14 Kasım 2016 Pazartesi

Izmir'den giderken...

Izmir'de neler yaptim?

Bir kere bu sefer hiç kalmadigim kadar uzun kaldim.
Aileme doydum doydum, doyamadim... Bu sefer aramizda biri daha vardi. Keyfini cikardik.
Sahilde yuruduk, parklara gittik, denize girdik...

Orda kahvalti, burda aksam yemegi...
Mihlama yedim ilk kez. O nasil bir kalori bombasi oyle, iyi ki giderayak kesfettim.

Ardindan Sports International'a gidip bir terledim. Iyi geldi.

Elhambra Sahnesi'nde Zaide operasini izledim. 

Begendim beğenmedim orasi ayri...
Her seferinde kendisini anarim. ODTU'de çok degerli bir hocam vardi, Sencer Ayata. Soyle derdi:
"Cocuklar, sevseniz de sevmeseniz de yilda en az iki defa operaya gitmelisiniz. Bu aliskanlik sizi ve seçimlerinizi çok yukariya çekecektir."
Bu tavsiyesini ogrenciyken dinlemedim.
Sonra bir gun Paris'te gittigim, opera sanatçilarinin servis yaptigi o ozel restoranda yedigim yemegin ardindan bana bir aydinlanma geldi. Opera nasil harika birseymis dedim. Ve o gun bugundur gittigim her sehirde sergilenen eserleri kovalar oldum.

O deneyimin yazisi blogda var, merak edenler varsa buyrun :
Bir yer dusunun Carmen size servis yapiyor : BEL CANTO


1 haftalık güzel bebek

Taaaa anaokulunda arkadaş oldugum, sonra ortaokul ve lisede ayni sinifi paylastığım, üniversite yillarimiz boyunca sayisiz mektup yolladigim ve aldigim, ve o mektuplari hala sakladigim, Fransa'da doktorasini yaparken bana ettigi davetle aslinda Paris'te yasamanin kapilarini ilk defa araladigim sevgili arkadasim anne oldu. Kosa kosa gormeye gittim daha 1 haftalik bebegi...
Ben uzaktan bile bakmaya çekinirken kucagima birakiverdi. Al dedi. Elim ayagim dolasti. Aldim, kokladim.
Simdi arkadasligimiz baska boyuta tasindi. Cunku biz ayni biz degiliz. Anneyiz...
En sert yanlarimiz yumusayacak, en sivri uçlarimiz artik batmayacak...

Zor dönem

Zor bir dönemden geçen arkadasimi gördüm. Tereci'de kahvalti ettik. Bol bol hasret giderdik.
Tereci demisken, en guzel kahvaltiliklar orada olabilir ancak kahvalti mekanlari iç açici ve keyifli degil. O kapali localarda bana daral geliyor. Ne gokyuzu gorebiliyor insan, ne deniz, ne de bir parça toprak... Tercih etmiyorum ben pek orda kahvaltı etmeyi.

Arkadasim, biraz metanet, biraz sebat. Geçecek bu zor gunler. Geçecek...
Sonra havai fişekler patlayacak. Gör bak.

Eller havada

Şöyle eller havada bir gece geçirmek istedim. Aslinda aklimdaki mekan burasi degildi. Olsun.
Canim arkadasimla muhabbet olsun yeter ki...
Ama cikista o Bostanli'da yedigimiz kokoreç neydi oyle? Muhtesem!!!


Havva'nin Üç Kizi

Izmir seyahatimde bu kitabi okudum.
Simdi, son yillarda Elif Safak'a giydirmek pek bir moda oldu. Siyasi durusu, ya da durussuzlugu mu diyelim, olaylara hep burjuvazi gozunden bakip populer kulturun ogelerini sanki halktan biriymis gibi degerlendirisi, o olmazsa olmaz arafi... Tum elestirilere katiliyorum.  Ama hakkini yemeyelim arkadaslar bence sahane bir yazi dili var Safak'in. Kullandigi kelimelerin zenginligi, deyisleri, benzetmeleri muthis.
Havva'nin Uc Kizi'nin baslarini begensem de, sonu hiç olmamis. Hatta oylesine olmamis ki, bence son 30 sayfa aceleye gelmis, boyle yarinki matbaaya girmek zorundaymis da birkaç saatte yazilmis gibi. O nasil bir son oyle? Hiç degmedi. Teget bile geçmedi.

DuRock Cafe Karsiyaka

Izmir demek eski arkadaslar demek... Yillanmis dostluklar, 20 yasini bildigin biri demek.
Yine boyle bir arkadasimla kiz kiza disari çikip muhabbetin dibine vurduk. Gelsin saraplar gitsin kokteyller, saat kaç olmus? Eyvah !!! Evde bizi bekleyen bebeklerimiz var ! Nasil da unuttuk !

DuRock Cafeyi ben inanilmaz begendim. Bir kere ortam çok kaliteli. Içkiler çok guzel. Buyuk ekran televizyon var her yerde ve her daim maç açik. Yani onemli bir maç varsa zaten full çekiyor, civil civil mukemmel bir ortam oluyor. Maç varsa siz siz olun onceden rezervasyon yaptirin.


Ilkokul arkadaslarimla buluşma

30 yil sonra ilkokuldaki en yakin arkadaslarimla bulustum. Birbirimizi hem taniyoruz, hem tanimiyoruz. Cok heyecan verici degil mi? Yepyeni çoook eski dostlar edindim.
Hayir hiçbirsey kaldigi yerden devam etmiyor. Hersey esas simdi basliyor.
Birbirimizi artik hiç birakmayacagiz...



Hilton'un tepesinden Izmir'e baktim

Rooftop barlardan sehre en tepeden bakmayi, o isiltiyi yasamayi çok seviyorum. Bunu dunyanin her sehrinden yapiyorum. Fark ettim ki; Izmir gibi bir liman sehrinin guzelligini bir bakista içime çekmemisim hiç. Sordum en sevdigim arkadasima, benimle gelir misin? Geldi. O beni hiç kirmaz. Gerçi onun guzelliginden Izmir'i pek seyredemedim. Onun yazisi aceleye gelmesin. Dunyanin oteki ucunu beklesin...

Hilton rooftop bari herkese tavsiye ediyorum. Tam aperitif zamani, 19:30 civari boyle bir yer nasil bu kadar bostu hiç anlamadim.

Izmir'den gitmeme 3 gun kaldi.
Içimi bir korku sardi...
Artik Paris'te yasamadigim gerçegi ancak simdi dank etti.

Sahiden Singapur'a mi tasiniyorum ben?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder