28 Ocak 2013 Pazartesi

Giyotinden geçtim, elime kelepçe takildi, hucreye atildim : THE LOCK UP


Tokyo'da "fetis kulturu" almis basini yurumus.
Koca koca binalarin her kati boyle fetislere ayrilmis.

Pedofilinin kurumsallasmis hali: Hizmetçi kiz cafeleri.

Bunlar arasinda bir tanesi var ki akillara zarar...
Butun rehberler bu deneyimi muhakkak tavsiye ediyor.
Hizmetçi kiz kafeleri...

Giriste 18-19 yaslarinda "hizmetçi" kiliginda kizlar sizi karsiliyor.

Oyle bir karsilama ki, o cafe-bari tercih ettiginiz için el çirpip sevinç gosterileri yapmaya baslayinca, kendinizden suphe edip, tercihiniz hakkinda tereddut edip resmen korkuyorsunuz.
Barin her kosesi, kuçuk kiz çocugu odasi gibi pembe-beyaz dekore edilmis.
Hizmetçi kilikli garson kizlardan birisi dizlerinin uzerine çomelip siparis aliyor.
Siparisleri not alirken eteginin firfirlarini bir o yana, bir bu yana savuruyor, çok enteresan.

Bazi masalarda koca koca adamlarin gomlegine peçetelerini yerlestiren hatta yemeklerini yediren kizlar var. Soylediklerine gore onlara bir de "buyur sahip" diye hitap eden bir tema varmis.

Bu, resmen, pedofilinin kurumsallasmis hali. !

Yoksa, o koca koca adamlarin, bu çocuk sesli, çocuk gorunumlu kizlara bakip, içki içerek eglenmesini baska turlu nasil izah edebiliriz?

 

P.S. Bu benim kisisel deneyimim degil. Sevgilimin agzindan duyduklarim. Meshur Akihabara'ya elektronik aletler bakmaya gitmisken oradaki meshur hizmetçi kiz cafelerine de bir goz atayim demis... Benim, Akihabara'da, malum, isim olmaz. Ben de bu esnada Shibuya'ya alisverise gittim, ne yapayim ?

Sevgilimin anlattigina gore, ortalikta bir suru kedinin dolastigi "kedili" barlar, bir de "master" temali barlar varmis.

Garson kizlarin "evet sahip, tamam sahip" diyerek itaat ettikleri ve hatta, adamlarin agizlarina yemeklerini yedirdikleri barlarmis bunlar. Yok artik !

Japonya'da sosyoloji ogrencisi olmak vardi simdi...
Hani sagliksiz ta demeye curret edemiyorum.... Birsey diyemiyorum.

Boyle temali bir cafe-bar-restaurant deneyimi yasamadan Tokyo'dan gitmeyelim diyoruz.
Ama usturuplu birsey olsun. : THE LOCK UP

Giyotinin ardinan, kelepçeli, karanlik, kapisi kilitli hucreler...

Derken... Guide'larda tavsiye edilen çok ta taninmis THE LOCK UP 'i seçiyoruz.

Bir binanin 7. katinda bulunuyor.  
Tema: korku.

7. kata variyoruz. Içeri girmek için zili çalmak istiyoruz ama zil yok, kapiyi açan yok, dogru yerdeyiz, eminiz ama ortalikta kimsecikler yok.
Tam o sirada Japon gençler geliyor. Bakalim içeri nasil girecekler?

Meger kapinin tam yaninda, çukurda bir yer varmis.
Orada, Japonca "elinizi buraya koyunuz" yaziyormus.
Biz ne bilelim !!!

"Koy elini" diyorlar bana, bir taraftan da kis kis guluyorlar.
Var bir numara bu iste, ama ne? Gorucez simdi.


Koyuyorum elimi.

Elimi koyar koymaz, lazer isiklarindan olusmus giyotin gibi birsey dusuyor uzerine.
Ciglik atiyorum. Elim gitti saniyorum, bir anda kaynar sular dokuluyor basimdan, oyle bir duygu...

Bu zilmis. Valla çok komiksiniz...

Birileri gelip kapiyi açiyor. Giriyoruz.
Içerisi kapkaranlik...
Alisagelmisin çok disinda bir restaurant.


Birden elime kelepçeyi geçiriveriyor garson kiz, ne oldugumu anlamadan... Ve beni arkasindan surukluyor.

Yemek yenilecek yerler; kapisi kapali, minicik pencereli hucreler...

Diger musterilerin yemek yemekte oldugu hucrelerin onunden geçiyoruz. Tastan yapilmis her yer, içeriyi gormuyoruz, ama konusma, catal bicak, bardak seslerini duyuyoruz.

Bizi de bir hucreye atiyor kiz.
Atar atmaz çikiyor ve arkamizdan kapiyi kilitliyor.
Boyle kalakaliyoruz. Saskin saskin birbirimizin suratina bakiyoruz.
Nereye geldik biz boyle?


Bunlar oyunu abartip gecenin sonunda bize iskence de yaparlar, soylemedi deme.

Valla Japon degil mi? Bunlardan her turlu manyaklik beklenir, ben artik onu anladim.


"Sevgilim, buranin bu aksamki yemek için iyi bir seçim oldugundan emin misin?"

Yapacak birsey yok. Geçip masaya oturuyoruz.
Beklemeye basliyoruz. Birisi gelip bizi kurtaracak mi acaba diye...

Birden birisi hucremizin kapisini açip içeri giriyor.
Bizi salacak, azam edecek derken siparisimizi aliyor.
Zaten tutuklusun, fazla seçim sansin yok. O, bu, su seç iste... Seçiyoruz.

Once kokteyllerimiz geliyor. Birseye benzemiyor ama olsun, sividir deyip içiyoruz.


Bir anda....
Her yer kapkaranlik oluyor, hiç isik yok... Ses te yok...
Derken, birden diger hucrelerden gelen çiglik sesleriyle irkiliyoruz. N'oluyoruz? Neden bagiriyor bu insanlar? Neler yapiyorsunuz onlara?

Bizim hucremiz açiliyor. Kapkaranlik, onumuzu gormuyoruz. Birden bir ates yaniyor. Su korku filmlerindeki figurler beni hiçbir zaman korkutmamistir ama onlardan birini birden burnunuzun dibinde gorunce basiveriyorsunuz çigligi.
Yok, yok, hakikatten bir irkiliyor insan, elinde degil..

Sahane, çok yaratici, sansasyon garanti...

Yedigimiz yemek çok parlak degil.
Zaten buraya ambians için gidilmeli.
Simdiye kadar gittigimiz butun yemek yenilecek yerlerden farkli olduguna suphe yok.
Tokyo'ya yolu dusen herkese kesinlikle tavsiye ederim.

O hucrede nasil çiglik çigliga bagirdigimi hâlâ hatirliyorum...


HACHIKO: Sadakat ve bagliligin mukemmel simgesi..

Japon kadini neden bu kadar zayif ? Sirrini açikliyorum.

Golden Gai barlarinin kapisinda "yabancilar giremez" yaziyordu...

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi










21 Ocak 2013 Pazartesi

Sahibi bir daha geri dönmemiş; ama o, her gün beklemeye devam etmiş: HACHIKO


SHIBUYA

Ben boyle bir kavsak gormedim...
Sanki bir yildiz. Yildiz gibi 5 koseli.
Koskocaman bir meydan dusunun, 5 yone yaya geçidi var...
"Spectacular"

 


Shibuya Times Square gibi bir yer.
Her yeri oynuyor...
Bitmek, tukenmek, durmak bilmez bir kalabalik...
Her yerden her yere bir akis, bir hareket...
Bas dondurucu...

Tokyo da tipki Paris gibi NYC gibi modanin merkezi

Modanin Tokyo'da ilk basladigi yer ise Shibuya 109.
Shibuya hâlâ modanin onemli merkezlerinden biri olarak geçiyor. Daracik daracik sokaklar, buyuk alisveris merkezleri sadece alisveris uzerine kurulu.

 
Sadakat ve bagliligin mukemmel simgesi: HACHIKO

Ben hayatimda boyle bir kopek-sahip iliskisi gormedim.
Cok ozel, çok duygulu, insana soyleyecek laf birakmayan bir kopek o..

Tokyo Universitesi profesorlerinden Ueno Hidesaburo'nun kopegi Hachiko.

Her sabah SHIBUYA tren istasyonuna kadar sahibine eslik eden, sahibinin geri donus saatine kadar orada onu bekleyen, sadakatin ve bagliligin boyutlarini akil almaz bir seviyeye tasiyan ozel bir kopek o.

1925 senesinde yine beraber evden çikmislar, Shibuya tren istasyonuna gitmisler, Ueno trenine binmis ve Hachiko da onun donus saatini beklemeye baslamis...

Ancak, sahibi bir daha geri donmemis... 

Sahibinin olumunun ardindan bile, tam 9 sene boyunca, HACHIKO, her gun, sahibinin donecegi saatte Shibuya tren istasyonuna gidip onu beklemeye devam etmis.

Taaa ki 1935 yilinda kendisi de Shibuya sokaklarinda olu bulunana dek...

Artik donmeyecegini bilmiyor muydu acaba?

Pozitif bir stimulus almadigi halde davranisi "sonme" boyutuna hiç geçmemis ve ayni motivasyonla, karsiligi olmadan yillarca devam etmis.

Bu var ya, bildigimiz butun classik kosullanma teorilerini altust eder.

Bu hikaye bana çok dokundu. Fena yakaladi beni.

Hachiko,

Sadakat, baglilik ve birini kosulsuz, karsiliksiz, sonsuz sevmek adina bu ornek davranisin için seni buyuk bir saygiyla aniyorum.
Topragin bol olsun. Huzur içinde yat.

 


Bugun Tokyo'da Shibuya metro istasyon girisinin onunde heykeli dikilmis.
Heykeli dikilesi bir canliymis zaten, sonuna kadar hak etmis.

ROPPONGI : Tokyo'nun "foreign people" tepesi.

Shibuya'dan yuruyerek ROPPONGI'ye dogru iniyoruz.

Roppongi soylediklerine gore Manhattan gibi bir yer.
Bir de çok international bir semt. Ozellikle expat'larin çalistigi, yasadigi ve daha çok sosyallestigi bir yer. Dolayisiyla buradaki ambians hiç Japon degil.

Roppongi, Tokyo'da bir tepenin uzerine kurulu oldugundan Roppongi Hills kulesi buranin sembolu.
Bir de Tokyo Tower var. Eyfel kulesine benziyor.

 

Roppongi'de bir gece geçirmek herkese tavsiye edilir, çok hos mekanlar var, ancak orjinal hiçbir yani yok. Tokyo'da olup ta kendinizi Golden Gai barlarina kabul ettirmeyi deneyin derim ben.

En azindan kapidan gerçek bir deneyimle çikarsiniz.


HACHIKO: Sadakat ve bagliligin mukemmel simgesi..

Japon kadini neden bu kadar zayif ? Sirrini açikliyorum.

Golden Gai barlarinin kapisinda "yabancilar giremez" yaziyordu...

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi










17 Ocak 2013 Perşembe

Japon kadını neden bu kadar zayif, sırrını açıklıyorum:

Çünkü ülkede yiyecek güzel birşey yok.

Valla yok. Yok ta yok.

O abuk subuk pirinç karışımlarını, ne idüğü belirsiz yemekleri, o "tatli" dedikleri barbunya, kuru fasülye ezmesini şekerle karıştırıp yaptıkları şeyleri yemekten gına geldi.


Yok olmuyor. Japon mutfağına alışamıyorum.
Ve hatta yiyemiyorum.
Çok kötü besleniyorum.
Normal yemeklerini yiyemediğim için soluğu abur cubur satan yerlerde alıyorum.
Ama yok, onlar da çok kötü.
Damak tadı denilen şeyi kaybettim Japonya'da.
Yediğim hiçbir şey bana zevk vermiyor.
Birazcık karnım doysun yeter diye bakiyorum.

Türk, Fransiz yemekleri gözümde tütüyor.

Meğer nasıl bir zenginliğe sahipmişiz...
Nasıl lezzetliymiş bizim yemeklerimiz...
En beğenmediğimiz yemekler bile burada ziyafet diye geçermiş. Ah şöyle zeytinyağlı bir kereviz olsa da yesem diye düşünüyorum. Bir gün canımın bu kadar çok kereviz çekeceği hiç aklıma gelmezdi...

Her daim aç geziyorum Tokyo'da...
Öyle böyle değil...


Simdi anliyorum bu Japon kadinlari neden bu kadar zayif.
Çünkü memlekette yiyecek güzel birşey yok.
Dolayisiyla sarfettikleri özel bir efor yok.

Vazgeçmek ya da ölçülü yemek zorunda oldukları, akıl almaz mezeler, tatlılar, şaraplar yok...
Güzel bir vücuda sahip olmak istiyorsan bunlardan ölçülü yiyeceksin, hatta bazen hiç yemeyeceksin diye seçim yapmak zorunda kaldıkları durumlar yok.

Meselenin sırrı burda.
Zayıf kalmak için feragat ettikleri, uzak durmak için efor sarfettikleri, güzel kalmak uğruna takas ettikleri lezzetli bir yemek kültürü yok.
En azından benim yemekten anladigim kadariyla yok.

Ben, buradan, formunu koruyan, ince ve fit bir fizige sahip olan tum Avrupali kadinlari kutluyorum.

Bu guzel yemeklerin ulkelerinde yasayip ta bunu becerebilmek asil meseleymis.

Japonlar kadar zayıf olmak, öyle kalmak işin en kolayı yani.
Bence...

Istatistiklere göre "damak tadi" denilen şey, getirdigi zevk ve keyif bakimindan "sex" e en büyük rakipmis.

Lezzetli birseyler yemekten mahrum kalinca anliyor insan.

CHA CHA HANA RESTAURANT

Bu aksam ozel bir Japon restaurantinda rezervasyonumuz var.
Guzel bir Japon mutfagiymis.
Geleneksel Japon usulune gore yere çomelip yemek yeniliyormus.

Kabuki-cho semtinde dolasirken tesadufen buluyoruz burayi.
Hemen ertesi aksama rezervasyon yaptiriyoruz.
Minik ve guzel bir park var, ince uzun gidiyor. Onun içinde.


Fazla turistik olmayan, ozellikle Japonlar'in tercih ettigi bir yer olunca basta biraz endise ediyoruz. Golden Gai barlarina almadilar ya bizi, buraya da almazlar diye dusunuyoruz.
Ama aliyorlar....


Cha Cha Hana' ya variyoruz.

Giris katinda ayakkabilarimizi çikariyoruz. Mantolari alan vestiyerler gibi ayakkabiliklar var, çikariyoruz, birisi aliyor. Bize numara veriyor.
Bir Japon gorevlinin esliginde yukariya çikiyoruz.
Yerler gicir gicir. Tertemiz.

Iki tip yemek yenilecek yer var. Birincisi; masalar ve localar. Enteresan degil.

Ikincisi; yerde, yumusacik minderlerin uzerinde bagdas kurup oturacagimiz, buyuk ve islemeli sininin uzerinde yemek yiyecegimiz bir yer.

Ikincisi daha çok tercih edildigi için mi, yoksa aliskin olmadigimizi dusundugunden mi bilmem, Japon garson bizi direk masaya yonlendiriyor.

Bir parça hayalkirikligina ugruyorum; "ama ben yerde oturmak istiyorum" diyorum. Hiç itiraz etmiyor.
Hemen bizi çok guzel bir yer sofrasina yerlestiriyor.

Dogu usulu rahat mi rahat, sahane minderlerin uzerine bir kuruluyoruz ki, keyfimize diyecek yok.
Sonra da menuyu alip incelemeye basliyoruz.

"Bunlarin hepsini siz mi yiyeceksiniz?"

Kaç gundur aç geziyorum.
Lutfen yiyecekler de restaurantin atmosferi kadar guzel olsun.
Menudeki hersey çok guzel gorunuyor. Hepsini alalim istiyorum.

Bir suru sey siparis ediyoruz.
Onu mu alsam bunu mu alsam diye kararsizlik yasamiyoruz, hepsini soyluyoruz.
En az 5-6 tane starter aliyoruz. Sonra ana yemek (ler)...
Cikolatali bir tatli gordum menude, guzel oldugundan supheliyim ama sonra onu da istiyorum.

Sarap... Menude sarap bile var.
Fransiz, Italyan hem de bildigim saraplar.
Beyaz sarapla basliyoruz.
Sonra guzel bir Italyan kirmizi sarabiyla devam ediyoruz.

Siparislerimizi getiren Japon garson saskinligini gizleyemiyor.
Getirdikleri siniye sigmiyor, tasiyor.
Supheci gozlerle bize bakarak soruyor:

"Bunlarin hepsini siz mi yiyeceksiniz?"

Bizi bir gulmek tutuyor...

Sevgili Japon'cum, bak biz oyle iki pirince sarilmis bir tutam somon fumeyle doymayiz.
Hele hele sen bizim yeme kapasitemizi kendi insaninkiyle hiç kiyaslama.
Ustune bir de kaç gundur aç gezdigimizi koyacak olursak...

Evet hepsini biz yiyecegiz.

Ve yiyoruz da.

Japon mutfagi, sarapla gidecek yemekler degil, ama idare ediyoruz artik.

Cha Cha Hana'yi herkese tavsiye ediyorum.

Tokyo'ya yolunuz duserse mutlaka orada yiyin.
Adresini isteyin, hemen vereyim.

Guzel bir sohbet ve mukemmel bir aksam yemeginin verdigi tokluk ve keyifle, ilk defa bir Japon restaurantindan gule oynaya çikiyorum.

Daha ne olsun...


Special Dedicace:

*** Bana demis ki:

"Misafirlerimizi ağırlamak için hafta sonu güzel bir road trip yaptik. Ayni rotayi seninle de tekrarlamak üzere sakliyorum." 

Ona demisim ki :

"Rotayi bosver, sen beni guzel bir yere yemege gotur. Fasıl olsun. Türk muzigi olsun. Türk yemekleri, mezelerle donanmis bir sofra olsun. Çok açım..." ***

Bunu seyahatnameme bile yazmisim. 
Hiçbir zaman olmamis...
 

Golden Gai barlari

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi


13 Ocak 2013 Pazar

YOYOGI Park: Bize her pazar halloween

17 Ekim 2011

Tokyo'da sahane bir pazar.

Ekim ortasinda havanin bu denli mukemmel olmasi çok sasirtici. Gunluk guneslik, bir yaz havasi var Tokyo'da.


Shortlarimizi ve açik ayakkabilarimizi giyiyoruz, YOYOGI Parki'na dogru yola koyuluyoruz.

Yoyogi Park: Bize her pazar Halloween

Yoyogi Parki, Ueno Park'tan çok daha guzel, zevkli ve keyifli.

New York'taki Central Park gibi. Kocaman, renkli, içinde her turlu insanin degisik bir aktivite yaptigi buyuk bir park.

Latin danslari, salsa yapan gruplar, aikido yapan kisiler...


 

Hele pazarlari apayri bir karakteri var parkin.

Yoyogi Park, her pazar gunu, ozellikle teenager kizlarin, halloween tarzi acaip kiyafetler giyip, ortalikta gezinip acaiplikler yaptiklari bir yere donusuyor.

Bunlara COSPLAY kizlari deniliyor.

 
Bu kiz gruplari bu acaip gorunusleriyle bir de acaip danslar ediyorlar.
Pazar gunleri Yoygi Park'ta boyle bir eglence anlayisi hakim yani.

Yoyogi'ye mutlaka bir pazar gunu gitmek lazim.
Ve Tokyo'da Shinjuku'da kalmak lazim.
Otelden 15 dakikada Yoyogi Park'tayiz.

Geleneksel Japon dugunune tanik oluyoruz.

Park'a girer girmez bir de bakiyoruz, bir suru bir suru kimonolu kadin, erkek bir yere dogru ilerliyor. Dedik bir durum var, peslerine takilalim. Takiliyoruz.

Meger bir dugunmus bu. Ayni kilise dugunu gibi, tapinak dugunu.
Parkin bir bolumunde gelinleri giydiren kadinlar bekliyor. Ve ilk defa bir kimono gelinligin bir geline nasil giydirildigine tanik oluyoruz.

Erkeklerin damatligi zaten hep ayni.
Siyah-beyaz çizgili salvar tarzi bol bir pantalon.
Kadinlar ise ya beyaz, ya kirmizi islemeli kimonolar.


Dikkatimizi çeken bir diger husus ta dugune davetli olarak gelen nerdeyse tum kadinlarin modern elbiseler degil, geleneksel kimonolar giymis olmasi.

Zaten kimono tarzi ve kulturu gayet te yasiyor, çogu kadinin uzerinde gunun her vakti, sehrin her yerinde gormek mumkun.

KIMONO : Katman katman derinlik...

Giyilmesi çok mesakkatli ama çok ta feminen bir goruntusu var.

Uzerinde kimono tasiyan bir kadin bana, katman katman derinligi olan, anlatacak turlu turlu hikayesi olan, ermis, bilge ve bir o kadar da kadin bir kadini andiriyor.

Bence estetikten en uzak olani ayaklar kismi.
Zori: Duz Japon sandaleti, parmak arasi terlik. Bizim takunyalara benziyor.
Geta: Topuklu Japon sandaleti. Bunlarla yurumek harbiden zor olmali.
Tobi: Bas parmagi ayri, diger parmaklar ayri çorap, getalarla giyiliyor.

Daha once de yazdim, bakiniz,  Japon kadini yurumeyi bilmiyor

Cunku bu takunyalarla, o ayak bilegine kadar yirtmaçsiz, daracik inen kimonolarla yurunmez. Bir de ayaklarindan kayip gitmesin diye ugrastiklari o getalarla yurumek var... Onlar da yuruyemiyor iste.

Ben ozellikle mambudan yapilan terlikleri çok begendim. Uzerindeki saten tarzi doku çok hos, çok estetik. Kendime almak istedigim tek sey bu oldu, ama malesef benim ayak numarami bulamadik.

Japonya'da adim basi dilek diliyoruz. 

Batil inancin yoksa da zorla olusuyor.

Ulu mu ulu, gorkemli bir agaç var, Yoyogi Parki'nin içindeki tapinagin karsisinda.
Herkes kucuk bir tahta satin aliyor ve uzerine kendi dilinde dilegini yaziyor.

Biz de ayni tahta uzerine hem Turkçe, hem Fransizca yaziyoruz. Her taraf dilek dilemis insanlarin tahtalariyla dolu, asacak yer kalmamis.

Biraz gorgusuzluk ettim, kusura bakmayin; dunyanin oteki ucundan geliyorum; idare edin.

Sevgilim bana soruyor, nereye asacaksin? Seç bir yer ve as.
Ben diyorum: "En tepeye asacagim."

Sevgilim gorgusuzlugumu kiniyor:
"Bak bakalim en tepede bir tane Japonca dilek var mi? Hepsi Ingilizce, Almanca, Ispanyolca, Fransizca etc... Cunku Japonlar hep en altlari seçer, en gorunmeyen yerleri. Gorunurde olup goze batmayi sevmezler. O kadar mutevaziler."

Utaniyorum...

Toplum olarak bu kadar guçluler, ama yine de tek basina var olmaktan kaçinan bireylerin oldugu bir toplum burasi.

Diyorum ben Egeliyim, Spartali kadinlarin topraklarindan geliyorum. En tepede olabilirim, bunu tasiyabilirim, bunun ustesinden gelebilirim...

Boyle diyorum sevgilime ama, hadi ayip olmasin, Japon usulu olsun diye asagilarda bir yerde yer ariyorum ama yok, içime sinmiyor.

Yine en tepede bir yer begeniyorum ve oraya asiyorum.

Yoyogi Parki'ndan çikiyoruz ve kendimizi Tokyo Vegefood Festivali'nde ondan sonra da NARAJUKU Street diye son derece turistik daracik bir sokakta buluyoruz.



Biraz girgir, biraz samata, biraz alisveris derken gunu tamamliyoruz.

Golden Gai barlari

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi










6 Ocak 2013 Pazar

GOLDEN GAI barlarının kapısında "yabancılar giremez" yazıyordu...


İlk durak UENO Park, hava 24°, ekim sonu İzmir'den daha sıcak.

Ueno Park'in etkileyici bir tarafı yok.
Devasa bir park işte. Central Park gibi, Hyde Park gibi.
Park Floral gibi...

Ardından iki adımda Tokyo National Museum'dayız.

En çok ilgimi çeken; 16. yüzyıl Japon insanının eğlenmek için yaptığı aktivitelerin sergilendiği bir nakış oluyor. Bu nakış üzerinde, bizim de çok severek oyandığımız "Go" oyunu motifini görüyorum. Hoşuma gidiyor.

Go oyunu aynen Japonlar gibi: Sade, yalın ama çok katmanlı ve derin.


İçi para dolu çantamızı bankın üzerinde unuttuk. Geri döndük. Herşey yerindeydi. İşte burası Japonya...

Ueno Park'ta anlatmak istediğim birşey başımıza geldi.

Bir bankta oturuyorduk. Elimizdeki çantaları banka bırakmıştık.
Bir çanta da, içinde pasaportlarimizin, bütün paramızın, kredi kartlarımızın bulunduğu çantaydı.
Birden yağmur yağmaya başladı, hızlı bir şekilde. İkimiz de öyle ani bir şekilde kalktık ki; çantayı bankın üzerinde unutmuşuz.
10 dakika gibi uzun bir süre sonra, panik olmuş bir halde fark ettik, çantayı ikimizin de almamış olduğunu.

Aynen banka geri döndük, bir baktık; çanta öylece orada duruyor. İçinden mendil bile alınmamış haliyle.
İnanilacak gibi değil...
Zaten çanta orada olmasaydı herhalde en yakındaki kuruma (mesela müzeye) kayıp eşya diye bırakılırdı diye düşündük.

Japonlar'in ustun ozelliklerini herkes biliyor. Ben baska seylerinden bahsedeyim dedim ama, bu kadar ustun insanî ozelliklerin gerçekten var olabileceginden habersizdim.


Blogumda, dunya turumuzun Japonya kısmına başlarken kendi kendime dedim ki:

Japonlarin gelişmişliklerinden, çalışkanlıklarından, üstün değerlerinden çok bahsetmeyeceğim.
Ben daha detay gozlemlerimi yazacağım.
Japon kadınlarının yürümeyi bilmediklerini yazacağım mesela...

Nasil olsa Japonlari herkes biliyor. Adamlar "çalismak" denilen eylemin dibine vurmuşlar.
Yapmışlar da yapmışlar işte, bir gelişmişlik, bir medeniyet, bir sistem, bir düzen...
Aşmış gitmiş...
Dahasi, insani değerlerinin yaninda teknik gelişmişlikleri gölgede kalıyor.
Bunlari herkes biliyor, ben bir daha ne diye üzerinden geçeyim ki dedim kendi kendime...

Ama, yok. Hele kendiniz bu üstün insanî ozelliklere bizzat şahit oluyorsanız yazmamak, anlatmamak mümkün değil.
Insanin ağzı açık kalıyor. Hayret ediyor. Hayran kalıyor.

Saygi, güven, onur, gurur bir toplumu nasıl bu denli güçlü şekilde ele geçirebilir?
Öyle bir hakim ki bu değerler, tüm ilişkilerde hat safhada.
Bunu her yerde, her ortamda görüyor, yaşıyor insan.
Aslinda öyle olmak için özel olarak çaba da sarfetmiyorlar.
Herkesin bildiği insan olma modeli bu, başka türlüsünü bilmiyorlar.

Avrupa'da olsaydı biri o su şişelerinin tamamını alır, fahiş rakama satardı herhalde.

Fukushima nükleer faciasinin ardından bile hayat sekteye, kaosa uğramamış Japonya'da.
Hayatin ritmi düşmüş, herşey daha yavaş ilerlemiş ama düzenlerinden ödün vermemişler.

Pet şişe su veya kutu cola satan, bozuk parayla çalışan makinalar var ya?
Radyasyon zamani, bu makinalarin sahipleri, makinleri halka açmislar. Herkes ihtiyaci kadar içecek alabilsin diye...

Bir kere onlara kocaman bir bravo. Zor zamanda para-pul derdini tamamen unutup Japon halkini düşündükleri için...

Ikincisi: Japon halkina bir başka bravo.
Bu su şişelerinden herkes ihtiyaci kadar 1-2 şişe aldığı ve iyi niyeti sömürmedikleri için...

Avrupa'da veya Amerika'da olsa, birisi bu makinayi bir gecede tamamen indirir, sonra da şişesini 50 eurodan halka satardi herhalde.

İşte bu yüzden hayran olunası insanlar !!! Bravo !

Tokyo gecelerine akalım....

Yemekten sonra bu akşam biraz Tokyo gecelerine akalım diyoruz
Şöyle Tokyo'nun barlar sokağı diye bir yeri yok mudur? Vardır herhalde.
Roppongi diye tutturuyor millet. Oraya da gideceğiz elbette ama orası daha international bir ortam. Orginal değil.

Ben hakiki Japon olsun diyorum.

Mesela gözlerim çekik diye beni içeri almayan bir yer olsun...


GOLDEN GAI : "Foreign people are not allowed"

Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer... Daracık daracık sokaklar...
Koca koca gökdelenli, uzay mekiği şehir Tokyo'dan çok uzakta sanki, ama degil...

Meshur Golden Gai barları burası...

Bu barlarin en tipik özelliği aldığı müşteri sayısı.

Her barın ortalama müşteri alma kapasitesi: 7
Evet 10 metrekarelik barlar burası. 4-5 kişi alan barlar gördük. En fazla 8 kişi alan bir bar gördük.
Içkilerin bulunduğu bir bar ve bir de karşısında 5-6-7 tabure. O kadar.
Özel bir sohbet edemezsin, yeni biriyle tanışamazsın... O kadar küçükler ki bir ambians yaratamazsın. Sadece içki içiyorsun. Ve barmenler de mecburen müşterilere eşlik ediyor. Bu barları bu kadar özel yapan nedir bilemiyorum. Zira sadece içki içmek için çıkılmaz ki dışarıya...
İşte, ömrün dışarıda geçtiğine bir örnek daha. Evinde olmayı buraya tercih eden birileri olmasa bu barlar ayakta kalmazdı degil mi?

Sen misin hakiki Japon bari olsun diyen. Buyur...

Yine de merak ediyoruz. Gelmişken içeri girelim biz de, bir bakalım nasılmış diyoruz.
Diyoruz da, gir girebilirsen...

Golden Gai barlarinin kapisinda soyle yaziyor:
"Yabancılar içeri giremez".

Buyur Dilara'cim, sen misin hakiki Japon olsun, hatta bizi içeri almasinlar diyen..
Al işte, almıyorlar zaten...

Valla almıyorlar. Dönüp duruyoruz aynı yerde her kapıda aynı mesaj asılı.

Derken...

Bir barın içinde oturan Japon bir çift bütün sevimlilikleriyle bize sesleniyor.
"Hadi içeri gelin."
Etrafimıza bakınıyoruz.
Bizden başkası yok. Evet evet bize sesleniyorlar.
Içeri giriyoruz, onlar sayesinde... Torpilliyiz yani.

Birer kokteyl söyleyip gayet iyi Ingilizce konuşan bu Japon çiftle sohbet ediyoruz.
Barda toplam 6 kisiyiz. 1 kişilik boş yer var sadece. Kapasite full.
Dünya turumuzun diger etaplarından, onların Avrupa seyahatlerinden bahsediyoruz.
Çok ta eğlenceli bir çift, gece boyunca sürekli gülüyoruz.
Aslında daha ne olsun...


Golden Gai bir yabancı olarak çok ta cazip bir yer değil.
Tamam Roppongiciler, haklısınız.

Bu akşam Golden Gai'da bir kokteyl içmeyi tecrübe etmekle yetiniyoruz.


"Tecrübe etmek"...

Zaten dünya turumuzun yegane gerçekleşme nedeni...
 

Elma elma olali boyle satafatli satisa sunulmadi.

Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi


2 Ocak 2013 Çarşamba

Elma elma olali bu kadar satafatli bir sekilde satisa sunulmadi.

15 Ekim 2011

Istikamet GINZA

Tokyo'nun Champs Elysée'si...

Cok sik bir semt. Buyuk buyuk dunya markalari, magazalar, her metropolde oldugu gibi luxun bir araya  toplandigi semt. Buraya kadar etkileyici bir durum yok.

Elma, armut, kavun deyip geçmeyin, degerini bilin...

Ginza'da buyuk bir alisveris magazasina giriyoruz, bir tur atmak için.
En ust kati da yiyecek içecege ayrilmis. Cikiyoruz.

Japonya'da hersey balik ve deniz mahsulleri uzerine kurulu.
Sebze ve meyve uretimi yok. Bu kadar çok insanin yasadigi bu adada tarlaya ayiracak yer yok. Tarim yapacak alan yok. En fazla pirinç uretebiliyorlar. Dolayisiyla sebze, meyve disaridan gemilerle geliyor.

Japonya'da luxe olan yiyecek "havyar" degil. Meyve.


Allayip pullayip elmalari, kavunlari oyle vitrine koymuslar ki, inanamadim.

Yani elma elma olali bu kadar sasaaali bir torenle satilmamistir.
Eeee tanesi 30 Euros olunca, elmacik ta gerim gerim gerilmekte hakli, ne yapsin?

Hele kavun?
Bir daha kavun yerken nasil buyuk bir nimetin bogazimdan geçmekte oldugunun farkina vara vara yiyecegim.
Kavunu gelin gibi sarip sarmalamislar, beyaz dantelvari sungerlerin içine koymuslar, oyle satiyorlar.
Dikkat !!! Tanesi 150 Euros ! Evet yanlis okumadiniz orta boy bir kavun 150 euros.

Bu saskinlikla atiyoruz kendimizi sokaga.
Apple Store'un onunden geçiyoruz. Malumunuz, Steve Jobs iki hafta once vefat etti. Apple Store'un onu içeriye girmeyi engelleyecek kadar çok çiçek ve elmayla dolu.


2 gun once yeni bir I-phone çikmis. Mis'li geçmis zaman, zira pek ilgi alanim degil.
Apple Store'un onunde var ya, en az 250 kisi kuyruk olmus, millet sandalyesiyle, yiyecek içecek sepetiyle gece kalma niyetiyle tulumuyla falan gelmis. Inanilmaz...

Amaç ertesi gun magazaya ilk girenlerden olmak olmali. Satis stoklarla sinirli oldugundan... Zira bu aksam için zaten hiç sanslari yok.


Alt tarafi bir telefon yahu diyorum kendi kendime...
Sonra dusunuyorum, I phone'dan once insanlar Tokyo'yu nasil geziyorlardi, merak ediyorum.
Biz yolumuzu, yonumuzu, gidecegimiz yeri tamamen I-phone sayesinde buluyoruz. Baska turlusu mumkun dahi olsa ne buyuk bir vakit kaybi olurdu diye dusunuyorum.

"Semsiyeyi isiniz bittikten sonra geri getireceksiniz degil mi?"

Ginza gezimizin ardindan uzerimizi degistirmek uzere otelimize variyoruz.
Derken, yagmur basliyor.

Zaten Tokyo'nun yagmuru meshurmus. Kimse semsiyesiz disari çikmazmis. Londra gibi yani. Hani nasil deniz kenari otellerinin resepsiyonu gunluk kullanim için plaj havlusu verir, Tokyo'daki oteller de musterilerine semsiye veriyor.

Ihtiyaçlar, topluma ve yasam kosullarina gore belirleniyor. Haliyle ihtiyaçlara verilen cevaplar da.

Semsiye parki diye birsey duydunuz veya gordunuz mu hiç?

Ben gormemistim.
Bayaa bayaa bisiklet parki gibi semsiye parki.
Muzelerin girisine yapilmis. Yanyana kare kare bir suru semsiye garaji.
Hepsinin uzerinde bir anahtar var. Tam ortaya semsiyeyi yerlestiriyorsunuz ve kilitlerken bir sey semsiyeyi sikistiriyor.


Resepsiyondaki kiz bize semsiyeyi verdikten sonra bilinçli bir sekilde gozlerimizin içine bakarak bir soru soruyor: "Isiniz bittikten sonra semsiyeyi geri getireceksiniz degil mi?"

Tam bir Japon. Insani sordugu soruyla bir engagement içine sokuyor.
Bu soruya "evet elbette" gibi bir yanit vererek sorumluluk almis, bir soz vermis oluyorsunuz.
Bu durumda bunu gerçeklestirme olasiliginiz artiyor.

Lutfen semsiyeyi geri getirmeyi unutmayin veya geri getirin degil. Bu tarz bir yaklasimda bunun gerçeklesme olasiligi daha zayif.

Dar alanda kisa paslasmalar sehri: TOKYO

Tokyo'da bir minicik 15 metrekare bir apartman dairesinin kirasi 3000 eurolara tekavul edebiliyor, inanilmaz pahali. Dolayisiyla hayat çok fazla disarida geçiyor.
Disarida vakit geçirmek, cafelerde, barlarda sosyallesmek hele is arkadaslarinla çok rastlanan bir durum Tokyo'da.

Barlar, restaurantlar da o kadar insani sinirli zamanda da olsa barindirabilmek için yerleri minik tutmak zorunda.

Tek basina disarida olan insanlara tek kisilik dunyalar kurmak zorunda...


Shinjuku'da yine yemek yenilecek bir yer ariyoruz.
Bu vesileyle sokaklarda bir suru Japon restaurantina rastliyoruz.
Tokyo'daki restaurantlarin yalnizligi destekleyen bu tarafini sevemiyorum bir turlu.

Normal bir Japon restaurantinda bar gibi tabureler var onun etrafinda oturuyorsun.
Ya da daha da iç karartici olanlar oyle bir tasarlanmis ki tek kisilik oturma yerleri var.
Onunde ya ayna var ya duvar. Ve yanindakiyle aranda da bir bariyer konulmus.
Sahiden izole edilmis bir alanda yemek yemek, çok alisilagelmis bir durum.

Saat çok geç oldugundan rastgele bir yere giriyoruz yemek yemek için.

Siparis makinesine siparisimizi verip bir yere geçip oturuyoruz.
Ne oldugunu tam anlamadigim ama resmini gorup seçtigim birsey siparis ediyorum, bakalim ne gelecek...

Nasil olsa lezzetli olmayacak. Biraz karnim doysun yeter.


Japon kadini yurumeyi bilmiyor.

Sumo gurescilerinin herkesin onunde torenle kesilen at kuyrugu...

Matrix'teki gbi beynime Tokyo'da hareket edebilme yetisi yuklensin istiyorum.

Ben de Japon Kadini olmak istiyorum.

Tokyo buram buram yalnizlik kokuyordu...

JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.


Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi