20 Mayıs 2013 Pazartesi

Hem her gün var, hem her gün yok.

Hayat...
Hem her gün var.
Hem her gün yok.
Hayat diye yaşıyoruz, her gün işe gidiyoruz, her gün yemek yiyoruz, uyuyoruz..
Hayatı hayat yapan bunların çok ötesinde...
Küçük anlarda, zamanlarda...

Hayat bir takım karelerden oluşuyor.
Her gün her gün birseyler olmuyor.
Oluyor da, olmuyor...
Küçük küçük adümlarla bir yerlere yürüyoruz.
Yolumuza birseyler çıkıyor. Seçimler yapıyoruz. Sağa sapıyoruz, sola sapıyoruz, kapılar açıyoruz, kapılar kapatıyoruz...
Bu kapılar önümüze her gün çıkmıyor.
Bu kapılardan her gün geçmiyoruz.
Çünkü bu kapılar, başka kapılar...

Hayatı hayat yapan, bir hayatı sahiden "yaşanmış" kılan kapılar...
Bu kapılardan geçmek an meselesi...
Ya da geçmemek...
Bir anı kocaman bir anı yapmak... karşımıza her gün çıkmıyor...
Nisan 2012..
Bir gün Paralel Evren aradı...
Hayatı sorguladığımız, irdelediğimiz, nereden geldiğimizden çok nereye gittiğimizi konuştuğumuz, her zamanki gibi olmazsa olmaz hayallerimizden, çıtalarımızı yüksek tutmalarımızdan, her ne olursa olsun önümüze bakmaktan şaşmadığımız bir andı...
Telefondaydık hatta...
Cılız bir sesle, ben dedim, yazmak istiyorum...
Ben dedim kafamda ne var, ne yok onu yazmadan bilemem, sıraya koyamam. Yazarsam dökülür duygular, düşünceler. Yoksa kaybolurlar...
Iste öyle bir andı...
Iste öyle bir kareydi..
Iste öyle bir kapıydı...
Ve açtım. Girdim içeri.

Önce kayboldum. El yordamıyla yolumu buldum. Tutundum.
Adımlarım minikti, zamanla güçlendi.

Hayatının dönüm noktaları olur insanın.
Bazen o nokta dönerken, onun dönüm noktası olabileceğini bile bilmez insan.

Bazen vaktinde anlar, bazen de çok geç olur...

Hayatı ıskalamaktır bu...

Kapılari açıkken fark edebilmek marifet.

Fark etmeli ki; kapının önündeki hayat bitmeden, hayatın ateşi sönmeden, hayatımıza hayat katabilecekken aldığımız her nefesi hayata çevirelim.
 
Çünkü bu hayatta, hayatın kendisinden gayri herşey boş...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder