin bir gönül bağı vardır. Takım arkadaşı normal bir arkadaşa benzemez. Bu yoğun sorumluluk ve paylaşım duygusuyla bir kişiye "takım arkadaşım" demek bile o kişinin yerini, önemini, değerini tanımlar; o kişiyi alıp çok tepelere koymaya yeter.
Değişmeyen şeyler ne güzeldir. Ne leziz bir huzur verir...
Dostlukta eskimek ne güzeldir...
Dün akşam buluştuk biz Paris'te. Söyleyecek ne çok şey vardı, yemekten kalktık bitiremedik...
Paris sokaklarında yürüdük, deli gibi güldük, döndük dolaştık, son metroya kadar ayrılamadık.
Şunu fark ettim; eski dostlarda beraber olduğunda sadece güzel şeyler geçer insanın aklından...
Bazen gülerek, bazen takmayarak, bazen dalga geçerek, bazen sorunu açıklarmış, bazen çözümü sunarmış gibi yaparak şahane bir geceye imza attık.
Düşünüyorum da..
Herşey olmasını istediğimiz gibi değil belki ama, herşey mükemmel değil mi?
Tıfılın barakalarını unutmak imkansız. Okulumuzun ilk kız voleybol takımı siz oldunuz. Rahmetli babamla maçınızı Atatürk kapalı spor salonunda izlemeye gelmiştik, skoru hatırlamyorum ama, o gün sahadaki görüntüleriniz dün gibi aklımda...Kardeşim İrem pasördü, yine yanlış hatırlamıyorsam :-) Ne güzel günlerdi...
YanıtlaSilEvet Berna, hepimizin geçmişindeki kilit yerlerden birisi Tıfıl'ın barakaları olsa gerek:) Atakan Hocamızın çabaları ve bizdeki voleybol aşkıyla ilk kız vpleybol takımı bizim dönemde kurulmuştu, ne güzel hatırlıyorsun:) İrem takımımızın yegane pasörüydü, hatta başka pasör de yoktu galiba... İrem'in söylediğine göre sizin geldiğiniz maçı biz kazanmışız. Off!! Ailelerimizden biri geldiğinde o maçı kazanmak daha keyifli ve gurur verici oluyordu her zaman:)
YanıtlaSilevet tatlım. sizinle gurur duyuyoruz. voleybolu bırakmayın. Paris te de oynayın. Havuzlara da gidin yüzün, orada tesisler güzeldir, Paris'te deniz olmadığı için havuz çok. Türk'ün sportif gücünü gösterin fransızlara :-)
YanıtlaSil