14 Nisan 2015 Salı

Benjamin Millepied: L.A. Dance Project

Aylardır dört gözle beklediğim gösteri sonunda geldi geçti bile...
Bu benim Noel hediyemdi. Demiştim ya, bu Noel hizmet hediyeleri verdim ve hizmet hediyeleri aldım.
Aralık ayında biletleri biten Benjamin Millepied'nin L.A. Dance Project 3 gösterisi.
Benjamin Millepied'yi biliyorsunuz, Nathalie Portman'a Oscar kazandıran Black Swan filminin koregrafı.

3 bölümden oluşan bu gösterinin Harbor Me adını taşıyan ilk bölümüne öldüm bittim. Sidi Larbi'nin koregraflığını yaptığı 20 dakikalık bu dans performansını daha önce hiçbir yerde görmedim.
Öyle yaratıcı...
Dansçıların akışkanlığı, evet evet sanki birbirlerinin üzerine ve birbirlerinin üzerinden akıyormuş havası veren performansları göz kamaştırıcı.
Çok dans gösterisi izlerim.
İtiraf etmeliyim ki son zamanlarda gördüğüm gösterilerdeki çoğu hareket birbirine benziyor, birbirini andırıyor ve hatta birbirinin aynısının farklı yorumlanışı oluyordu.
Ama Harbor Me öyle değildi. Enfesti.
İzlediğim hiçbir dans gösterisine benzemiyordu.
3 erkeğin muazzam performansı... İnsan vücudunun neler yapabileceğini ve yaratılığın sınırının olmadığını gösteriyordu bize. Bayıldım...

Dansçılar: Aaron Carr, Charlie Hodges, Morgan Lugo.


İkinci bölüm olan Acts for The Blind biraz daha theatral, konusu olan minik mir mise en scene in dans aracılığıyla sahneye konulması tarzında birşeydi. Fena değildi. Pek benim hoşlandığım bir tarz değildi. Ama dansçılar yine müthişti.

Son bölüm ise, bizzat Benjamin Millepied'nin kendi kareografisi.

Hearts and Arrow

Millepied zaten çok ünlü bir balet olup Paris ve İsviçre Devlet Opera ve Bale'lerinin idaresinde önemli bir kariyere sahip olan başarılı bir dansçı ve kareograf.
Haliyle onun gösterisi daha çok bale motifleriyle yaratılmış bir modern dans gösterisiydi.
Çok enfesti.
Biletlerin aylar öncesinden bitmiş olmasına şaşırmamak gerek.



Theatre du Chatelet'de gösteri izlemek ta ayrıca başka bir zevk.
Opera ambiansı, dekorasyonu ve asaletinden farkı yok.

Bakalım diğer gösterilere...


2 Nisan 2015 Perşembe

Görüyorum

Şimdi bana öyle geliyor ki; asla bir araya gelemeyecek parçalardan vazgeçmeyi göze alamamışım ben...
Hiç farkında olmadan o büyük kalabalıkla yaşamayı seçmişim.

İnsan bir düşü sevebilir mi? Belki de...

Kimlerin girebileceğini bile belirleyemediğiniz bir oyunda asla tekrar şansınız olmadan yer alıyoruz.
Hayatın bir yerinde verdiğimiz bir kararı değiştirip yeniden başlamak, rastlantılar zincirini değiştirmek...
Hiç değilse bir şans daha verilseydi, hiç değilse bir yol ayrımında bir kararı değiştirip yeniden yaşanabilseydi bazı şeyler...

Biliyorum, olmuyor...

Kahramanları sadece hayatımda oldukları zaman hatırlarım.
Dışına çıktıklarında hikaye bitiyor çünkü.

Güya karda yürüyüp iz bırakmiyorsun.
Saklandığını bilmiyorum, görmüyorum sanıyorsun.

Görüyorum...