12 Ocak 2014 Pazar

Üç Kuruşluk Yazı

İnsanın içinde kalan tutkuları, gerçekleştiremediği çocukluk hayalleri olur.
Bilirim...
Ne varsa, arzu ettiği şeyin peşinden yılmadan koşan yüreklerde var.
Ne varsa biraz kırgın, biraz kızgın, biraz gücenmiş, biraz harabe ama asla pes etmemiş kalplerde var.
O harabenin altından hazine çıkar kazmayı göze alabilirsen...

Hayat böyle. Ya düşerek, ya düşleyerek geçiyor.
Arada bir şaha kalkıyor istek ve heyecanlarımız. Rüzgarı arkasına alıp, arkasına bakmadan, şöyle bir durmadan, bir soluk almadan birşeyler gerçekleştiriyor. Bir de bakmışsın örmüşsün ömrünü...

Daha çalar saatimiz çalmadan birşeyler çalıyor hayat bizden...

Önüne geçmenin tek yolu hayallerimize, benliğimize sarılmak belki de.

Benim bir arkadaşım var.
Hayalleri vardı... Hani, büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında mühendis diye sıradan cevaplari kapsamayan, daha büyük, daha sıradışı, daha baştan çıkartıcı, daha yetenek odaklı, insanı daha bir kendisine hayran bırakan hayaller...

Ve bugün bu hayalleri gerçekleştirebilmiş oyuncu olmayı başabilmiş biri o.
Bugün Fransız oyuncularla beraber Fransızca oyunlar segiliyor Paris tiyatrolarında.
Ve ben bu azme, bu hayalleri asla bırakmama olayına bayılıyorum, saygı duyuyorum.

Bu haftaki konuk yazarım çok sevgili arkadaşım Mustafa.

Oyunculuk sevdası yok mu, işte o peşini hiç bırakmadı.
Eskilerin deyimiyle altın bileziğini de taktı bileğine, kariyerinin doruğuna da çıktı ama oyuncu da olmayı başardı.

Paris'te de Fuck l'Amour adlı bir oyunda sahne alıyor şubat ayının sonuna kadar, her cumartesi akşamı. Umuyorum canlı performansını da izleyeceğim.

Buyrun Mustafa Korkut'un kaleminden oyunculuğu okuyalım.



                                              ********************************



3 KURUŞLUK YAZI
Bu satırları uçakta yazıyorum. Hayır, belki hava alanındayım,  belki de evimdeyim. Ama uçakta yazıyorum dediğimde daha önemli biri oldum sanki. Ya da yazdığım konu çok önemli de yetiştirmem lazımmış gibi havalı. Kandırıyorum seni yani sevgili okuyucu.  Birazdan başkalarını kandırarak hayatını kazanmaktan bahsedeceğim. Yok konumuz politika  değil, konumuz olan  meslekte insanları kandırarak onlara birşeyler katabiliyor, paralarını öyle hak edebiliyoruz.
Konumuz oyunculuk. Tiyatro. Sinema. Güzel şeyler.
Oyunculuk üzerine onca kalın kitap varken, sevgili okuyucu, elbet bu satırlarda oyunculuğun gizemli sırlarına ulaşmayı bekleme, sadece kendi fikirlerimden bahsedeceğim. Ancak baban oyuncu olmanı istemiyorsa, ya da çocuğun oyuncu olacak da sen istemiyorsan ... Oku ve okut. Keşke benimkiler okusaydı zamanında.
Bana tiyatroyu sevdiren çalıştırıcı Cengiz Ağabey, dünyanın en zor mesleği madencilik, ondan sonra da oyunculuk derdi. Çok saçma değil mi? O kadar zor meslek var. En iyisini babası madenci olan 11 kardeşli Galler kaplanlarından Richard Burton bilir. Aç parantez. Gelmiş geçmiş en yaman hamlet yorumunu - dikkat dikkat 60 sene öncesinin videosu sayın okuyucular - youtube dan izleyebilirsiniz. Richard Burton Hamlet to be or not to be yaz , youtube a gönder. Hamlet evine gelsin. Kapa parantez.
Gallerden Oxford'a geldiğinde hala aksanı vardı. Saatlerce günlerce yıllarca diksiyonu ve aksanı üzerinde çalıştı. Tepelere çıkıp yüksek sesle şiir okudu. Eye of the tiger. Sonunda dünyanın sevgilisi oldu. Elisabeth Taylor ile 2 kez evlendi. Yok artık. Kıssadan hisse: Çalışan kazanır.
Cidden. Oyunculuk neden zor? Neden herkes yapamıyor? Bazı insanlar baştan iyi oynayamıyor, ama sonradan nasıl başarıyorlar? Yetenek bu işin neresinde? Nasıl oluyor da oluyor? Elisabeth Taylor kim? Ben yetenekliysem neden konservatuvar - konservatuvar vallaha da  böööle yazılır-? ... Cevaplar az sonra canım.
Kıvanç Tatlıtuğ. Oyunculuğu seçtim dediği şampuan reklamı ardına kolaj yapılan, arabanın içinde direksiyona vuraraktan hülooooğ diye bağırdığı klip halen internette vardır. Güldürürken düşündürtmezken bu adam ertesi senelerde Kuzey Güney'le , hastir dedirtmedi mi? Bu adam nasıl oldu da Russel Crowe'un tweetinde 'Türk oyuncular çok iyi' top 5 listesinde  karşımıza çıktı. Çalıştı da ondan!
Nasıl çalıştı bilemem, herkesin bir yolu var. Git Demirkubuz'un Kader'ini izle. Başrol oyuncusu Demirkubuz'un Bebek Kahvesi'nde keşfettiği bir adam. Adamın dünyasında zaten yaşayan bir adam. Kimisi de delilerle 6 ay yaşıyor. Herkesin farklı çalışma şekli var. Bu senin tekniğin oluyor. Bildiğin zanaat gibi yani. Bu  binlerce senelik bir meslek herşeyden önce.  Öğrenmek, daha iyi yapmak mümkün.
Peki bu iş neden zor? Bi düşünüyüm.  Senaryo yok. Yönetmen yok.  Normal hayatta 2 dakika sonra ne yapacağımızı, ne düşüneceğimizi, nasıl hissedeceğimizi bilmiyoruz. Bazılarımız ne hissediyor şu anda onu bile bilmiyor. Bazılarımız düşünmüyor bile. Oyuncu ise her akşam sahnede ne söyleyeceğini, ne yapacağını, 2 dakika sonra başına gelecekleri, uğraştırma sayın okuyucu, prova yapmış işte ki, biliyor. Ve her seferinde bilmiyormuş gibi oynamak zorunda. Yoksa paramı geri alırım. Aksiyon -,action, acting'in  kelime kökü , okuyucu önemli buralar! -  onun değil karakterinin yapacakları. Ama biz oyuncuyu değil karakterini izliyoruz. İnsan nasıl kendine ait olmayan hareketleri kendininmiş gibi yapabilir? Demek ki tam bir kontrol ve / ve ya  beden farkındalığı var. Diyelim ki sahnede oyuncu şu sorunsalları aklına getirdi:
-Ulan güzel  mi yaptım / güzel oldu be?
-Az önce yanlış yaptım / unuttum.
-Bugün de Spielberg izlemeye gelecekti...
Sevgili okuyucu, elbette bu sorular aşık usandırır. Sahnede ölümcül olabilir, çünkü bu sorular karakterin soracağı sorular değildir. İşleyen birşey, kendi işlevselliği üzerine  soru sorarsa işlemesi randımanlı olmaz. Araba motoru düşünmez.* Oyuncunun enerjisi bu durumda bölünür.  O zaman ne yapacak? Sineye çekecek. Bu sorulara karşı koymayacak ama cevap da aramayacak. Bir çeşit meditasyon. Sahnede heyecanlı olan birinin en önemli silahı bu heyecanın gözle görünmez oluşudur. BENCE. Onu görülür kılan oyuncunun yaptıklarıdır çünkü. Çünkü oyuncunun algısı ile seyirci algısı farklıdır. Her seyircinin algısı da birbirinden farklıdır. Oyuncu kasları ne kadar gergin, ne kadar rahat kontrol edebilmelidir. Vucuttaki aşırı gerginlik 2 kelime konuşturmaz canım. Al Pacino sahnede rahatlıktan bahseder. Bu rahatlıktan sonra gerisi geliyor der - ama o rahatlık nasıl geliyor, bu yazının konusu değil.
İstediğimiz şey yazarın fikirlerini oyuncunun anlatımı ile anlayabilmek. Bunun için oyuncu kaşına gözüne sahip olacak. Yaptığı aksiyonların hangisini çıkartırsa oyunu bozulur farkında olacak ve bunlar haricindekileri çıkartacak.
Ne zaman oyuncu kendine değil karaktere hizmet ederse o zaman hedefe yaklaşıyor. Yoshi Oida, ne zaman ki ben guzel yapma sevdasından vazgeçtim o zaman yaptıklarım güzel oldu der kitabında. Çünkü hareketin kalitesi hırs ile değil ölçü ile gelir. Oyuncu kendinin mühendisidir. Ölçer biçer yapar yıkar. Seyirci oyuncunun yaşadığını sandığı duyguları oyuncunun yaşamadığını bilmez. Oyuncu sadece uygular. Uygularken vücudu duygusal cevap verebilir, çok normaldir, böyle zamanların tadını çıkartmak lazım, ancak elbette bir katili oynayan oyuncu gerçekte bir katil değildir, dolayısıyla o duyguları ... işte anladınız siz gerisini.
Bendeniz 4 senedir Fransızlarla anadilimde olmayan oyunları çalışıyorum. Şiirlerini öğreniyorum. Profesyonel bir okuldayım yani bayağı bildiğin para veriyorum. Bu benim için önemli çünkü rekabet içinde olmak beni ileri götürüyor. Çok öğrenci tanıdım. Bildiğim sahnelerde yardımcı oldum, bazen yardım aldım. Gördüm ki yardımı kabul eden hep ileriye gidiyor. Çalışan hep ileriye gidiyor. Yeteneği yok dediğim niceleri bana yuh dedirtti. Tekniğin önemini kavradım. Açık olmak, kabullenmek, kendini aşmak bu paragrafta bahsetmeye çalıştıklarım sayın okuyucu. Zaten öğrenmenin düzeyleri vardır : Bildiğim tek şey varsa birşey bilmediğimdir, herşeyi öğrendim den daha sonra gelir.
11-12 yaşında çocuk oyunları oynayarak başladım tiyatroya, amatör tiyatro, müzik, tekrar tiyatro, müzikal, yarı zamanlı konservatuvar derken 20 seneyi geçirdim. Sürekli daha da zevk aldım. Hep öğrendim. Türkiye şartları mühendis çıktım. Üniversitedeyken babam ünlü olan arkadaşlarımı görünce oğlum yedi senedir üniversite okuyosun, bi baltaya sap olamadın, konservatuvar okusaydın şimdi ünlüydün dedi, baba öyle bir seçenek mi vardı diye kafamı duvarlara vurdum. Çoktan seçmeli bir hayatın yitik rüyası ; e ) hiçbiri şıkkı benim için oyunculuk ... 

Genç arkadaş, sana tavsiyem, bildiğin değil istediğin yolda git. Oyunculuk ya da başka birşey. Ne istiyorsan ucundan tut ve bırakma. Ömrüne ömür katılır. Ebeveynler, çocuklarınız sizden daha iyi bilir, karışmang gari! Çoğu oyuncunun maddi kazancının yüksek olmadığını, bu işin para değil, haysiyet işi olduğunu, ünlü olmanın popomun kenarı kadar önemli olduğunu son olarak bu naçizane ilk yazımın son ve aksak paragrafına iliştirmek isterim.
Bana köşesinde yer veren dünya güzeli Dilara Hanım'a teşekkürlerimi sunar, bu yazıyı henüz bir hafta önce doğan yeğenim Toprak'a, Allah'tan sabır dileyerek- çünkü babasını yakından tanırım- armağan ediyorum. Artık bir yanlışım var ise özür dilerim sevgili okuyucu.
* - Daha iyi bir örnek bulamazdım.

1 yorum:

  1. Dikkat.

    Kisisel is baslatmak için bir kredi gerekiyor ?.
    faturanizi ödemek için bir kredi gerekiyor mu?

    Simdi kredi.teklif@gmail.com bize hemen kredi transferi ile devam etkinlestirmek için: Eger ilgileniyorsaniz lütfen bu e-postayi basvurun.
    Ayrica bu e-postaya burada bize ulasabilirsiniz: (finance_institute2015@outlook.com)

    Eger ilgileniyorsaniz dolgu ve bu bilgileri dönerseniz biz,% 2 faizle kredi veriyor

    (1) Tam adi: ....................
    (2) Kredi Tutari: ...............
    (3) Kredi Süre: ..............
    Dogum (4) Tarih: .................
    (5) Cinsiyet: .........................
    (6) Medeni Hali: ...............
    (7) Ülke:
    (8) Devlet: .....................
    (9) Ev adresi: .........
    (10) Ofis adresi: .........
    Kredinin (11) Amaç:
    (12) E-posta adresi:
    (13) Telefon numarasi: ...........
    (14) Faks numarasi: .............

    Bay Web Luis

    YanıtlaSil