27 Ağustos 2012 Pazartesi

"Sex and The City" tadinda bir NICE haftasi

Bénédicte...

Yeni biriyle tanistiginda, bilir ya insan, hayatinda kimin kalacagini, kimin kalmayacagini...
Kimin genel geçer bir yeri olacagini, kimin kok salacagini...
Kimi içinin hemen alacagini, kimi agziyla kus tutsa almayacagini...
Bilir insan, hisseder, açiklanmaz ama sasmaz bu seziler, yanilmaz.
Benedicte... Tanistigimiz anda iste bu dedim.
Bir gun çok iyi arkadaslarimdan biri olsun istedim, oyle de olacagimizi hissettim.
Hayata ayni tarz gozluklerle baktigimizi, samimiyetimizin elverdigi olcude birseyler soylerken soylemediklerimizi de karsilikli çoktan anladigimizi, zaman içinde derin paylasimlara imza atacagimizi bildim.

Yakin bir arkadasimin liseden sinif arkadasi Benedicte. Ayda bir is için Paris'e geliyor. Bizim evde party vardi bir cumartesi gecesi. Bu yakin arkadasim da davetliydi. "Nice'ten bir arkadasim geldi, onunla beraber gelebilir miyim" dedi. Gelis o gelis...
Paris'e her geldiginde hep gorustuk.
Bu yaz beni Nice'teki evine tatile davet etti. Ben de kalktim gittim...
Iyi ki gitmisim... Yeni baslayan bir dostlugun temellerini attik.
Simdi zamanla kat çikacagiz, birseyler insa edecegiz...


Sex and The City Tadinda Sohbetler

Biz kadinlar, ya sirra kadem basariz, hiçbir sey anlatmayiz...
Anlatiyorsak ta dibine kadar... hiçbir detayi atlamayiz...
O aksam taktigimiz kupenin konunun butununde bir yeri vardir.
O detay olmadan hikaye eksik kalacaktir..
Atlamayiz. Ustu kapakli geçistirmeyiz...
Ayrintiya girmek lazimdir, biliriz.

Benedicte'in iki tane kiz arkadasi var: Sonia ve Sandrine. Birkac aksam beraber yemek yedik. Bunlarin uçu de bekar 35 yas civari guzel, basarili kadinlar. Durum boyle olunca, surekli yeni birileriyle tanisiyorlar...
Farkli adamlarla, farkli gibi gorunen ama aslinda hep birbirini tekrarlayan, gecelik, haftalik, aylik iliskiler yasiyorlar... Kaçinilmaz bir arayis bu. Ve kaçinilmaz bir dongu... Ama bulana kadar da devam.

Herkes, hayati ask ve mesk içinde, tutkulu ve ayni zamanda huzurlu ve sakin yasayacagi birini ariyor..

Da... Prensi bulana kadar kaç tane kurbaga opecegiz, kim bilir...

Ask zaten sadece... mucizevî... 

Aski irdelemeye girmeyecegim. Ama...
Dusunsenize ask denilen sey ne kadar mucizevi....
Aslinda bir omur içinde gerçekten birilerinin basina gelmesi bile ne kadar ender bir durum.
Hele hele ayni zaman dilimi içinde, iki kisinin de karsilikli olarak yasadigi bir durum olma olasiligi....
Ask zaten "olagan" ustu ve daha da otesi, sadece "mucizevî"...
 
Bu kadinlar da onu ariyor , bir arkadas gecesinde, tanisma sitelerinde, ya da herhangi bir yerde.... Ve anlatiyorlar... Beraber olmak istedikleri ama olamadiklari erkekleri, onlarla olmak isteyen ama onlarin istemedigi erkekleri, beraber bir gece geçirdikten sonra bir daha gormedikleri, haber almadiklari erkekleri, bir telefon mesajiyla bitirdikleri daha bebek iliskileri,  "seninle hiç alakasi yok ben iliski istemiyorum." yalanlarini, guclu kadini oynadiklari yerleri, zayif dustukleri, çok uzuldukleri yerleri komplexsiz, çatir çatir anlatiyorlar...

Bazi kadinlarin kanina Izmirlilik kaçmis... Bu 3 Fransiz kadin gibi...
Cunku biz boyleyiz...

Sevise sevise de oluruz, dovuse dovuse de, icabinda...

NICE


Izmir demisken, Izmir kivaminda bir sehir Nice. Harika...
Palmiyelerle bezenmis muthis bir guzellik...
Hem buyuk sehir, hem deniz kenti. Alsancak kordonun komple plaj oldugunu dusunun, her yerden denize girildigini.. Ozel olarak tatile gitmeden, sehirde yasadiginiz evinizin yazlik ev modunda oldugunu, is çikisi bir yuzup eve girdiginizi...
Baies des Anges o hesap, sehrin deniz kenari boydan boya plaj...
Deniz kenti insanlari sahiden bir baska oluyor. Daha sevecen, daha enerjik, daha mutlu ve yasamasini bilen insanlar oluyor.
Bu deniz havasi baska bir sey, insanin kanina isliyor... Biliyorum.
Bir gun de Antibes'lere denize gittik.
Bunu daha once de belirtmistim. Memleketimin denizleriyle hiçbiri yarisamaz. Keyif aldim mi? Cok aldim. Her yer bir baska guzel.

Nice'e bayildim, gidip yasar misin dersen valla gider yasarim.
Côte d'Azur burasi, aynen Izmir ve civari gibi, yazin dolup tasiyor, konserler, gosteriler... Madonna bile geliyor Nice'e, sadece Paris'e ugrayip geçmiyor.

Her deniz kenari kenti gibi gecesi de bir baska guzel Nice'in.
Her persembe aksami Radisson Blu Oteli'nin catisindaki duzenlenen DJ'li geceye gittik.
Orda da soylemesi ayiptir, bir dans ettim, DJ bile donup video'ya çekti beni, ehm, bu konuda çok mutevazi olamayacagim, gormus olanlar bilir... Iz birakirim...
Benim tarzim muzikler olsaydi esas sen bir de o zaman gorecektin...
Ama muzik techno. Techno muzik bu tarz geceler için ideal cunku insanlar ellerinde içkileri olduklari yerde sallaniyorlar. Kendilerini dans ediyor saniyorlar. Ama sadece sallaniyorlar...

CANNES


Cannes deyince ne bileyim insan soyle ihtisamli birsey bekliyor.
Bu mudur yani?
Cannes dedigin bizim Cesme, Bodrum kadar ya var, ya yok...
Hele hele o festivalin oldugu kirmizi halili bina... Annemin evinin yanindaki ogretmen evi gibi. Fazlasi yok. Tek eksigi Angelina Jolie'nin oradan geçmiyor olusu. O kadar. Adettendir deyip kirmizi hali uzerinde bir fotograf cektirdik, ordan da ogle yemegine geçtik denize nazir, pufur pufur esen bir restaurant'a...
Yol uzerinde bir de Los Angeles'taki gibi bir Walk of Fame yapmislar ama, ayni tadi vermiyor tabi ki...


GRASSE

Dunyanin parfum endustrisinin %90 essence'i bu bolgede uretiliyormus.
Grasse'ta bir parfum fabrikasi gezdik: Fragonard
Bir kokunun çiçekten parfum olana kadar ne asamalardan geçtigini anlatti bir rehber.
Bu fabrikanin çiçekleri dunyanin dort bir yanindan geliyormus.
Ama guller Turkiye'den...
3.5 ton gulden sadece 1 litre essence uretiliyormus, wow...
Bunun yaninda yasemin deyip geçmeyin, çok degerli. Yasemin'in 1 litre essence'i ise 36.000 ila 48.000 euro arasina satiliyormus. 100 ml parfumlere neden o kadar para verdigimizi simdi daha iyi anliyorum...



Sex and The City takimiyla dolma ve menemen yaptik.

Baktim dolapta bir suru sebze var, bir suru domates duruyor. Bir de yumurta. Gelin dedim, size ozellikle yazin çok yenen guzel bir Turk yemegi yapicam. Patlicanlari da attim firina, onlar kozlenirken hep beraber konusa konusa biberleri, soganlari soyduk.
Oyle guzel oldu ki menemen de, patlican salatasi da...
Parmaklarimizi yedik.

Bunlar Neo Sex and The City takimi.

Marka ayakkabilar da giyerler, menemenin tarifini de alirlar...


Madonna olacakmis... Gulmeyin. Belki yarasi var.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder