25 Temmuz 2012 Çarşamba

Memleketimin Sofralari Bambaska...

Dunyanin bir numarali mutfaginin kalbinden geliyorum.
Fransiz mutfagini cok iyi bilirim.
Evelallah, elimden de cok iyi gelir, sahane Fransiz yemekleri yaparim.

Ama...
Memleketimde yemek yemenin tadi bambaska...
Kiyas kabul etmez.

Her yenilen seyin bir ritueli var, bir mazisi, bir hikayesi var.

Babaannemin bahcesinin agacindan toplanmis incirler var. Incir mi bardacik mi? Farki nedir, hala bilmiyorum.

 Ramazan ayinda kapis kapis giden sicacik susamli pideler var.
 
Biricik kardesimin cocuklugundan beri olmazsa olmazi, uzerine erimis kasar peynirli sucugu var. 

Yayil ayrani var mesela, offf içtikçe içesi gelir insanin... Bir tane zaten hiç kesmez.


Su pidelere bakar misiniz? Bunlar bir porsiyon sadece. Biri ispanakli kasarli, biri kusbasili... Yedikçe yersin... Hele su yayik ayranla da bir guzel gider...




Soyle domatesin kokusunu taaa mutfaktan duydugunuz çoban salatasi var bunun. Cobanlar da agzinin tadini biliyormus haaaa....



Kuçukken, annemin daha mixeri yokken, elinde suzguyle kasik kasik ezdigi en sevdigin çorba mercimek çorbasi var...


Sabahi, aksami olmayan, memleketin içilme rekorlarini her donem kiran rakipsiz çayimiz var...
Bir de su yanindaki gumus çay kasigina bayildimmmm. Ben de istiyorum aynisindan.

 
Bunun yaprak sarmasi var, mantisi var, revanisi, sambalisi, baklavasi, peynirli kunefesi var.
Sokaklarda gezen bozacisi, cekirdekcisi, daricisi var.
Eskiden sadece Izmir Kemeralti'nda buldugumuz, sokakta ayakta ictigimiz karadut suyu var.
Tursucusu, tursu suyu var.  Pastirmasi var.
Sokakta dokulen, herkesin bir tabak icin siraya girdigi lokmasi var.
Turk kahvesi var bunun...
Rahmetli babaannemin asuresi var...
Deniz kenari sehirlerinin efsane yiyecegi midyecisi var. Midye dolma...
Iskembe corbasi, ezogelin corbasi, kose basinda satilan kokoreci var.
Annemin malzemesi bol ve temiz olsun diye evde hazirlayip firina yaptirdigi pidesi var.
Ramazan pidesi var. Lavasi var. Boyle sisman... bol susamli...
Evde yapilan, yeme de yaninda yat cinsinden yogurdu var...

Yogurt demisken...


Bakar misiniz, su arabayla giderken yol ustunde durup ettigimiz koy kahvaltisina...
O kahvaltidan aldigim zevki Istanbul bogazina nazir luxe bir mekanda almadim. Ciddiyim.
Her lokmanin, vucudumdaki mutluluk hormonlarini harekete gecirdigini hissede hissede yedim.
Sadece yediklerimiz degil, tam eski usul yol kenari mola yerleri olmasi itibariyle de cezbetti beni.
Tahta sandalyeleri ve masasiyla, kenarda saril saril akan suyu, ortada biten agaci, cicegi, bocegiyle harikaydi...
Hele hele su ortadaki yogurt... Abartmiyorum, tadi hafizamda kayitli, zira bir daha oyle lezzetli bir yogurt yiyebilecek miyim? Bilmiyorum.
Umuyorum...

Bir de oldurucu mezelerimiz var bizim. Deniz borulcesi, ahtapot, kalamar, patlican, semizotu salatasi...


Ben bir de lagos yedim, baligimi kendim sectim, Marmaris Selimiye'de, denizin dibinde hatta denizin ustunde, iskelede...

Doku taslarim bu tadlar benim

Peynirin anavataninda yasiyorum
Ama hicbiri beyaz ve tulum peynirinin yerini tutmuyor, olmuyor.
Dunya mutfaginda tatmadigim lezzet kalmadi diyebilirim.
Ammma....
 
Doku taslarim bu tadlar benim...

Her birinin ayri hikayesi var.
Bazi yiyeceklerle ozdeslesen insanlar var aklimda...
Bir takim yemeklerle butunlesen olaylar, bayramlar seyranlar, kutlamalar var.
Her bir lokmada canlaniyor, beni ben yapan her guzel hatira...

Damak tadi denilen seyin bir hafizasi var.
Silinmiyor, unutulmuyor.
 
Memleketimin sofralari, yemekleri bambaska....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder