Dışarıdan baka baka hayran kaldığımız Parlamento Binası'nı gezeceğiz bugün.
Tek işlevi müze olmayan, yalnızca turistlerin gösterdiği ilgiyle ayakta durmayan, kendisinin de günümüzde hâlâ bir işlevi olan yerler gezmeyi çok seviyorum.
Bizim Dolmabahçe Sarayı gibi.
Budapeşte'nin Parlamento Binası hiç şühesiz turistlerin en fazla ilgi gösterdiği yerlerden biri.
İçeriye gruplar halinde ve çok sınırlı sayıda ziyaretçi alıyorlar.
Ve gösterilen talep, arz edebildikleri günlük ziyaretçi sayısından kat be kat fazla.
Gezmek istenilen gün seçilip, biletleri en az 1 gün öncesinden almamız öneriliyor. Biz de öyle yapıyoruz.
Kurallar katı ve ziyaret şekli çok net.
Öyle kafanıza göre istediğiniz saatte gelip gezemiyorsunuz. Kendi başınıza gezemiyorsunuz.
Sabah 8'den itibaren her saat başı ziyaret var. İngilizce en fazla olmak üzere yaygın dillerin hemen hepsinde gün içinde ortalama 3 ziyaret olabiliyor.
1 Mayıs 2014 itibariyle Parlamento Binası ziyareti AB üyesi ülke vatandaşlarına 5 Euros, AB dışındaki ülke vatandaşlarına ise 10 Euros.
(En son böyle ayrı gayrı rakamı Efes'i gezerken vermiştik.
Benim ailem ve sevgilimin ailesi hep beraber Efes'e gitmiştik. Türk vatandaşlarına 3 TL olan Efes'e giriş yabancı uyruklu ziyaretçilere 15 TL. idi. Aynı aileyi, böyle siz osunuz, siz busunuz diyerek ikiye bölen farklı fiat uygulaması kısa bir an bizi şaşırtsa da, sonradan bu uygulamayı normal bulup oyunu kuralına göre oynamıştık. Şimdi, bir çift olarak, sen Avrupa Birliği üyesisin fiat budur sen Avrupa Birliği üyesi değilsin fiat budur diye ikiye bölünmek daha bir tuhaf geldi, neyse...)
Parlamento Binsası'nın içinde bir rehber ve askerler eşliğinde sadece 45 dakika kalmaya müsade ediliyor.
Tek başınıza, gruptan ayrılarak Parlamento içinde hiçbir yere gidemiyorsunuz.
O grubun dilini konuşan bir rehber, yanında bir asker onlar grubun en başındalar.
Onların önüne geçmek yasak, grup ortada ve grubun en sonunda yine bir asker. Anlayacağınız sıkı gözetim altında, herkes bir insan yumağı halinde 45 dakikada onların gösterdiği yerleri geziyor ve dışarı çıkarılıyor.
İçeriyi gezmeli mi? Kesinlikle gezmeli... Biz hayran kaldık. Dışarıdan görünümü muhteşem olup içi de insanı hayal kırıklığına uğratmayan çok az yapı vardır. Söyleyebilirim ki Budapeşte Parlamento Binası bunların en güzellerinden biri...
Burada tam 700 oda bulunuyormuş.
Rehberimizin anlattığına göre eskiden binanın soğutması şu şekilde yapılıyormuş:
Dışarıya kocaman bir buz dağı kurulup önlerine vantilatörler yerleştiriliyormuş. Ve vantilatörler bu buzlu suyu binaya üflüyor, su yolda buharlaşıp serin hava olarak pencerelerden içeri giriyormuş. Çok enteresan bir yöntem. İlk defa duyuyorum.
Budapeşte'den kareler...
Szabadsag Ter / Özgürlük Meydanı
Budapeşte'de en sevdiğim, en beğendiğim yerlerden birisi.
Macar Ulusal Televizyonu ve Macar Ulusal Bankası da bu meydanda.
Özgürlük Meydanının adı, 1945'te şehrin serbest kalmasını sağlayan Sovyet Kızıl Ordu'suna ithafen konulmuş.
Tesadüf olamayacak kadar ironik bir şekilde bu meydanın hemen kenarında bir tane büyükelçilik var.
Hangisi dersiniz? Amerikan Büyükelçiliği.
Parlamento Binası'nın hemen arkasında, Tuna Nehri kıyısında Yahudilerin anısına çakılmış bu bronzdan ayakkabılar da görülmeye değer karelerden birisi.
Şimdi size Budapeşte'ye dair son bir yerden bahsedeceğim.
Ve Budapeşte'ye yolunuz düşerse, hele hele gece dışarı çıkmayı, gecelere akmayı, değişik bir mekan keşfetmeyi seviyorsanız buraya mutlaka ama mutlaka gitmelisiniz.
SZIMPLA KERT - 14 Kazinczy Utca
Burası bir bar değil. Konser mekanı değil.
Burası bildiğin terk edilmiş, sıvaları dökülen, şehrin ortasında kocaman bir gecekondu, terk edilmiş bir depo, bir barınak, bir sığınak...
Kocaman, salaş, bakımsız, gizli kapaklı bir sürü çekmecesi olan sihirli bir kutu...
İçeri ilk adımınızı attığınızda sanki bir otomobil garajının önü...
Sağda bir bar. Solda yukarıdaki apartman dairelerine ilk çıkış merdiveni, kaçırırsanız ileride yine var.
İlerle, büyük bir avluya çık. Ve hop müzik değişik, ambians değişik, yaş grubu bile değişik...
İlerle sola dön.
Kenarda köşede, sanki kimse bulamasın diye gizli kalmış bir salon ve kaliteli canlı müzik yapan bir grup..
İlerle 5 adım at, tamamen başka bir ambiansın içindesin. Müzik değişik, barda satılan içkiler bile değişik.
İlerle, merdiveni bul yukarı çık. Aaaa burada müzik fazla duyulmuyor. Sohbet etmek isteyen buraya. Ve buradaki oturulacak hiçbir tabure, sandalye, koltuk birbirinin aynı değil.
Dedim ya, sanki terkedilmiş ve birileri tarafından çöreklenilmiş öylesine bir yer burası.
Devam et yukarıda. Birbirinden bağımsız irili ufaklı bir sürü oda. Aaa birinde hamburger yapıyorlar.
Odanın birisi şarap evi. Şarap bardakları, müşteri yelpazesi bile farklı. Burada sadece şarap var ve dünyanın her ülkesinden şarap var. Ama ben size Macar şaraplarını denemenizi tavsiye ederim.
Szimpla Kert'i tavaf ettik. Biz buraya bayıldık.
Gördüğüm en orjinal mekan diyebilirim.
Ve tüm cazibesi de bir mekan, bir yer, bir tarz, stil, hiç bir şey olmaya çalışmamasında...
Old fashion şeyleri çok seviyorum.
Hatta mümkün olduğu kadar öyle yaşamaya çalışıyorum.
Bunun içinde kartpostallar da var...
Mailler geldi, telefon mesajları geldi mertlik bozuldu.
Bozulmadı bende...
Ortaokul lisedeyken uzaktaki arkadaşlarımdan mektup beklerken yolunu gözlediğim postacıyı görür görmez 4 katı uçarak aşağı inişim dün gibi aklımda.
Hangi şehre gidersem gideyim kart attığım insanlar var benim hâlâ.
Ve hiçbir teknoloji pul yapıştırmanın ve el yazımın yerini tutamaz...
Special Dedicace : Ece Sivri ZSEDÖ
Budapeşte seyahatimizi hazırlarken verdiğin tüm detaylı bilgiler için çok teşekkür ederim. Sen söylemeseydin Szimpla Kert'i asla keşfedemezdik.
Birbirimizi bir günle teğet geçtiğimiz için çok üzgünüm.
Ama içimden bir ses diyor ki; biz buraya yakında tekrar geleceğiz...
Budapeşte'den gitmeden evvel...
Yediğimi içtiğimi de anlattım, gezip gördüğümü de...
Yaşadığım en keyifli 1 Mayıs
Zamanlar arası köprüler kuran şehir: BUDA
Tuna'nın gözbebekleri : Buda ve Peşte