30 Nisan 2012 Pazartesi

Coco Cay - BAHAMAS

7 Eylul 2011

Adaya inmek için sabirsizlaniyorum.
2000 kisi ayni anda mi gelmis cikisa yahu, kuyruktayiz, ilerlemiyor.
Tek kapili gemiye binmeyecegim bundan sonra inemiyoruz, indik mi binemiyoruz...


Coco Cay aslinda icinde hayat olan bir ada degil. 

Royal Carabean'in kendi gemilerinin bir gun gecirmesi icin satin aldigi bir ada.
Aslinda ada bir beach club tarzinda.
Hersey sadece gemi musterileri icin, burda yasayan birileri yok, adanin bir gecmisi, hikayesi yok.
Olsun... Muhtesem bir duygu, okyanusun ortasinda kucucuk bir kara parcasinin ustundesin.
Ada cokse, deprem olsa, yer yarilsa, okyanusun sulari adayi bassa, bittin. Kim gelecek yardima? Ucssuz bucaksiz su etraf...

Her zamanki gibi canli muzik var, binbir cesit sosyal aktivite var, eglenmek icin hersey var...
Ogle yemegi... Bir solen, bir ziyafet... Minik minik standlar kurulmus. Barberku standi (kardesimin deyimiyle protein standi), salata, hele hele meyveler... o tropkial meyveler olmadan hayatima nasil devam edecegim, bilemiyorum daha sonra.
Deniz kenarinda, bir adada bir ogme yemegi icin hersey dusunulmus. Sahane...
Ogle yemeginden once ve sonra canli muzik var yine, muzik her yerde...

Her sabah gemideki odamiza bir gazete birakiliyor. Saat saat o gun geminin her yerindeki aktivitelerin yayinlandigi bir gazete bu.
Coco Cay Adasi'nda bu sabah bir yoga workshop'i vardi. Gorunuse gore de bayaa iyiymis ama, kacirdim ben cok erkendi. Bu aksam fitness center'daki spinning dersine gidecegim. Bakalim bizim RPM'lerin neresinde kalacak bu ders Avustralyali hoca esliginde...

Kimse korkmuyor bu kopekbaliklarindan benim korktugum kadar....

Dikkatimi ceken birsey var.
Yahu kimse benim kadar korkmuyor bu kopekbaliklarindan, herkes sanki yokmus gibi davraniyor. Ben mi fazla abartiyorum yoksa?. Az once Amerikali bir kadinla sohbet ediyordum, jet-ski kiralayip sabah okyanusta gezmisler. Dedim, kopekbaliklari vardir, cok acilmasaydiniz.. O da cevap veriyor:"Kopekbaliklari var ama biz yuzmedik ki, jet ski'deydik."!!!
Bir de yuzseydiniz bari, yok artik!!

Coco Cay'in plaji muthis ama denizi hic guzel degil.
Boris dedi, acilinca iyiymis ama oraya gidinceye kadar yosunlar kayalar... Bir de malum meduzler... Kurtulamadik bu meduzlerden, her yerdeler, yapisik seyler... Bir de cok enteresan, buyuklerini gorup kacabiliyorsun ama minicikleri var, sen farkinda olmadan gelip yapisip isiriyor bir de insani, hatta birazcik acitiyor da...

Bahamas'larda ilk snorkling deneyimimi yasadim.  

Ne bileyim, benim icin hâlâ suyun altinda nefes almaya devam etme fikri cok yabanci.
Bunyeye aykiri, dolayisiyla basta direniyor insan.
Ritmi tutturdun mu sorun yok, oyle akip gidiyorsun sanki.
Yillar once Seferihisar'da denemistim, Club Marmara'da tatil yaparken. 10 dakika sonra cikmistim sudan.
Bu sefer biraz direneyim dedim, agzimdan, burnumdan sulari yuttum ama olsun rengarenk baliklari gordum. Suyun altindaki daglari, tepeleri gordum. Biraz urkutucu geliyor bana. Bu sessizlik, bu sakinlik, dinginlik, suyun altinda beni urkutuyor. Ama suyun altina nefes alma fikrine biraz daha alistim bu sefer, unuttum, dogal birseymis gibi hareket edebildim...

Aksamuzeri gemimize donmek uzere dolmus-teknelere bindik.
Coco Cay Adasi'nda cici bir gundu...
Devami gemi uzerinde...

Aklimda Kalanlar, Icimde Kalanlar
Miami'de Son Gun
Majesty of the Seas
Key West / Bahamas
Coco Cay / Bahamas
Bahamas Adalari'na Gemi Seyahati
Show off sehir: Miami

28 Nisan 2012 Cumartesi

Nassau - BAHAMAS

6 Eylul 2011
NASSAU

Sabah 7... Bahamas Adalari'nin baskenti Nassau'ya varmisiz bile...

Ben Bahamas'lari oyle adalar zinciri saniyordum ama ondan otesiymis. Bahamas'lar bayaa bildigimiz ulkeymis.
Atlantik Okyanusu'nda, Caraïbes Denizi'nin kuzeyinde, bir suru adalar zincirinden olusan bir ulke. Nassau da bu ulkenin baskenti.

Degisik deneyimler yasama prenisibiyle, yolculugun bu kisminda, yunuslarla yuzme aktivitesi vardi.
Bunu da Nassau'daki ozel bir ada olan Paradise Island'daki ATLANTIS Resort Hotel'inde Dophins Cay merkezinde gerceklestirdik.

Nassau Atlantis Resort Hotel 


Atlantis'e otel demek az kaliyor. Ben hayatimda boyle tam tekmil, boyle devasa bir alana yayilan bir otel, eglence ve spa merkezini bir arada gormedim....

Bir kere otelin tamami bir akvaryum.
Iceri girdiginiz andan itibaren suyun uzerinde kurulmus olan yollar ve koprulerin uzerinde yuruyorsunuz. Bu akvaryumun icinde snorkling gezi programlari var, rehber esliginde bu cesitli baliklarla beraber yuzuyorsunuz.
Bunlardan benim en cok etkilendigim Ray baligi oldugu. Nedir? Boyle, buyuk bir kus gibi, genis, yassi ama kocamaaan bir balik cinsi... Onunla ayni akvaryumda yuzebilmek mumkun.
Akvaryum aktiviteleri saymakla bitmez. Beraber yuzemeyeceginiz turden baliklarin (kopekbaligi gibi) bulundugu sularin icinden tuneller geciyor, orda yuzuyorsunuz, ya da aqua aktiviteleri yaparken bu tunellerden bir botla kayarak geciyorsunuz.
Veya klasik akvaryum mantiginda (Valencia'daki veya La rochelle'deki gibi) onlar etrafinizda yuzerken siz iceride yuruyorsunuz.

RAY
Atlantis Resort Hôtel'de, dalmak, baliklarla her turlu interactionda bulunmak, yunuslarla oynamak, snorkling yapmak gibi aktiviterin yani sira bir de inanilmaz buyuk ve etkileyici bir casinosu var. Duyduguma gore dunyadaki en buyuk casionalardan biriymis.
Cok buyuk bir sahaya yayilmis Golf merkezi ve SPA'si, gece klupleri ve sayisiz restaurant'i da bulunmakta.

Buraya tatile gelmeyi tercih eder miyim, bilmem, ancak, dunyada bir tane daha sadece Dubai'de bulunan, Paradise Island'in tamamini kaplayan ve adanin isminin hakkini tam anlamiyla veren bu resort hotel'i gormus olduguma memnunum.

Yunuslar'la dans... 

Gelelim Atlantis'te, bizim gunumuzun tamamini gecirmis oldugumuz Dolphins Cay ve Water Park'a....
Dophins Cay'de dalgic kiyafetlerimizi giydik ve once yunuslarla ilgili kucuk bir egitim aldik. Nerlerine dokunmali, nerelerinden uzak durmali...
Baslarinin uzerindeki bir delikten nefes aliyorlarmis mesela, oraya asla dokunmamaliymis...
Ardindan egitmenlerle havuza atladik yunuslarla beraber. Onlarla yuzduk, onlarin sirtinda yuzduk. Degisik bir his, sen sudasin, altindan kocaman bir yaratik geciyor, ne yapacagini bilemiyorsun bir an. altindan geciyor, yanindan geciyor, sana degiyor, ilginc bir his...

Sevgilim daha cok oynamak istedi onlarla, biliyorum, oyuncudur benim sevgilim, ama yunuslar ona pek yuz vermedi, zira hayvanciklar egitmenlerinin pesinde surekli, onlarla oynamaya calisiyorlar, peslerinden ayrilmiyorlar, diger insanlara pek sokulmuyorlar...

Kopekbaliklarinin arasindan gectik.

Daha sonra aquapark ve aquarium tarafina gectik.


Bir attraction vardi. Belki de en orijinali buydu parkta. Iki kisilik bir boat aliyorsun, en tepeye cikiyorsun ve arka arkaya oturdugun botta kendini birakiyorsun, virajlardan gecerek kayiyorsun, dusuyorsun, devrilecek gibi oluyorsun, sonra birden yavasliyorsun....

Iste orasi en orijinali... Cunku bir tunelden geciyorsun.... Yavasca...Burasi aslinda kopekbaliklarinin bulundugu bir akvaryum, icine tunel yapilmis. Kopekbalilarinin ozgurce yuzdugu bir ortamin icinde bir tunel geciyor, ordan da biz geciyoruz yani...

Aynisinin aslan versiyonu Paris yakinindaki Thoiry'de.

Bunun aynisinin aslan versiyonunu Thoiry'deki hayvanat bahcesinde gormustuk. Aslanlar ozgur ortamlarinda yasarken biz ziyaretciler bir tunel icinde onlarin yasadigi alanin icine girmistik.

Eger ortamda kopekbaligi yoksa aquapark aktiviteleri zaten siradan, zira ben bunlari 15 yil once, Afyon'daki Orucoglu tesislerinde yapmistim ilk. Bu yuzden bu kaykaylar o kadar ilgimi cekmedi acikcasi...
Yine de Atlantis'in havuzu muazzamdi, yuzmek cok keyifliydi...

Atlantis'ten kalkan son dolmusla gemimize geri donduk.

Gemideki yemek salonu yildizlar gecidi gibi 

Bu aksamki gemideki yemek salonunun onu, wow yildizlar gecidi gibiydi... Herkes ozel bir davete, ya da bir dugune, ya da onemli bir resepsiyona gider gibi giyinmisti.
Buyuk yemek salonunun onunde bu aksam bir fotograf atolyesi vardi. Herkes gelip beyaz fonda profesyonel bir fotografciyla resim cektirdi bugun...
Biz yapmadik....
Bir kenarda oturduk ve moda elestirmeni rolu oynadik...
Herkesi izleyip giydigini elestirip notlar verdik. Ben en cok, sahane bir beyaz pantalon ve dekolteli beyaz bir tunik giyen o yasli kadini begendim. Sonra kendimize baktik. Biz siradandik. Benim uzerinde her zaman giydigim siyah bir elbise vardi...

Ne iyiydik, ne kotu, yani 4.5'tan 5, gecer bir not verdik kendimize, kimsenin hakki kalmasin...


Majesty of the Seas
Key West / Bahamas
Nassau / Bahamas

Coco Cay / Bahamas

Bahamas Adalari'na Gemi Seyahati


Dunya Turu (11) BALI

Dunya Turu (10) HONG KONG

Dunya Turu (9) JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.

Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi

27 Nisan 2012 Cuma

Dunya Turu (3) - BAHAMAS

5 Eylul 2011

Hayatimda ilk defa gemide uyuyacagim

Bugunun her ani ayri bir deneyim, her ani ayri bir kefis...
Hayatimda ilk defa bir gemide uyuyacagim bu gece. Ege sularindaki tekne gezilerine benzemiyor bu. Bayaa bayaa gemi seyahati...
Bahama Adalari'na... Royal Carabean'in "Majesty of The Seas" adli, 2000 kisilik gemisiyle...

Ogle saatlerinde vardik limana. Taxiden iner inmez, gemiye binmeden bagajini aliyor birileri, daha sonra odaya gonderiliyor.
Ucaga biner gibi, buyuk bir check-in salonu var. Giris yaptiktan sonra manyetik oda kartlarini alip gemiye variyorsun. Iceri alinmadan herkesin fotografi cekiliyor; her giris cikista kontrol edilmek uzere..

Geminin orta kati loby. Disaridan gemiye acilan kapilar orta kattaki lobinin kapilari, ucaklar gibi. Bildigimiz, buyuk, sik otellerin lobilerine benziyor, belki daha sasali hatta...

Gemi seyahati hic yapmamis birinin ilk referansi herhalde Titanic'tir. Aynen oyle cunku. 12 katli bir gemi, icinde odalar, hatta suitler, bir suru farkli restaurant, bar, club, gosteri salonu, spor alanlari, hatta kocaman bir SPA ve fitness center..

Gemideki bu ufak turun ardindan odamiza yerlesiyoruz. Bir gemide bu kadar buyuk ve konforlu bir oda beklemiyordum. Acaip begendim...Mest oldum...

Boyle basladi gun... Gemi limandan yol alirken, Miami sahillerindeki muhtesem villarin ve gozunun alabildigine uzanan South Beach'in gemiden, kusbakisi seyrine dalmis bir sekilde...


Gemi, animationu olan buyuk tatil koylerinden bile daha keyifli. Bir kere her yerde canli muzik var. Havuz basinda, yemek salonunun girisinde, temali cesitli barlarda hep orkestralar var.
Her yerde bir renk, bir animation...

Bunlarla bitmiyor gemi. Bayaa bayaa basketbol sahasi var. Masa tenisi alanlari var. Hatta tirmanmak icin yapay duvar bile var.. Ben guneslenirken, Boris tirmanmis, ben kacirdim.. Kendim tirmanmayi da kacirdim, onun tirmanisini cekmeyi de...

Hayatin kremasi...

Aksam olunca ben de kendimi fitness center'a atiyorum. Atlantik Okyanusu'na nazir, gun batimini izlerken, gemi yeni kesiflere dogru yol alirken yarim saat kosmak, hayatin kremasi benim icin...



Biz bu gece misil misil uyuyacagiz ve uyandigimizda gemimiz Bahamas Adalari'nin baskenti Nassau'ya varmis olacak...

Aklimda Kalanlar, Icimde Kalanlar
Miami'de Son Gun
Majesty of the Seas
Key West / Bahamas
Nassau / Bahamas
Coco Cay / Bahamas
Bahamas Adalari'na Gemi Seyahati
Show off sehir: Miami



Dunya Turu (11) BALI

Dunya Turu (10) HONG KONG

Dunya Turu (9) JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.

Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi

26 Nisan 2012 Perşembe

Dünya Turu (2) - MIAMI

4 Eylul 2011

Dün öğleden sonra 3 gibi yerleştik otelimize. South Beach'e yürüyerek 5 dakika şahane bir otel. Yatak anlatılamayacak kadar rahat... Tam, balayında uyumak, dinlenmek ve sevişmek isteyeceğin türden bir yatak. King size... Devasa....

Eşyalarımızı bırakıyoruz ve hemen Miami'yi keşfe bırakıyoruz kendimizi...

Ocean Drive tam bir show-off

Miami dedin mi South Beach'ten sonra akla gelen ilk yer Ocean Drive olsa gerek...
Ocean Drive tam bir defile, luxe arabalar, muhteşem vücutlu adamlar defilesi...
Tamamen show-off...
Hayatta en abartılı, en extreme ne varsa normal kaçan; sınırların zorlandığı bir cadde...
Evet evet dedim ya tam bir defile, arabalar bir noktadan diğerine gitmeye çalışmıyor, amaç göstermek. Cadillac, Lombarghini, Ferrari ve daha niceleri, benim arabamın şu özelliği var bakın gösterisi...


Diğer show da Spartacus'un klonları misali adamlar...
Fit, tablet tablet karın kasları, yayla gibi geniş, kaslı sırtları olan birbirinden harika adamlar...
Bütün gün plajda spor yapıp, vücut çalışıp akşamları şehir merkezinde, bir shortla, sırf yine göstermek amaçlı öyle yarı çıplak dolaşıyorlar.
Çok sportif bir şehir Miami, her yerde barfixler, spor aletleri, beach volley alanlari...
Miami, "Göster, gösterilecek neyin varsa göster" şehri...
Miami Beach'te abartılı hiçbir şey yok, oranın normlarına göre herşey normal... En olmayacak, gerçek dünyayla bağdaşmayacak bir kıyafetle çık sokağa, gez, Miami'de normal...
Kadınların görünümleri abartılı, inanılmaz cüretkar dekolteler, yürümenin nerdeyse imkansiz görüldüğü yüksek topuklu ayakkabılar, gündüz vakti abartılı bir makyaj, herşey hersey abartılı...
South Beach'te, Ocean Drive'da bunlar normal...
Çünkü herşey "festif", herşey bir şölen...

Aslında hiçbir sey yüzeysel ya da yapay da değil..
Burası Miami, burası Ocean Drive, burda normlar farklı...
Bu bir seçim, a way of life, herşey bir o kadar gerçek.
Buranın gerçeği..


Dünyaca ünlü South Beach'e gidip kuruluyoruz, öğleden sonra.
Plaj şahane olmasına şahane. Ama...

Denizde mezdüzler var, yüzerken her yerine yapışıyor.. Her gün yok, denizin her yerinde yok, biraz açılınca yok, bazı kıyılarda da yok ama işte bugün oturduğumuz yerin önünde var işte. Medüz böyle deniz yıldızı gibi yüzen yapışkan birşey, sen yüzerken sana yapışıyor, önemli değil, birsey yapmıyor ama yapışkan işte.

Burada herşey King Size. Kokteyller de öyle

South Beach bizim Ölüdeniz plajına benziyor.
Gözünün alabildiğine geniş uzun bir plaj... Sabah saatlerinde herkesi plajda jogging yaparken görebiliyorsunuz.
Güneş malum çok güçlü buralarda, öğle saatlerinde birşeyler içmek üzere Ocean Drive'daki cafelerden birine oturuyoruz. Burada herşey King Size... Kokteyller de öyle...

1 Mojito, 1 Sangria alıyoruz ama Paris'te ictiğim bir Mojito'nin 5 misli büyüklüğünde, nerdeyse kazanla geldi Mojito, abartmıyorum. Buyrun kendiniz karar verin.


İşin tehlikesi şu: Bu New York'ta da başıma gelmişti.
Önceleri bu porsiyonları abartı bulup yadırgıyor insan, ama sonra alışıyor, normal buluyor, sonra Paris'e döndüğünde de, bu ne biçim Mojito, bu benim dişimin kavuğuna yetmez diyor insan... Böyle...

Oturduğumuz cafe'den South Beach'teki barfixleri görebiliyoruz. 1 saattir 10 civarı adam spor yapiyor. Yaptiklari hareketlerin ve vücutlarinin tarifi mümkün değil. Böyle birsey görmedim..

Dikkatimi ceken bir konu daha var. Les Mills kesin Miami'de dinlenilen muzikleri copy ediyor. Zira burdaki cafe, resto veya clublarda dinledigim her sarki ya RPM'in, ya BodyAttack'in ya da BodyPump'un sarkilari... Kendimi evimde hissettim boyle olunca.

Segway'le Lummus Park gezintisi

Dünya Turu'ndaki amacımız neydi, değişik tecrübeler satın almak..
Kazanla gelen kokteyller de bunun bir parçası, segwayle Lummus Park'ta dolaşmak ta...
Segway'i daha once cesitli Avrupa sehirlerinde de gormustuk. Hatta Bruges'deyken yapmayı cok istemiştik ama hava cok soğuktu yapmamıştık. Miami'de olacağı varmış.
Segway dediğin şey, böyle iki kocaman tekerleği olan senin ortasında ayakta durduğun ve özellikle vücut ağırlığını öne veya arkaya vererek ilerlediğin bir alet. Öne verdiginde hız kazanıyorsun, arkaya verdiğinde duruyorsun. Bisiklet gibi keyifli bir araç.


Miami deyince benim aklima, televizyonda izlemis oldugum film ve dizilerden kaynaklansa gerek, deniz kenarinda, uzun agaclikli bir yolda fit, bikinili roller skating yapan guzel hatunlar gelir. Ne bileyim, öyle kalmış bende. İşte orası da Lummus Park'mis...
Biz roller yapamadik ama Ocean Drive'a paralel South Beach'e nazir, Lummus Park geçidinde segwayle gezdik biz de.

To do list'te bir centik daha atmış olduk...


Aklimda Kalanlar, Icimde Kalanlar 

Miami'de Son Gun

Majesty of the Seas

Key West / Bahamas

Coco Cay / Bahamas

Nassau / Bahamas 

Bahamas Adalari'na Gemi Seyahati

Show off sehir: Miami



Dunya Turu (11) BALI

Dunya Turu (10) HONG KONG

Dunya Turu (9) JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.

Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi

Balayı - Dünya Turu (1)

Geç bile kaldım, biliyorum.
Ama n'apıyım? Ben böyleyim...

Hayatı ağır çekimde yaşayanlardanım...

Fransız bir deyiş var, çok severim: "Vaut mieux tard que jamais"
Geç olması, hiç olmamasından iyidir diyor. Aynen öyle...

Bu seyahat bizim balayımızdı, balayımız dünya turumuz oldu...
Kaç kişiye nasip olur Fransa'da Kraliyet Şatosu'nda evlenmek ve balayı için dünya turuna çıkmak?
Diilerimin arası ayrıktır benim, ondan olsa gerek...

3 Eylul 2011
Balayı dediğin böyle başlar...

Sabah evden çıktığından itibaren herşey yolunda gider, öyle bir enerji yayarsın ki evrene hep muhteşem enerjisi olan insanlara denk düşersin. Tam vaktinde, hem de sabahın köründe, seni havaalanına birakmak isteyen arkadaşın extra enerjisiyle, gülen yüzüyle gelir seni alır, havaalanına bırakır ve döner.
Amerika vizeni ilk kontrol eden Hintli, çok eğlenceli biri çıkar karşına. Esprilerle başlar günün, herşey kolaylaşır, akar gider...
Bagajlarimizi alan, check-in yapan kadin yine extra tatli cikar, yumusacik, "anne" gibi davranir sana...
Sevgilimin, klasik, seyahat öncesi telaşını görür ve günün, hatta dünya turumuzun ilk öğüdünü verir:
"La tension attire la tension"
Gerginlik gerginligi getirir. Gerek yok... Küpe olur kulağımıza...

"Honeymoon", "Lune de miel", "Balayi" öyle büyülü bir söz ki...
En sert uçları bile yumuşatabilir, olmayanı oldurtabilir, her düyanda bir tutum faklılığına yol açabilir...
O kadar güçlü...
Check-inimizi yapan o cici kadın bize nasıl bir kıyak yaptıysa uçakta neredeyse business muamelesi gördüğümüz bir bölüme yerleştik. Yine "honeymoon" sihirli kelimesiyle sevgilim kendisine yatacak yer buldu. Ben de şampanya servisiyle yerimde kaldım. Öğle yemeği ve şampanya eşliğinde  seyahatnameme yazmaya başladım.
Ben yazıyorum, bir yandan bir bakıyorum şampanyam yenilenmiş. Balayı dedigin böyle başlar...
Sevgilim gözüme her zamankinden daha çekici gelir.
Öyle bir adrenalinle dolarsın ki yataktan kalktığın andan itibaren enerjin katlanarak artar...

Balayi dediğin böyle başlar...
Daha başlamadan yerinden oynatır bazı şeyleri, önsevişmeye bile geçmeden, daha ilk dokunusta bütün bedenini sarar, arzuyu tetikler, devamını sabırsızlıkla beklersin...

Uçak inişe geçiyor, Miami'ye yaklaşıyoruz...

Bu seyahati, hayatıma çok yönlü faydası olacak şekilde kullanacağım. Yepyeni yerler ve yeni keşiflerle ruhumu beslerken her ayrıntıyı yazacağım.
Yazma açlığımı giderecegim...

Yazacağım, yazarak yaktığım, yıktığım ne varsa acısını çıkartırcasına, yok ettiklerimin yerine daha güzellerini koyarcasına yazacağım.
Kendimi dinleyeceğim bol bol... nedir bazen çok sert esen bu fırtına, kolay kolay da dinmeyen, anlayacağım...
Olumsuz duygular gelip kendilerine mesken aradıklarında, bu bedende onlara yer olmadığını göstereceğim...
Bu seyahati cok amacli kullanacagim.
Çok yaşayan mi bilir, çok gezen mi tezini doğrulayacağım.
Zamanda yol alarak öğrenilmesi mümkün olmayan şeyleri gezip görererek, deneyim ederek öğreneceğim.

Ve yazacağım...
Öğrendiklerimin sağlamasini yapar gibi yazacağım...



Dunya Turu (11) BALI

Dunya Turu (10) HONG KONG

Dunya Turu (9) JAPONYA : Kultur farki diye ben buna derim.

Dunya Turu (8) HAWAII

Dunya Turu (7) LOS ANGELES

Dunya Turu (6) SAN FRANCISCO

Dunya Turu (5) ROAD TRIP ( Grand Canyon, Zion Canyon, Bryce Canyon Monument Valley, Yosemite...)

Dunya Turu (4) LAS VEGAS

Dunya Turu (3) BAHAMAS

Dunya Turu (2) MIAMI

Dunya Turu (1) Balayi