ODTÜ'de, dışarıdan seçmeli ders olarak tiyatro dersleri alıyorum.
Bir gün çok değerli tiyatro hocamız sınıfa girer ve şöyle der:
"Olağanüstü bir gücünüz olsa bunun ne olmasını isterdiniz?"
Atış serbest.
Sınırlamar yok.
Nasıl bir "supernatural" güce sahip olmak istediğini kalkıp anlatacaksın. O kadar.
Ben, dedim...
Zaman içinde yolculuk yapmak isterdim...
Geçmişe gidip istemediğim bir yerini değiştirip, bazı yerlerini tamir edip, öyle yapsaydım böyle olabilirdi dediğim bütün olasılıkları teker teker deneyip, kafamda kurgulayabileceğim bütün senaryoları bir bir yaşamak ve daha sonra en beğendiğimi kayıtlara geçirmek isterdim... dedim.
Ki, şimdi hiç böyle düşünmüyorum.
İnsan olgunlaştıkça, hayatla daha fazla yoğruldukça beklentileri de değişiyor.
Onlar da evrim geçiriyor...
Bir Film Bir Kitap
İlginç bir tesadüf. Tesadüf diye birşey varsa tabi, bu arada bu tesadüf kelimesinden uzak durmak istiyorum, çok mistik görünüyor, her duyduğumda veya her kullandığımda şüpheci gözle bakıyorum kendime. Neyse...
"Tesadüf" o ki, bu hafta sonu başlayıp, bir çırpıda okuduğum kitabımla hafta sonu gittiğim filmin anlattığı şey aynı.
Yok uyarlama falan değil, hatta filmle kitabın birbiriyle alakası yok.
İkisinin de anlattığı meselenin özü şu:
Her normal canlının "ömür"le biçtiği zaman kavramının dışında, bir boşlukta tüketilen (ya da tam olarak tüketilmeyen) birden fazla hayata sahip insanlar..
Oysa ki... Her hayatın tek bir geçmişi var. Farklı geçmiş, farklı hayattır.
Farklı hayat farklı bir kişi demektir...
ABOUT TIME
Film icabi, erkekleri 21 yasindan itibaren zamanda yolculuk yapan bir aile var.
Tim tam 21 yaşına bastığı gün babası bunu ona açıklıyor.
Ve Tim o andan itibaren istediği şeyler olsun diye, beğendiği kız sevgilisi olsun diye zaman içinde geriye tekrar tekrar dönüp bir takım şeyleri değiştirmeye çalışıyor.
Aşık olduğu sarışın kızla hikayesi çok ilginç.
Kız kardeşinin arkadaşı olan bu kız yaz tatilinde tam üç hafta Tim ve ailesinin evine geliyor.
Ve Tim kızı tavlamaya çalışıyor.
Ancak son gün cesaretini toplayıp odasına gidiyor. Ve kız ona diyor ki "Ama Tim çok geç kaldın, keşke ilk günler gelseydin, belki bir şansımız olabilirdi..."
Tahmin ettiğiniz gibi Tim zamanı geriye alıp daha ilk gün kızın odasına gidip ilan-ı aşk ediyor.
Ve kız diyor ki: "Tim, çok tatlısın. Ama bence bu 3 hafta bekleyip görmeliyiz, aramızdaki arkadaşlık nasıl gelişecek, birbirimizden hoşlanacak mıyız, ve buna son gün karar verelim."
Tim hâyâlkırıklığına uğruyor.
Yıllar sonra, Tim başka birine aşık oluyor.
Daha büyümüş, olgunlaşmış, çekici ve gerçek bir erkeğe dönüşmüşken bir akşam bu ilk aşkıyla yeniden karşılaşıyor.
Tim'in yeni halinden etkilenen kız aynen şöyle diyor:
"Hatta ettim. Eğer zamanı geri alabilmek mümkün olsaydı kesinlikle seni geri çevirmezdim, seninle olurdum."
Ancak Tim biliyor ki bu doğru değil.
Ve o zaman anlıyor.
Ne yaparsanız yapın bir insan sizi sevmeyecekse, siz ona kendinizi sevdiremezsiniz...
Ve daha sonraki tüm olaylar biraz da bu çerçevede gelişiyor.
Tim zamanda yolculuk yapıp geri dönse de, bazı şeyleri değiştirebilir gibi görünse de, aslında tarihi ve olayların akışını değiştiremiyor. Sonunda yine herşey aynı şekilde gerçekleşiyor.
Suyun yolu tek..
Başka yataklardan aksa da bir müddet yine aynı yerden dökülüyor denize...
Ve aşık olduğu kadınla evlenip ailesini kurduktan sonra zamanda yolculuk etmeyi bırakıyor Tim. Çünkü hayat böyle güzel. Değiştirmesi mümkün olmayan herhangi bir yaşanılanın, aslında başka bir yaşanılacak olana yol açmasıyla.
Zamanda yolculuk hayatın süprizlerine kapalı olmak, geçmişi kontrol etmek geleceği yönetmeye çalışmak demek...
Hayatın bizi şaşırtan süprizlerinden daha güzel ne var bu hayatta?
Acısıyla tatlısıyla, ne olacağını bilmeden yaşamak ve her gün bir ömürmüş gibi tadına vara vara yaşamak... Zamanda yolculuktan daha kıymetli.
REPLAY / Ken GRIMWOOD
Jeff 43 yasinda, ortalama bir hayat yaşamış, kariyer hedeflerine ulaşamamış, karısıyla arasında sorunlar olan, evliliği bitme noktasina gelmis ölüm döşeğinde bir adamdir.
Ölmesine 1 dakikadan az kala karisiyla bir telefon konuşması gerçekleştirir Ve karisi "Bize gerekli olan neydi biliyor musun Jeff?...." derken Jeff ölür.
Ama ölmez....
Jeff tekrar tekrar doğan ve yaşayan ama yine aynı yıl aynı saat aynı yerde ölen biridir.
Yüzlerce farklı hayat yasar.
Çok zengin olur. Parayla yapilacak her türlü seyi yaşar. En luxe evler, arabalar, kıyafetler, tatiller...
Her hayatta farklı bir kadınla bir iliski yasar. Özellikle eski sevgilileriyle tekrar tekrar dener.
En mutlu olduğu günü tespit eder.
Karısıyla güzel bir evliliği olsun diye uğraşır ve hatta sorunun nerede oldugunu bulmak için her yaşadığı hayatta çaba sarfeder.
Ve film gibi o da anlar ki, karısıyla yaşadığı hayat, tek, özel ve onun hayati sadece o.
Bu bilgiyle artık yasamaya devam eder; bir daha ölmeyecektir. Çünkü mutlu olacağı bilgiyi bulmuştur.
Bilinçli yasanan tek hayat bütün hayatlarına yeğdir.
Zamanda kalmak, anı yaşamak ve akıp giden hayatin her parçasının kıymetini bilmek.
Bin tane hayat yaşasak ta, zamanda yolculuk yapıp istediğimiz şeyi değiştirsek te büyük tablo değişmiyor. Ne olacaksa, dönüp dolaşıp yine oluyor.
Gerçeklik değişmiyor, iki paralel sokağa geçiyor ama en nihayet bu iki sokak ta aynı yerden sağa dönüyor.
Çünkü büyük tablo sadece gündelik hayatın dinamiklerinden, o an hissedilen, sadece o an duyulan hislerden ve akabinde gerçekleşen davranışlardan oluşuyor.
"O anın dinamiği" kilit kavram.
Çünkü o anin dinamiği bir daha asla ayni olmuyor.
Dolayisiyla o ani sadece o anda yasayabiliriz. Her hayatin geçmişi tek. Ve her geçmişin gelecegi tek.
Tek bir hayat ve onu yaşadığımızı bütün hücrelerimizde fark ederek...
Bin hayatımız olsa, zamanda yolculuk yapıp butun hatalarımızı telafi etme gücümüz olsa yetmez.
Hakkini vererek yaşanmış tek bir hayat etmez...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder