9 Nisan 2014 Çarşamba

Sağlıklı Yaşam (2) : La Méthode de Montignac

İnsanların neden kilo aldığı, neden veremediği ya da nasıl vereceği çağımız insanını en çok meşgul eden meselelerin başında geliyor.

Güzellik kaygısı, güzellik algısı, yaş algısı tamamen farklı bir çağda yaşıyor olup, kendimize iyi baktığımız takdirde yaşımızı dahi kendimizin belirleyebileceğini biliyoruz.

Sanılanın aksine çok yediğimiz için değil, yemesini bilmediğimiz için, yanlış seçimler yaptığımız için kilo alıyoruz.

Hayatımda hiç diyetetisyene gitmedim. Hiç diyet yapmadım.
Ancak doğru beslenmesini biliyorum.

Verdiğiniz kilolar size geri dönmeye çalışıyor.

Şuna inanıyorum:
Hani Yüzüklerin Efendisi filminde, biri yüzüğü parmağına takar takmaz atlıların dikkatini çektiğinde Gandalf şöyle bir laf eder : "Yüzük sahibine geri dönmeye çalışıyor."
Bence diyetle verilen kilolar da o hesap. Vücuttan çıkan her kilo sahibine geri dönmeye çalışıyor.

Hele 800 caloriden az diyetlerde kesinlikle durum bu.
Vücudun bir savunma mekanizması var.
Hayatta kalma içgüdüsüyle varlığını korumaya çalışan bir organizma o.
Velev ki; siz ona çok az yiyecek vermeye başlarsanız, bir anda, vücudumuz panikler. Bir daha yemek gelmeyecek sanır. Ya da bir daha ne zaman geleceğini bilmez.
Vücut bu durumu algılayana kadar kilo verirsiniz elbette. Ama sonra, bu, hayatta kalma içgüdüsü ve panikle vücudumuz ona azıcık verdiğimiz yiyecekleri bile depo etmeye başlar.
Yani çok az kalorili rejimlerle uzun vadede kilo vermek ASLA mümkün olmadığı gibi, daha fazla kilo artışına neden olduğu artık herkesçe bilinen bir gerçek.

Asıl şişmanlatan diyet kavramının ta kendisi.

Eğer kilonuzu istediğiniz seviyeye getirmek istiyorsanız ve/veya kilonuzu stabilize etmek, kontrol altına almak istiyorsanız doğru yiyecekleri seçerek beslenmeyi öğrenmek zorundasınız.
Yani ilke; daha az yemek değil daha iyi beslenmek olmalı.

Müthiş haber: MONTIGNAC bu konuda yıllar süren harika çalışmalar yapmış ve herhangi diyet listeleri olmadan nasıl kilo vereceğimizi ve kilomuzu nasıl koruyacağımızı bize anlatmış. Nasıl mı?

Miktarlarına bir sınırlama getirmeden yiyecekleri INDEX GLYCEMIQUE değerlerine göre seçerek... 
Kilo kaybetmek isteyenler index glycemique degeri 35'in altındaki yiyecekleri tüketerek...
Kilosunu korumak isteyenler de index glycemique değeri 70'i geçmeyen yiyecekler tüketerek...

Yemek yemesini Montignac'tan öğrendim. Ve kilomu şahane koruyorum.

Ben yemek yemesini, kaliteli ve doğru beslenme prensiplerini Paris'e yaşamaya geldiğim ilk yıllarda tanıştığım Montignac sayesinde öğrendim.
Hiçbir yerde okumamış, hiçbir yerde duymamış olduğum şeyler öğrendim. 
Bu pratik bilgileri beslenme alışkanlıklarıma, sporla dolu hayatıma yerleştirdim.
Ve herşeyi yiyorum, zaman zaman fazla kaçırdığım da oluyor. Ama ne de olsa yemek yemesini biliyorum. Ne zaman, ne yenilmesi gerektiğini biliyorum.Ve bilgi herşeydir.
Herşey kafada bitiyor, ama, doğru bilgilerle hayat daha kolay...

ORGANİZMAYA ENERJİ VEREN BESİNLER

  • Proteinler: Organizmanın hücre taşlarını oluşturan amino asitlerdir. Kas yapımızın oluşumu ve varlığının devamı için olmazsa olmaz yiyeceklerdir.
Hayvansal Proteinler: Kırmızı et, tavuk, balık, süt, yumurta, peynir
Bitkisel Proteinler: Soja, badem, fındık, yeşil mercimek, fasülye...

Buraya kadarını biliyoruz zaten.

Dengeli bir protein beslenmesi için bir insanın hem hayvansal, hem bitkisel proteine beraber ihtiyacı vardır.
Bir yetişkinin, bir günde 1gr / kg, yani kilosu ölçüsünde protein alması gereklidir.
Yani kadınlarda minimum 55 gr protein; erkeklerde 70 gr protein alınmalıdır.
Bu ihtiyaç duruma göre en fazla 1.5gr / kg olabilir, bu durumda sindirim sistemini rahatlatmak için daha fazla su içilmelidir.

Örneğin:
80 kg ağırlığındaki bir kişinin her gün 40 gr hayvansal, 40 gr bitkisel protein alması gereklidir.
Mesela 100 gr balıkta 18 gr hayvansal protein varken, 250 gr mercimekte 20 gr bitkisel protein vardır.

(Yok, tabi ki de yediğim proteinleri hesaplamıyorum. Ama artık bildiğim için günde ne kadar protein aldığıma dair aşağı yukarı bir fikrim var. Sizin de olsun. )

Protein ağırlıklı beslenme kilo verme döneminde etkili bir yöntemdir.
(Elbette ki alınacak proteinlerin doğru seçilmesi kaydıyla... Her öğünde kocaman bir entrecote yerseniz asla kilo veremezseniz.)
Çünkü proteinlerin enerjiye dönüşme ve metabolizmayı harekete geçirme hızı diğer yiyeceklere göre daha yüksektir. Ve aynı zamanda tokluk seviyesi de diğer yiyeceklere göre hızlı ve yüksektir.

  •  Glucides: Diğer bir deyişle karbonhidratlar ve şekerler.
Derhal harekete geçebildikleri için önemli bir enerji kaynağıdırlar.

İşte MONTIGNAC methodunu anlayabilmek için dikkat edeceğimiz esas bölüm burasıdır.

Zira Montignac şekerleri, hemen kana karışan hızlı şeker, yavaş şeker diye ayırmamakta, alınan glucide'in İndex Glycemique değerine bakmaktadır.

Glucide'lerin Glycemie 'yi tetikleyip tetiklememe potansiyeline göre değerlendirilmesi gerektiğini söyler.

GLYCEMIE nedir?

Glucose organizma için gereklidir, özellikle beynin çalışması için kanda mutlaka bulunması gerekir.
Normalde 1 litre kanda 1 gr glucose bulunur.

Şekerli birşey yediğimizde, özellikle aç karnına, ilk 60 dakikada çok hızlı bir glycemique artış meydana gelir. İlk saat hemen fırlar.
Ancak ilk saatin ardından hemen düşmeye ve normale dönmeye başlar.
Glycemie kanımızdaki şeker dengesidir.

Hiç konuşulmayan ama çok kıymetli bir organımız var: PANCREAS

Biz şekerli birşey yediğimiz anda Pancreasımız insülin hormonu salgılar.
İnsülin hormonu ise kandaki şekerin peşinde koşan, şekeri, bir zaman kullanılmak üzere bir yerlerde stock etme peşinde olan bir hormondur.

Yani bir sonraki şeker girişine kadar stockları kullandınız kullandınız, kullanamadınız üzerine yeni stocklar gelecek demektir.

INDEX GLYCEMIQUE

Evet efendim, Montignac yeme methodunun özünü bu Index glycemique meselesi oluşturuyor.

Mutlaka ama mutlaka bilinmesi gereken şey, glucide değeri olan yiyeceklerin hazırlanma ve pişme durumlarına göre glycemique değerlerinin değişmesidir.

Bu durumda glycemique değerlerine göre yiyecekleri ikiye ayırmamız gerekir.
Glycemique değeri düşük ve yüksek besinler...

Glycemique değerleri düşük besinler organizma tarafından hemen emilen ve kandaki şeker oranını yükseltmeyen yani Glycemie' yi tetiklemeyen yiyeceklerdir.


Index Glycemique değeri düşük yiyecekler:

Kara pirinç / basmati pirinç (50)
Bezelye (50)
Tatlı Patates (50)
Kepekli makarna (50)
Spaghetti/makarna al dente (45)
Yulaf (45)
Kırmızı fasülye (40)
Taze meyve suyu (40)
Tam çavdar ekmeği (40)
Kuru kayısı/kuru incir (35)
Quinoa (35)
ÇİĞ Havuç (35)
Siyah ve sarı mercimek (30)
Nohut (30)
Taze meyve (30)
Yeşil fasülye (30)
Soya (30)
Yeşil mercimek (30)
Siyah çikolata %70 cacao (22)
Taze kayısı (15)
Her türlü yeşil sebze, domates, kabak, patlıcan, soğan, sarımsak..... ( <15 p="">

İndex Glycemique değeri yüksek besinler:

Fırında patates (95)
Bal (85)
Beyaz ekmek (85)
PİŞMİŞ Havuç (85)
Pilav (80)
Karpuz (75)
Normal çikolata (70)
KABUĞU SOYULARAK HAŞLANMIŞ PATATES (65)
Pancar (65)
Muz / Kavun (60)
İyi pişmiş makarna (55)

  • Lipides: Hayvansal Yağlar / Bitkisel Yağlar 
Yağlar beslenmemizin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Sinir sistemimiz için elzemdir.
Ortalıkta mutsuz ve sinirli insanlar olarak dolaşmak istemiyorsanız lütfen yağlı yiyin. Doğru yağı seçmeniz yeterli.
Yanmış yağlardan, kızartmalardan tabi uzak durun. Ama salatanıza ve sebze yemeklerinize mis gibi zeytinyağı koymaktan asla korkmayın.
Ayçiçek yağı da olur. Colza yağı da. Ben bu aralar susam yağına merak saldım. O da çok güzel.

  • Lifli Besinler
 Bu besinlerin doğrudan enerji verme rolleri yoktur. Ancak enerji vermekle yükümlü yiyeceklerin sindiriminde, yani onların başarılı olmasında inanılmaz büyük rol oynarlar.

Yani YARDIMCI OYUNCU OSCARLARI LİFLİ GIDALARA GİTSİN...

Kilo vermemizi zorlaştıran glycemiyi düşürürler. Şekerin emilmesini sağlarlar.
Vitamin ve potasyum açısından zengindirler.  Mineral tuzlar açısından da önemlidir.
Lifli yiyecekler diğer yiyeceklerin toxique etkisini sınırlarlar.
Sindirimde muazzam bir rol oynarlar.

Hemen hemen bütün sebzelerde ve baklagillerde bulunur.
Kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı gibi gıdalarda bulunur.
Kabuğunu soymadan yediğimiz elma, armut başta olmak üzere, çilek, frambuaz gibi meyvelerde bulunur.

Ufacık beslenme tüyolarıyla sağlığınızı ve formunuzu koruyabilirsiniz.

Şimdii, efendim ne demiştim, Montignac metodu bana yemek yemesini ve doğru gıdalar seçmesini öğretmiştir. Bu konuya diğer yazılarda tekrar tekrar değineceğim.

Örneğin, en sevdiğim akşam yemeği menülerinden biri balık ve yanında bir tabak dolusu haşlanmış sebzedir. Sevgilim de bana ayak uyduruyor. Ama o akşamları da olsa patates te yiyor.
(Dışarıda yemekte veya kayakta değilsek ben akşamları patates yemem.)

Ben sebzeleri düdüklü tencereye koyarken bir de bakıyorum sevgilim patateslerin kabuğunu soyuyor, onlar da düdüklüye girsin diye.

İyi ama... Montignac metodunun özünde ne var?
Bazı yiyeceklerin pişme durumlarına gören değişen glycemique indexleri.
Eh patates te bunlardan birisi... Soyularak haşlanan patatesle kabuğuyla haşlanan patates arasındaki calori değeri çok çok farklı.
Eh o halde bu, patatesleri kabuğuyla haşlayıp sonra soymaya değmez mi? Değer.

Sen merak etme diyorum sevgilime, ben onları ayrı bir yerde haşlayacağım ve tamam kabuklarını da ben soyacağım. Seni sağlıklı beslemek istediğim için cezam bu olsun... !

Geçen haftalarda bir gün yakın arkadaşlarımızda yemekteydik.
Claire çok şahane bir et yemeği yapmış. Ama etin içinde sebze yok, sadece HAVUÇ pişirmiş...

Giriş bölümündeki ÇİĞ havuçta sınır tanımazken, etin yanındaki PİŞMİŞ havuçta aynı rahatlığı gösteremedim.
Misafirlikte hiçbir şey tamamen reddedilmez. Ayıptır. Claire üzülür. Yanlış seçim yaptığı için kendine kızar.
Ben de bir kaşık alıyorum sadece tabağıma.
Claire diyor, aman yahu havuç bu, birşey yapmaz.
Fazla bilmişlik taslamıyorum, ama, MONTİGNAC öyle demiyor.
Havuç piştikten sonra, o senin bildiğin havuç olmaktan çıkıyor. İndex Glycemique değeri yükseliyor.

Dediğim gibi...

Montignac'ın verdiği beslenme bilgileriyle yemek yemesini öğrendim.
Herkese tavsiye ederim.

Sağlıklı Yaşam Serisi (4) : Personal trainerın gözünden kilo veremeyen insanlar

Sağlıklı Yaşam Serisi (3) : Leptin hormonunun salgılanmasına izin vermezseniz kilo veremezsiniz.

Sağlıklı Yaşam Serisi (2) : Montignac Metodu

Sağlıklı Yaşam Serisi (1) : Herşey denge meselesi.



8 Nisan 2014 Salı

Sağlıklı Yaşam (1)

Efendim, uzun zamandır sahnelerde değildim.
Bloğumu takip eden ya da uzun zamandır haberleşemediğim arkadaşlarımın, "hayırdır bloğa yazmıyorsun artık, ne oldu?" mesajlarının üzerine yazılara devam etme vaktinin geldiğini düşündüm ve yeniden buradayım.

Kim demiş kadınlar aynı zamanda birçok işi yapabilir diye... Eminim yapabilenler vardır ancak, ben o kadınlardan değilim malesef.
Aralık sonundan beri başka bir iş için çalışıyordum. İyi bir çalışma ortaya koyabilmek için bütün konsantrasyonumu bir süreliğine tamamen oraya kanalize etmek istedim.
Şimdi biraz rahatladığıma göre blog yazılarına devam...

SAĞLIKLI YAŞAM SERİSİNE GİRİŞ

Bu ne yahu !!!

25-30 yaşından sonra spora başlayan, kendi güzellik kaygılarıyla iki beslenme kitabı okuyup başımıza expert kesilen, hani eskilerin deyimiyle ağzı olan konuşuyor misali kitap çıkartan, son yılların en moda sporu Pilates yapıp, iki ağırlık kaldırıp başımıza spor uzmanı kesilenler...

Yeni kitap çıkartan insanlara veya internetteki sitelere bir göz atıyorum. Lütfen artık,
her gün mutlaka en az 40 dakika yürüyüş yapın,
günde en az 2 litre su için,
akşam 19'dan sonra yemek yemeyin,
şekerden uzak durun,
ne yerseniz o olursunuz,

gibi şeyler söylemek için kitap yazmayın, medyayı boşuna işgal etmeyin.

Ben her doktorun veya diyetetisyenin söylediklerine de prim vermem.

Biri diyor, çavdar veya tam tahıllı ekmek yiyin, öteki diyor asla ekmek yemeyin.
Biri diyor karbonhidratla proteini karıştırmayın, biri diyor her öğlen tavuklu pilav yerim, en iyisi.
Biri diyor yağdan uzak durun, biri diyor aslolan yağlardır, uzun vadede bize enerji verir.
Biri diyor bal, biri diyor bal yemeyin.
Biri diyor meyve sebze ağırlıklı beslenin, biri diyor asla meyve yemeyin meyve şekerdir.
Bir detox muhabbetidir gidiyor, biri diyor sırf yeşil sebze suları için, biri diyor çiğnemeden vücut açlık hissini yok etmez. Biri diyor 3 gün boyunca tek tip beslenmek iyi bir detoxtur biri diyor sağlık için çok yanlış, sağlığı tehlikeye atar.
Biri diyor 1 hafta sadece çiğ sebze meyve yemek lazım, biri diyor proteinsiz olmaz.
Bir de dünyadan et yemekten uzaklaşan bir trend başladı.
İşe her gün, ıspanak, muz, yeşil elma karışımlarıyla gelip kendini "güya" zinde hissedenler....

Bütün bu çabalar, hayatında bozulmuş bir dengeyi bulma veya kendisinde memnun olmadığı fiziksel görünümü başka başka yollar deneyerek düzeltme çabası.
Kimsenin sağlığı taktığı falan yok aslında.
Offfff....

YEMEK YEMESİNİ SİZDEN ÖĞRENECEK DEĞİLİZ  !!!

Eğer fazla kilonuz varsa veya kilo veremiyorsanız hayatınızdaki dengelerden biri veya birkaçı bozulmuş demektir.
Artık hepimiz biliyoruz ki çoğu zaman yemek yeme sebebimiz tamamen duygusal.
Hayatındaki dengeyi kurabilmiş hiçkimse kilo almaz.
Duygusal, ruhsal denge, ihtiyacı olan besinler, arzu ettiği yiyecekler, sosyal yaşantısı gereği yediği veya içtiği şeyler, fiziksel aktiviteler, uyku saatleri ve uyku süresi, mutlu ve huzurlu olmak....
Bu dengeleri kuran hiçkimse kilo almaz.
Önemli olan denge...
Ben mesela bu yazıyı yazarken yanımda kahvem ve bir parça sütlü bademli çikolatam var.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeyin. Çünkü çikolata benim hayat dengemin bir parçası. Çikolata yemediğimde daha saçma sapan şeyler yiyorum ve dengem daha çok bozuluyor. Ve çikolatanın bana kilo aldırdığı veya yağ kazandırdığı henüz görülmemiştir.
Yani önemli olan dengeyi bulmuş olmak.

Bilinmesi gereken 3-5 mevzu var, gerisi teferruat.

Yürümeye başladığımdan beri spor yapan, çocukluğu yüzme ve daha sonra voleybol antremanlarında geçmiş biri olarak şu anda da haftada en az 5 gün spor yapıyorum.
Sağlıklı beslenme meselesiyle de, her günümüz kadını gibi yakından ilgileniyor ve bu konuda çıkan yazıları okuyorum.

Aslında var ya; bu kadar kafa patlatmaya hiç gerek yok.
Zaten mutlaka bilinmesi gereken 3-5 şey var, gerisi teferruat.
Ve zaten aslında herkes herşeyi biliyor. Önemli olan uygulamak.
Uygulamak ta harfi harfine kimse de aynı olamaz. Önemli olan kendi yaşam düzenine, yaşam dengesine entegre edebilmek.

Ben mesela, elinde bitki çaylarıyla gezen, kahve içmeyen, ağzına, karaciğerim yağlanacak diye şarap, şampanya koymayan, kırmızı et yemeyen, onu bunu reddeden sıkıcı bir insan asla olamam.
Şahsen bu kadar hijyenik yaşamaya çalışan insanlarla da uzun vadede arkadaş kalamam.
Ben mesela şarabımı da içerim, kırmızı et te yerim, peynir tabağına da hayır demem, tatlı da yerim, karbonhidrat ta yerim, her gün çikolatamı da yerim.

Çünkü herşey denge...

Bilen bilir. Vücudum hem güzel, hem kaslı, hem sağlıklıdır.
Yağ-kas oranım muazzamdır. Yağ oranım 14-15 arasında, kas oranım da 45 civarındadır.
Günde 2400 kalori yakıyorum. Düzenli spor yapıyorum ve iyi besleniyorum.

Sağlıklı Yaşam serisi adı altında bir yazı dizisi oluşturmaya karar verdim bloğumda.
Sağlıklı yaşam, beden ve ruh uyumu, dengesi...
Zaten hepinizin büyük ihtimalle bildiği ve benimle sağlamasını yapacağı, çok fazla bio ve diyetetik takılmadan, sadece kendi okuduğum, bildiğim ve uyguladığım pratik bilgileri paylaşacağım.
Ancak... Altını çiziyorum. Her hayatın dinamikleri başka, dengeleri başka...
Bunlar benim hayatıma uygun olanlar. Bana uyduğu için kendime izin verdiklerim...
Evet, ne yersek oyuz. Ve vücudun onları nasıl sindirdiği, ne kadarini harcadığı, ne kadarını stok edeceği önemli.

Diyet diye bir şey yok. Beslenme alışkanlıkları var.

Diyete inanmıyorum. Belli bir süre başka bir tarz beslenmeyle zayıflayan herkes er ya da geç o kiloları geri alacaktır. Bu artık bilinen birşey.
Önemli olan sürdürülebilir bir yemek yeme düzeni ve alışkanlıkları edinebilmek.
Bir takım alışkanlıkları hayatınıza entegre edip sonuç vermesini sabrederek bekleyeceksiniz. Ve daha sonra vücudun kilo dengesini koruduğunu göreceksiniz.

Bu nedenle 3 günlük sıvı detoxlara falan da prim vermiyorum.
Haydi diyelim ki 3 günde bağırsaklarını tamamen temizledin. Çiğnemediğin için vücudunu tembelleştirdin. Eeee sonra?

Yani önemli olan beslenme tarzını değiştirmek ve bunu artık yaşam tarzına adapte etmek.
Geçici olan hiçbirşey kalıcı sonuç vermez.
Yanlış beslenme vücutta asit üretilmesine neden oluyor ve alkali beslenme ile bunun üstesinden gelebiliriz. Ama alkali beslenme bir süre için değil, her zaman... Sağlıklı beslenen bir vücut ideal kilosunu bulacak ve bunu daima koruyacaktır.

Ve her gün en az 20 dakika hareket etmek şart.
Vaktim yok sadece bir bahanedir unutmayın. Spora vereceğiniz kısacık bir zaman ve enerji size katlanarak geri döner.
Siz daha mutlu biri olacağınız için çevrenize de ışık, neşe ve mutluluk saçarsınız.
Bunun için spor salonuna gitmek zorunda da değilsiniz. Evde bile kendi vücut ağırlğnızla yapabileceğiniz o kadar çok exercice var ki.
Ben mesela o gün spor yapamayacaksam sabah mutlaka 50 şınav ve 15 dakikalık bir circuit trainingle güne başlarım. Serinin ilerleyen zamanlarında evinizde 30 dakikalık exercice programları vereceğim.

Hangi yaşta olursak olalım her zaman yaşantımızla ilgili yeni bakış açılarına geçmek için şansımız olduğununa inanırım. Yaşama bakışımızda, iç dünyamıza yönelişlerde, kariyer ve özel hayat sorgulamalarımızda, evrenle bütünleşip derinliği yakalama çabasındayız. Hiçbir zaman ‘tam oldum’ diyemeyiz. Öğrenmek için hala çok yer var…
Çoğumuz doğayla barışık, evrenle bütünlük içinde yaşamıyoruz. O bütünlük için de fiziksel, ruhsal, zihinsel ve duygusal olarak arınmak durumundayız.
İşte bu bütünlük sayesinde dengemizi buluruz. Sağlığı yakalarız, comfort food denilen yiyeceklere ihtiyaç duymayız ve ideal kilomuzu koruruz.

Burada, vücudunu asla aç bırakma, öğün atlama, üç beyazdan uzak dur, fast food tarzı yiyecekler yeme, cips, kızartma yeme, abur cubur yeme, ayakta yemek yeme, her yere yürü, merdiven çık, suni tatlandırıcı kullanma, her zaman kırmızı et yeme, gazlı içecekler içme etc... gibi ezbere bildiğimiz şeylerden bahsetmeyeceğim.

Ben yemek yemesini kimden öğrendim biliyor musunuz? Güvendiğim birinci isim.

Michel MONTIGNAC

Verdiği bilgiler son derece pratik ve günlük yaşamda uygulanabilir, akılda tutulabilir, ve hemen hayata geçirilebilir bilgiler.
Je mange donc je maigris (Yiyorum, dolayısıyla zayıflıyorum); yeme alışkanlıklarımı değiştiren bir kitap.

Birçok diyetetisyenin bilgilerinin temeli olan Montignac'ın kitaplarını ben de okudum. Ve bir sonraki Sağlıklı Yaşam serisinde bunlardan bahsedeceğim.


Şimdilik uzun zaman süren sessizliğimi bozmuş olayım.

Hayatta bana dokunan yeni konular ve yeni yazılarla tekrar buluşmak üzere.


Sağlıklı Yaşam Serisi (4) : Personal trainerın gözünden kilo veremeyen insanlar

Sağlıklı Yaşam Serisi (3) : Leptin hormonunun salgılanmasına izin vermezseniz kilo veremezsiniz.

Sağlıklı Yaşam Serisi (2) : Montignac Metodu

Sağlıklı Yaşam Serisi (1) : Herşey denge meselesi.