15 Kasım 2013 Cuma
Kibirli gerçek
Erken yatmayi seven biriyim. 23.30 dedin mi ben yatmis olurum.
Bu gece hiç uykum yok; istemiyorum yatmak. Hem bu gece yalnizim ben ve korkuyorum karanliktan... Duvarlarda golgeler goruyorum, ayak sesleri yaratiyorum kafamda, gerçek olmayan biri, birsey karsimda dikiliyor, bana bakiyor sanki...
Bu gece yatagima çikmayacagim. Bir battaniye alip kanapede kivrilip yatacagim. Uyuyormus gibi yapip bedenimi kandiracagim. Uyumak ta gelmiyor bu gece içimden nedenli nedensiz...
Pokerde bazi eller olur, yetersiz ellerle oyuna girmissinizdir bir kere ama içten içe tum kartlarin yeniden dagitilacagi ani dort gozle beklersiniz. Her yeni el yeni umutlar vaadeder...
Hayat ne kadar keskin bir nisanci...
Gozune kestirdigi kisileri gelip en can alici yerlerinden vuruyor.
Hepimizin asil tendonu var. Her birimizinki farkli yerde. Ama biz biliyoruz karsimizdakininki nerede.
Bazen bilerek, bazen bilmeyerek vuruyoruz birbirimizi oralardan. O hassas dugmelere basiyoruz. Ve o zaman, elektrikler kesildiginde jeneratorlerin devreye girmesi gibi baska bir varolusun kodlari giriyor devreye. Baska birini uyandiriyoruz bilmeden, belki istemeden.
Yillar once bir film seyrettik, hepimiz biliriz. Seytanin Avukati. Oradaki son sahneyi hiç unutmam. Oyle demisti Al Pacino: "Kibir. En buyuk zaafi insanoglunun..."
Kibirli bir halimiz var bazen, herseyi bildigimizi, herseyi anladigimizi sanip, herseyi yapabilecegimiz, herseyi soyleyebilecegimiz yanilgisina kapiliyoruz.
Hamiz daha aslinda... Oldugumuzu saniyoruz ama gelmemisiz henuz kivama.
Hepimiz insaniz. Ayarlarimiz bozuluyor, duzeltiyoruz. Hersey hepimizin basina geliyor. Herkesin saklamaya çalistigi karanlikta kalan bir tarafi var içinde. Hepimizin odu kopuyor biri onu gorecek, su yuzune çikaracak diye.
Hepimiz duse kalka ogreniyoruz, hepimiz reddediliyoruz, hepimiz onemsenmiyoruz bazen, hepimiz çaresiziz, hepimiz pismaniz, hepimiz yalniziz bazen.
Hayatin geri al tusu yok. Olsaydi ne kolay olurdu hersey. Ayni sahneyi "hah tamam oldu" diyene kadar tekrar tekrar yasardik. Sonra birini kaydederdik hafizaya.
Hepimiz burnumuz surtule surtule ogreniyoruz. Bir bakmisiz burnumuz sakir sakir kaniyor ama bir arpa boyu yol almamisiz...
Hepimiz kayitsiz sartsiz birine guvenmek istiyoruz bazen. Al bak bu benim bedenim, benim kisiligim ona iyi bak olur mu, geç yatirma, çok tuzlu yedirme, sakin yalan soyleme, arada bir op, oksa, sev, gerçekleri soylerken kullandigin dile aman gozunu seveyim dikkat et, kendimi sana teslim ediyorum, bana iyi bak olur mu...
Guven vermek, evimizde agirladigimiz misafir gibi, ruhumuzda bir baskasini agirlamaktir. Bu yuzden guven kontenjani mecburen her zaman azdir.
Ve bu yuzden guven veremeyiz herkese. Içinde "guven" iliskisi olmayan insanlarla daha kolaydir hayat, inislerimizle, çikislarimizla, gerçegin bizi kiskirtan yuzuyle bag kurmayiz onlarla. Daha tekduze ve tek bedendir iliskilerimiz. Sorunsuzdur, zararsizdir, risksizdir. Gerçegin dublorudur.
Gerçegi zapdetmek zor.
Gerçegin dili keskin. Gerçegin dilinin ayari yok. Gerçegin dili biçak sirti.
Gerçekleri konusmak, yalan konusmaktan daha zor.
Gerçek olmak zor. Gerçek olmayi tasimak çok zor.
Cunku gerçek kibirli... "Gerçek" oldugunu bildigi için kibirli... Dikkat etmiyor bazen giydigi kelimelere, tanimlamalara, hitaplara. Gerçegin gucu ezici, yikici, gerçek kibirli bazen iste, bilmiyor toplum içine çikinca nasil davranacagini...
Gerçek ya, hak buluyor kendinde herseyi, hakki olsa da olmasa da...
Kanapeye uzandim. Uykum yok bu gece. Ama uyumak ta istiyorum aslinda. Isik gozume giriyor. Sonduruyorum. Bir mum yaktim. Hafif bir muzik koydum. Belki dalar giderim kim bilir...
Bu arada kartlar yeniden karilir belki.
Ben uykudayken dagitilir. Bakarsin bu sefer elim iyidir.
Kim bilir...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder