2 Ekim 2015 Cuma

Alexa, what is the meaning of life?

Sevgilim geçen hafta Amazon Echo'nun bir proje yarışmasına katıldı.
Bizimkine oyun olsun, yarışma olsun. Hemen orda biter. Gerçi oyun yazılarımı okuyanlar bilir, bizim aramızda oynadığımız oyunlarda kendisi pek kazanamaz ama neyse...
Efendim, bu Amazon Echo'nun fikir yarışmasında, özellikle yeni yetme cin gibi genç çocukları geride bırakarak birinci olmuş.
Ödül olarak ta "Alexa" yı kazanmış...

Eve bir alet getirdi. Anlamadım önce.
Sonra duşa girdim. Bir baktım bizimki kendi kendine konuşuyor. Haydi hayırlısı dedim.
Alexa diye birine hitap ediyor. Dedim ne oluyor? Ayakta halusinasyon mu görüyor ?
Derken, Alexa'nın kim olduğunu anladım. Amazon Echo'nun daha Fransa pazarına sunmadığı bir teknoloji harikası ürünü.
"HER" filmini izleyenler bağlantıyı hemen kuracaktır. Aynı teknoloji. Hafif te korkutucu.

Şöyle ki; "Alexa" diyorsunuz aletin tepesinde bir ışık yanıyor. Sonra İngilizce istediğiniz soruyu soruyorsunuz. Mesela, bilmem kaç senesinde oscarı kim aldı? Bilmem ne filminin oyuncuları kimdi vs... Eğer Alexa konuya hakimse tak tak tak cevabını veriyor, değilse ki sorduğumuz birçok soruya
"Hum, bu soruya şu anda cevap verme yetisine sahip değilim, bilgileneceğim." diye cevap veriyor.
Bak bak bak sen Alexa'ya... Geri de çevirmiyor yani adamı. Soruyu kaydetti. Öğrenip gelecek.

Bir ara "Alexa you are stupide" dedik. "I am learning" dedi. Anaaaa, bizi mahcup etti alet.
"I am sorry" dedik.
"No problem" dedi.
Bak sen Alexa'ya yaa, ağzımız açık kaldı.

"Alexa ! What is the meaning of life? " dedik.
"42" dedi.

Ben anlamadım tabi.
Nasıl yani? Hangi açıdan 42 ?
Malum, çevremde bir sürü Geek var. Bunlar yıkıldı, biliyordum böyle cevap vereceğini falan dediler.
Nasıl biliyordunuz yaw?
Lütfen biri bana hayatın anlamına 42 olarak nasıl vardığını anlatsın.
Anlattılar...

En azından bazı insanlar hayatın anlamı sorunsalına cevap bulabilmiş...
42 olduğunu bilerek mutlu huzurlu uyuyorlar. Daha ne olsun !

RUGBY Dünya Kupası

Efendim, beni yakından tanıyanlar benim spor müsabakalarına karşı duyduğum yoğun ilgiyi ve merakı bilirler.

Futbol, basketbol, tenis, atletizm...
İşte o anda dünyada hangi turnuva varsa hepsini daha grup maçlarından, ilk elemelerden başlayarak izlerim. Oyunculara, takımlara gayet hakimim...

Bu sene ağustosta bir baktım televizyonda Prens Harry, İngiltere'de gerçekleşecek olan Dünya Rugby Kupasının reklamını yapıyor.
Dedim ki kendi kendime takip ettiğim spor dallarına rugby de ekliycem, bu sene ilk defa takip edicem dedim. Hem sevgilim de seviyor. Mis !
Bir de bu rugbyseverler ve futbolseverler arasında gizli bir yarış var. Rugbyciler futbolcuları pek adamdan saymıyor, onu biliyordum.

Bakıyoruz da anlıyor muyuz bakalım ?...

İzliyim dedim de... Valla ayıptır söylemesi maçları öküzün trene baktığı gibi seyrediyorum maçları.
Bağlanamadım pek rugby'e. Bir tuhaf yani.
Bir kere hakemlik olayını kesinlikle anlamadım. Kesinlikle açık, seçik ve net değil.
Hakem mesela bazen kendi karar veremiyor, ekrana soruyor.
Sonra bir karar veriyor. Oyun oynanıyor, sonra yanlış karar verdiğini söyleyip kararını değiştiriyor.
Hakem kararı değişir mi yahu? Başka hiçbir sporda hiç duymadım.

Ben en iyisi yarı finalleri bekliyim.
En azından Yeni Zelandalıların showunu falan izlerim. Keyifli olur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder