18 Kasım 2013 Pazartesi

Ruhum aslan, bedenim bir kurt köpeği...

Canınız sıkkın olduğunda siz ne yaparsınız bilmem ama, hayattaki en karmaşık ruh hallerimden spor sayesinde çıktım ben. Canım çıkana kadar spor yaparak... Ve her spor dönüşü sinir sistemime, ruh halime ve hatta hafizama yeni bir format atarak... Bir spora gidip gelme araliginda yenilenmis, duruma adapte olmus, artik olaylara baska bir açidan bakar, çozum arar olmus olarak...
Her spor donusu dunyaya baska tarafindan bakmak. Bu yuzden spor elzemdir, vazgeçilmezimdir.
Bir de zaten kaç kisi var ki, ya da kaç mesele var ki keyfimi sahiden kaçirabilecek?
Bir, iki, uç. Hatta uç bile degil...

Persembe gunu boyle bir zamanimdi. "Kibirli gerçek" adinda yazisi da var. Uykusuz olmama ragmen atladim gittim spora. Hem de oyle boyle degil saatlerce. Pestilim çikana kadar, canimi orada birakana kadar... Orduda miyim, itfaiyeci miyim belli degil.
Artik sonlara dogru vucudumun soyle demeye basladigini duyup biraktim: "tamam, artik yeter, bak mutluyum çok, bu da beden, biyonik kadin mi sandin kendini, hadi gel evimize gidelim, yemek yiyelim sonra da uyuyalim, spor bitti.."

98 yasina kadar yasamayi hedefledigimden (ben çitayi yuksek tutayim da sonra bakariz duruma) vucudumu dinlemesini iyi bilirim. Bu nedenledir ki ne doktor yolu bilirim, ne ilaç adi. Cok iyi bir iletisimimiz var vucudumla. Birbirimize çok iyi bakiyoruz. Ben onu en saglikli sekilde koruyorum, o da bunyesinde en saglikli sekilde barindiriyor ruhumu. Boyle guzel bir denge içinde yasayip gidiyoruz iste...
Dengemiz bir parça bozuldugunda bizi toparlayan, yeniden butunlestiren tek sey spor.

Sevgilim oyle demisti bir seferinde bana. "Sen evde oturacak ev kopegi "fifi" degilsin. Sen bitmez tukenmez enerjisi olan bir kurt kopegisin. Dizginlenemezsin. Cikip dag bayir kosman lazim senin."
Evet kurt kopegiyim ne var  !!! (Gerçi aslanim da ayni zamanda ama aslan oturdugu yerden kalkmaz, dunya ona hizmet eder...) Kopek deyince negatif bir çagrisim yapiyor nedense, halbuki kopegi tanimla desek sayacagimiz butun ozellikler pozitif.

Derken spordan çikip eve gelmek uzere metroya biniyorum. Tam solumda Turk bir anne-ogul. Goz ucuyla bakiyorum. Boyle metroda, orda burda Turkçe konusan biri duydugumda ozel bir tepki vermem, lafa karismam, ben de Turk'um gibi bir bilginin bir islevi olmayacaksa tarafsiz kalir sessizlikte erir giderim. Hani kuçukken anne-babalarimiz yapardi, bir Ingiliz, Fransiz gordugunde. "Hadi çocugum konussana..." Kimsenin yeni bir kesfi degil, butun her yere malzeme olmus bir konu bu. Ama yillar sonra basla bir ulkede, yabanci sevgilimin yanimizda Turkçe konusan birilerini duydugunda "Aaaaa bak Turkçe konusuyorlar, konussana onlarla" diye arada bir atlamasi biraz tuhaf. Neyse... Metroda bir yandan kitabimi okuyorum, tam dibimde bir yandan da bunlari duyuyorum. Anne metro sistemini anlamaya çalisiyor, sorular soruyor. Benim annemin sorularina çok benziyor. Genç biliyor elbette bilmesine ama guzel açiklayamiyor annesine. Soyle bir gozgoze geliyoruz. Vazgeçiyorum. Ceviriyorum kafami. Aman simdi bir lafa giricem muhabbet açilacak, hiç muhabbet edesim yok, eve gidip uyumak istiyorum. Bir muddet sonra anne yine bir soru soruyor ama çok seker, çok tatli, hem de aynen benim annemin sordugu gibi, bilen birine anlamsiz gibi gorunen ama aslinda sistemi bilmeyince çok ta mantikli gorunen sorulardan... Dayanamiyorum. Atliyorum. "Annem de aynen sizin gibi boyle soruyor. Kusura bakma genç sen de guzel açiklayamiyorsun." diye en dogal halimle cevap veriyorum ve metro planimi uzatiyorum onlara.
Sonra ayni durakta iniyoruz. Bir muhabbet bir muhabbet... 50 dakika ayakta sohbet ediyoruz. Ama nasil derin, nasil enteresan, nasil kafasi çalisan insanlar... Anne ayri bir fenomen, parlak genç ayri. Bir fikirler, bir deneyimler, bir hayat felsefesi... Bir kerecik hiç tanimadigim bir Turk'le konusasim tuttu, onlar da boyle ozel insanlar çikti. Hatta numaralarimizi aldik, aksam da bulustuk, Paris'te beraber saatlerce gezdik, oyle guzel konulardan konustuk ki kaliteli sohbete doydum bu aksam. Bu anne-ogul bana çok iyi geldi. Yenilendim. Meger onlar da çok kotu bir sabah geçirmisler ve annesi de dua etmis "Allah"'a, "Lutfen bugun karsimiza sevdigin bir kulunu çikar" demis.

(Ben miymisim sevdigi kulu? Hayret birsey !!! Bir yanlislik olmasin? dedim. Gulumsedi.)

Aksam bir an geldi, genç delikanli dedi ki, siz dedi metroda biz konusurken bizi duydunuz, bir an benimle gozgoze geldiniz, sonra kafanizi çevirdiniz. Neden sonra bizimle konusmaya karar verdiniz?

Bilmem...

Bu sabah, yerine baskalarini koymak, uzerlerine yenilerini eklemek istedigim dusunceler vardi kafamda. Seninle gozgoze geldigimizde isiginizi sevdim. "Bu insanlari tani" dedi içimden bir ses. Dinledim. Dedim...

Bu, gerçek nedenin bir bolumu. Esas neden daha dunyevî...

Ben sizin anne-ogul iliskinizi, yansittiginiz isigi begendim, ve sizi beraber tanimak istedim. 

Siz bugun bana dusundugumden çok daha fazla sey kattiniz. Cok sey ogrendim sizden.
Karsilikli diyorsunuz ama, ben biraz daha kazançli oldugum kanisindayim.
Tesekkur ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder