Dün akşam @reddit sayfalarında gezinirken, Amerikalı bir personal trainer'ın bir yazısına rastladım.
Yazının linkini veriyorum, belki okumak istersiniz: Why people do not succed in loosing weight?
İnsanların, haftada birkaç gün spora giderek ve beslenmelerinde gerekli değişimleri yapmayarak rüya gibi bir vücuda sahip olmayı beklediklerini, ancak bunun imkansız olduğunu, sağlıklı ve fit bir vücuda sahip olmanın bütün bir yaşam biçimini değiştirmek, düzenlemek ve doğru alışkanlıkları edinmekle alakalı olduğunu söylüyor.
Ve spor yapan insanlar arasında dahi bunu sadece %1 başaran bulunduğunu söylüyor.
İnsanların beslenmelerinde gerekli değişiklikleri yapmadan personal trainerlardan çok büyük beklenti içine girdiklerini ama aslında bu insanların bir koça değil, terapistlere ve psikiyatristlere ihtiyacı olduğunu söylüyor. Hayatlarinda yolunda gitmeyen herseyin acisini yemekten çikarip personal trainerlardan mucize yaratmalarini beklediklerini soyluyor.
Zira, aç olmadığımız halde boşluktan yenilen yemeğin kesinlikle bir davranış bozukluğu olduğunu, daha iyi görünen bir bedene sahip olmak isteyip aynı zamanda gerekli beslenme değişikliklerini yapamayacak kadar zayıf olduklarını söylüyor. (Son yazıda bunu ben de söylemiştim)
Ve bu insanlar aslında sadece yiyecek bağımlısı. Daha da kötüsü bu insanlar herhangi bir eroin bağımlısından daha iyi bir yerde degil diyor. Ve "junk food"u, eroinle aynı kefeye koyuyor.
Ve bunu sadece "yemek yemeyi seviyorum" olarak açıklıyorlar, sigara içmeyi sevdiğini söyleyen biri gibi.
Ben önce size, ne yediğimi değil ne yemediğimi söyleyeyim:
İnsanlar bazen girdiğim ortamlarda bana ne yediğimi sorar.
Herkes doğru besinleri alma çabasında. Herkes o doğru besinlerin neler olduğunu da biliyor aslında.
Ben de bu durumda derim ki; ben önce size ne yediğimi değil, ne yemediğimi söyleyeyim.
Zira sağlıklı ve fit bir vücuda sahip olmak için daha fazla sağlıklı yiyecek, daha fazla sporda geçirilen zaman, daha fazla uyku, daha fazla yeşil çay eklemeniz gerekmiyor.
Tam tersi.
Yukarıdaki spor koçunun söylediği gibi, hayatınızdan fazlalıkları çıkarmanız gerekiyor.
Yani vücuda giren yiyeceklerin kontrolünde bitiyor bütün mesele.
Spordan da çok büyük medet ummamak gerekiyor. Vücudu güzelleştirdiği ve kaslı bir görünüm getirdiği tartışılmaz ancak sporda sanıldığı kadar büyük kaloriler yakmıyoruz.
Sağlıksız yiyeceklerin vücuda bastan girmemesini sağlamanız gerekiyor ilk önce.
Beyaz pirinç, beyaz makarna, ekmek ve her türlü kötü karbonhidrat yemiyorum ben mesela asla.
Akşamüstü 5 çayının yanında bisküvileri yiyip sonra neden kilo veremiyorum demiyorum.
Baklava, börek, hamur işi yemiyorum. Ve hatta direk sevmiyorum.
Tek zaafım çikolataydı. Biliyor musunuz? Onu da bıraktım. Şimdi kırk yılda bir...
Ben rejime inanmıyorum.
Rejimde olmak diye birşey yok, beslenme alışkanlığı diye birşey var.
Kilo verme hedefi, uzun vadede hayatımızda uygulamayacağımız değişiklikler gerektiriyorsa eğer, bilin ki o giden kilolar er ya da geç size dönecektir.
Bir değişiklik yaptınız. Bilin ki bu artık hep böyle olacak, sadece bir dönem değil. Sistem ancak o zaman doğru çalışır. Yoksa kendinize uzun vadede tutamayacağınız bir söz vermiş olursunuz.
Benim tercih ettiğim beslenme alışkanlığı son derece basit bir mantığa dayanıyor:
İstediğim şeyden, istediğim zaman, istediğim kadar yiyorum.
Ancak yemeği istediğim şeyler neler? Bütün mesele burada bitiyor.
Bir kere, yemek istediğiniz doğru yiyeceklerin listesini hayatınıza oturtturursanız, size zararı olacak yiyecekler aklınızdan bile geçmez, canınız bile istemez.
Benim sınırsız yemek listemde neler var, neler yok?
Bir sonraki yazıya...
Sağlıklı Yaşam Serisi (4) : Personal trainerın gözünden kilo veremeyen insanlar
Sağlıklı Yaşam Serisi (3) : Leptin hormonunun salgılanmasına izin vermezseniz kilo veremezsiniz.
Sağlıklı Yaşam Serisi (2) : Montignac Metodu
Sağlıklı Yaşam Serisi (1) : Herşey denge meselesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder