8 Mart 2017 Çarşamba

Kırık cam parçacıkları

Yaklaşık 1 ay önceydi... Mutfak kapısını kapatmaya çalışıyordum sadece...

Ne olduğunu anlayamadan bir anda boydan boya cam olan mutfağımızın sürgülü kapısı tuzla buz oldu, kafamın üstünde parçalandı ve yere düşer düşmez binbir, hayır milyon parçaya ayrıldı ve etrafa saçıldı.
Çok korktum. Hemen yerleri silip süpürmeye, her tarafı temizlemeye koyuldum.
Cam parçacıkları bu.
Bir değil, üç değil, on kere bile temizleseniz tam olarak emin olamazsınız gerçekten her parçayı temizleyip temizleyemediğinize...

Temizledim sanırsınız, her yerden kazıdım en minik cam parçasını bile...
Nafile...
Evin en kuytu köşesine, aklınızın aldığı almadığı, alsa bile elinizin varamadığı evin en ücra köşesine sinsice saklanır mini mini minnacık cam parçacıkları.
Pusu kurar adeta...
Yatağınıza girer...
Evet, evet, ayağınızın altına hem de o anda size acı vermemeye dikkat ederek yapışır yatağınıza girer.
Uykuda sokar sizi, sinsi bir yılan gibi...
Vücudunuzun herhangi bir yerine batar, acıyla uyanırsınız, nedir size dokunan, canınızı bu kadar acıtan bilemezsiniz, ellerinizle yoklayınca anca anlarsınız micro bir cam parçasının gizli gizli sizi takip edip yatağınıza girdiğini...

Haftalar, aylar geçer...
Mutfak camını indirdiğinizi unutursunuz.
Sizin, camın kırıldığını bile unuttuğunuz bir anda gelir yine ayağınızın altına batıverir o bin kere temizleyip yine de temizleyemediğiniz cam parçacıkları...

Anladım ki bazı insan ilişkileri de böyle.
Özellikle en yakınınızdakilerle, hatta aile bireyleriyle...
Bazı yaşananlar, sarfedilen bazı sözler üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, üzerinden ne kadar sular akarsa aksın aslında hep ordalar, uygun zamanı kollayıp zamanın en ücra köşesinden çıkıp bizi acıtmayı bekliyorlar.
Biz bu olayı çoktan aştık, biz bunu çoktan hallettik, unuttuk, geride bıraktık...
Biz bu meseleyi çoktan temizledik... diye birşey yok.
Kırık cam parçacıkları onlar.
Nerede saklandıklarını, nerelere pusu kurduklarını, hangi cümlenin içinde haince konuşlandıklarını bilemeyiz.
En tatlı anınızda, birbirinizi sevmek, birbirinize güvenmek, birbirinize dayanmak istediğiniz o en naif anınızda çıkagelir, ve hiç ummadığınız bir yerinize batarlar...

Elif Şafak'ın İskender'ini okudum, yeni bitirdim. Yeni bir kitap değil, ben yeni okudum.
Çok beğendim.
Arkasında söyle diyor kitabın :

Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir aşık olur ?
İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır.
Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın.
Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.

Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.
En derin yaralar ailede açılır.
Kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder