25 Nisan 2013 Perşembe

Misir'dan giderken kisa kisa...: "Gazele kaç deve?"

Misir'dan giderken...

Ilk yazida soyledim.
2 sene once baslayan olaylar Misir'i fena vurmus.
Nil Nehri bombos... Gemiler bos, tekneler bos, tapinaklar bos, souk'lar bos. Bombos...
Dukkanlar açik, sefalet ortada, alisveris yapan yok, turist yok, kimsecikler yok...
Ulkenin ekonomisini biz kurtarmayacagiz tabi ki, kime yardim edelim, nereye el atalim...
Içim de aciyor, gozumden yas bile geliyor ama benim de etim ne budum ne, ne yapabilirim ki...
Herkes birseyler satmanin pesinde, para yok, musteri yok...
Evet kaziklamaya da çalisiyorlar, kaziklamak ta degil, bence musteriyi bulmusken kaçirmamak...

Resmen soruyorlar:
"Eskiden Fransizlar daha çok alisveris ediyordu, simdi neden kimse birsey almiyor?."
Almiyor hakikatten de...

Rehberimiz oyle dedi.
Soyledikleri rakami 5'e bolun oyle baslayin pazarliga.
Ama ben katilmiyorum buna.

Tek parametre var "ucuz-pahali". 
"Begenmedim" de ne demek?

Dejelaba'mi satan adam mesela...
Ilk etapta gordum, rengini begendim, islemesini begendim ama uzerime oturan birsey olsun istedim, kesimini begenmedim. Almak istemedim.
20 Euro dedi. Yok dedim, ben o kadar begenmedim, baska bakicam.
Tek kriterleri "pahali veya pahali degil." Birseyi begenmemek almama nedeni olamaz.
Sonra fiati dusmeye basladi.
Yok dedim, begenmedim, baska bakicam, tesekkur ederim.
Dukkandan çiktik. Arkamizdan kostu, yolun ortasindayiz, ne kadar veriyorsun? diyor.
Hadi 10 euro dedi.
Bak dedim, para degil mevzû, begenmedim djelabayi. Sadece bir kez giyicem, guzel olsun istiyorum.
Beni dinledigini veya anladigini sanmiyorum.
Tamam dedi al 6 euro.
"Bak, çok tesekkur ederim ama..."
Tamam al 3 euro...

Ya da o çok begendigim gumus kolye ucu ve islemeli bardak...
60 euro dedi ve en son tamam al 15 euro.

Iste butun pazarliklar bu duruma geliyor.
Uzuluyorsun onlar için. Bu derece mi diyorsun..
Oyle bir rakama dusuyorlar ki, parani sokaga atmayi kabul edebiliyorsun... Cok begenmedigin ama alsam nolur almasam nolur deyip yanlis alisveris yapma hakkini satin aliyorsun.

Bu adamin sahiden bu 3 euroya ihtiyaci var. Ve 3 euro benim hayatimda hiçbirsey diyorsun.
Ve ben o djelabayi 6 euroya, gumus kolyeyi ve fincani da 20 euroya aldim.

Belki bu elbise 1 euro bile etmez.
Belki o kolye gumus bile degil.

Zenginlik vergisi

Ama ben soyle dusunuyorum:
Evet biraz Marxist bir bakis açisi. Aslinda ben Weber'ciyimdir...

Hayat adil degil. Ve biz, hayatin bize comert davrandigi, zengin ekonomik kaynaklarina yakin bir bolumunde yasiyoruz. Bu onlarin suçu degil. Bu bizim basarimiz degil. Bu boyle... Dogdugun topraklar hayatini çok onemli bir olçude etkiliyor. Ve ben Misir'dayken kendimce zengin ulkelerde yasayan herkesin bir "zenginlik vergisi" vermesi gerektigini dusundum.

Zira, o elbise 1 euroysa, ve biz onu minimum rakama satin almak için bu kadar mucadele edeceksek, Misir'da yasayan ve alim gucu bizden kat kat dusuk birinden bir farkimiz olmayacaksa ne anlami kaldi bizim zengin topraklarda yasayisimizin.... Ne anladim ben o isten...

Bu nedenle, pazarlik ettik ama abartmadik...
Kafamizda kendimizce rakam belirleyerek gittik.
Sen bu elbise için kaç para vermeye hazirsin? Sen bu kolyeyi ne kadara alirsin?
Degeri onun kat kat altinda dahi olsa fark etmez.

Kusura bakmayin... Paris'te yasiyorum.
Hayat bana size oldugundan daha fazla gulmus. Uzgunum...

"Gazel için kaç deve istiyorsun?"

Bu Misirlilar'in enteresan bir iltifat etme yontemi var.
Her yerde, tapinaklarda, alisveris yerlerinde adamlar sevgilime bakarak:
"Gazel için kaç deve istiyorsun?" diye soruyorlar.

Sevgilim ne zaman "My Gazel is priceless" diyecek diye bekliyorum ama ne dese begenirsiniz:

"20 deve yeter."
!!!

20 deve yetermis !
Paris'e donunce gostericem ben sana kaç deve edermisim...

Berlin'de beni çagiran iki kadin var: Nefertiti ve Balewski

Bir onceki yazimda Megaloman Ramses'le Nefertari'nin askindan bahsettim.

Bir ask daha var Misir tarihini mesgul eden...
Akhenaton ve Nefertiti'nin aski...

Nefertiti'nin bustu bugun Berlin'deki Neus Muzesi'nde sergileniyor.
Ve Misirlilar'a bir sergi için geçici bir suretle bile vermiyorlarmis...

Simdi Berlin'e gitmek, gidip te gormek için iki sebebim var artik.
Iki kadin : Nefertiti ve Balewski...

Son gun en eski tapinak KARNAK tapinagiyla gezimizi tamamladik.
Karnak tapinagindan bahsetmiycem.
Tapinak anlatasim yok bu yazida...

 

MISIR'A GIDIN. Hatta elinizi çabuk tutun.

Misir'da benzinin fiati (euro bazinda)  0.15cm / litre
1 haftalik bu Nil Nehri gezisi için 16-18 ton benzin harcanmis.
Bu da kisi basi 100 euro civari yapiyor.
Ancak hukumet çok yakinda Misir ekonomisini canlandirmak için benzin fiatina zam yapacakmis ve litresi 0.80 cm, yani 1 euroya yakin olacakmis.

Bu da demektir ki; onumuzdeki ocak ayinda Nil Nehri seyahati fiatlari acaip artacak. Benden soylemesi...

Bu bir reklam degildir.

Arkadaslar biliyorsunuz, benim blogumda urunler degil hayattaki deneyimler, hayata dair analizler, hissedilenler, dusunulenler, yolculuklarda basa gelenler konusulur.

Ne var ki bir urunden bahsetmeden geçemeyecegim.

Izmir'li bir hatun olarak gunes konusunda her zaman mantiksiz davrandim.
Bronz tenli olmak ugruna cildimi tahrip etmisligim de var. Geçiyor geçmesine ama...
Sevgilimin soyledigi gibi kapitalden çok yemisim, artik hata kabul etmezmis cildim.
Bu nedenle artik gunese daha az çikiyorum.
Hatta belli saatlerde hiç çikmiyorum.

Misir'in, hiç affetmeyen, çarptigi anda kavurup geçen gunesinin altinda zaman zaman tapinak gezmelerinde bulunduk.
Haliyle tenimi mutlak surette koruyacak birsey lazimdi bana.

Sevgilim benim için en dogru koruyucuyu arastirdi, buldu.
Her kremin içinde degisik bilesenler var. Ama...

En ustun koruyucu içinde toprak olan koruyucu kremmis.

URIAGE markasinin, yogun toprak içerikli, 50 faktorlu korumasini yuzume surdum.
Bembeyaz casper gibi oldum. Ciktim disari..
Ama bir tek isin bile bana zarar veremedi. Içeriye giremedi.
Bundan boyle URIAGE'dan baska koruyucu tanimam.

Sayin Uriage yetkilileri, bunu reklam sanip bana birseyler vermek niyetindeyseniz, bu kremden bana hayatimin sonuna kadar yetecek kadar 3 koli gonderin. Baska birsey istemem.

Misir'dan giderken...
Bir eglence yapildi.
Felekten bir gece çaldik.
Animasyoncu çocuk beni sahneye davet etti.
Buyrun minik bir videosu burada.



 Birazcik ta olsa sizi benimle beraber Misir'a goturebildiysem ne âlâ...


Djelabalar içinde bir Misir gecesi...

Nefertari bir Hurrem Sultan olabilseydi sayet... : ABU SIMBEL

Sagi solu belli olmayan kadinlar gibi... : PHILAE

1 Tapinak 2 Tanri: KOM OMBO

Kalbiniz kus tuyunden hafif olsun...

Champollion'un soyundan gelen adamin hali bir baska oluyor...

Hâyâlimde timsahlarla dolu bir Nil var...

Misir hâyâl edebilecegimizin çok otesinde...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder