1 Haziran 2017 Perşembe

Shangri La : The Line

Antalya Kındılçeşme Orman Kampı'ndan arkadaşım Aykut yıllar önce Frankfurt'ta görüştüğümüzde babaannesinin şöyle bir lafı olduğunu söylemişti ve ben onu hiç unutmadım.

"Ya yiyip durcan, ya gidip durcan."

İşte biz de Singapur'da bir yerlerde, bir takım organizasyolarda, davetlerde ya yiyip duruyoruz, ya da koşturup duruyoruz.

Singapur'da oteller sanki diğer tüm şehirlerden daha fazla yeme, içme, eğlenme merkezi olarak kullanılıyor. Yani Paris'teyken, gideyim de, Georges V Four Season'un restaurantında bir öğle yemeğinde arkadaşlarımla buluşayım, asla aklıma bile gelmezdi. Sanki o anca Marrion Cautillard'ın falan yapacağı bir şey gibi gelirdi. Otel lobisinde, barında, restaurantında sosyalleşmek.

Halbuki burada durum öyle değil. Tüm oteller, sadece gecelemeye gelen müşteri yelpazelerinin dışında herkese her gün açık. Biriyle lüks bir otelde öğle yemeği yemek için ünlü bir aktris ya da manken olmanıza gerek yok. Grand Hyatt Oteli'nde, The Fullerton Oteli'nde international tarz öğle yemekleri yedim. Fiatlarının da çok uygun olduğunu söyleyebilirim. (SGD 62++)

Dünkü öğle yemeği buluşmamız Shangri La Oteli'nin meşhur "The Line" restaurantındaydı.

Bu otelin içini ve restaurantını hep merak etmiştim, Fırsat bu güneymiş.

Sahiden çok rafine bir style ile döşenmiş bir otel. Oteldeki herhangi bir deneyim insanların kapıdan sizi sıcacık karşılayıp hemen doğru yöne yönlendirmeleriyle başlayan bir yolculuk.

Büfesi international büfe olarak geçiyor ancak çok geniş kapsamlı bir Japon, Hint ve local mutfakları da bulunmakta. Hem de aşçıların bizzat oada bulundukları, pişirip size servis yaptıkları, "theatral" dedikleri türden bir gastronomik deneyim.

Tam bir et obur olarak, beni benden alan et yemeklerinin zenginliği, çeşitliliği, bolluğu ve bu kadar lezzetli oluşuydu. Her et çeşidi için ayrı bir stand bulunuyor ve hepsi birbirinden taze ve lezzetli.

Tatlı ve kahve bölümü ayrıca çok güzel. Tatlı çeşitlerini bir göreseniz kendinizden geçersiniz...
Ayri bir kahve bolumu var. Latte, Mocha, Cappucino ne isterseniz yapiyorlar.

Ben tam bir sosyal yiyiyiciyim.
Sosyal ortamda hiçbir yemeği asla reddetmem.
Yok şeker yemiyim, karbonhidrat yemiyim diyerek, yemeği beraber yediğim insanlara da keyifsiz hale getiren insanlardan değilim. Var öyle arkadaşlarım, öyle onu yemem bunu yemem tipleriyle beraber yemek yemek çok sıkıcı bence. Evet size soyluyorum, siz kendinizi biliyorsunuz.
Halbuki şöyle tabağına alacaksın envahi çeşit pastanı, dondurmanı, yanına latteni de alacaksın...
Mis.

Haaa sonra normal hayatına dönünce yine şekeri çıkar hayatından. Karbonhidratı kes. Ya da minimuma indir. Yağlı yeme. Ama sosyal yiyici olmak gibisi var mı ya...
Enfes !

Dünkü Shangri La öğle yemeği büfesinin ardından bugün sıvı detoxundayız mesela.
Eeeee hayat böyle.
Herşeyin sırrı denge...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder