11 Temmuz 2014 Cuma

Bu ne zenginlik böyle ! : VIYANA...

Avrupa'nın tartışmasız en zengin ve en köklü şehirlerinden birine gidiyoruz.
VİYANA'ya.
Çok heyecanlıyım.

Viyana'yı, neden bilmem yıllardır bir abartmışım, bir ulaşılmaz yere koymuşum ki kafamda, sanki oraya gitmek büyük bir mertebeymiş, herkes önce başka başka Avrupa şehirlerine gidermiş te, en son Viyana'ya sıra gelirmiş, çünkü Viyana'ya öyle kolaycacık gidilemezmiş, gidilse bile kimsenin aklına önce gelmezmiş zaten Viyana...

Bizde de Viyana'ya sıra geldi sonunda...

Bratislava'dan bindiğimiz trenden 1.5 saat sonra iniyoruz tam merkezde.

Viyana'ya dair yaptığım tüm araştırmalarda şöyle bir sonuca varıyorum:
Viyana'da muhakkak Graben'de kalınmalı.

Şehrin tam göbeğinde, 4 yıldızlı Kaiserin Elisabeth adlı, son derece eski usül hatta antika mobilyalarla döşenmiş, her tarafta eski Avusturya İmparatorluğuna dair tablolar bulunan otelimize yerleşiyoruz.

Burası otelden çok, bizi tarihin derinliklerinde yaşatacak o döneme ait bir konak, bir ev, bir saraya benziyor.


Viyana deyince aklıma ne geliyor?

Her tarafına biraz tarih, biraz sanat, biraz asalet sinmiş, bir o kadar da modern ve görkemli bir metropol... Viyana beni yanıltmadığı gibi beklentilerimi beşe katladı.
Viyana resmen hem açık hava bir müze, hem de her tarafından, her yerinden sanat fışkırıyor..

Hem de bir zenginlik, bir zenginlik...
Bu zenginlik hem tarihsel, hem bakın nasıl büyük ve ihtişamlı bir imparatorluğun soyundan geliyoruz zenginliği, hem de modern, bugünün insanın sahip olduğu yaşam standartlarının zenginliği...

Sıradan binalar bile ince ince işlenmiş, dekore edilmiş sanki Viyana'da:





Dediğim gibi Viyana'da ne yapın edin Graben Caddesi'ne çıkan otellerin birinde kalın. Şehrin kalbi burada atıyor. Dolayısıyla her yer elimizin altında ve ulaşımla zaman kaybetmiyoruz.

Bu arada otelimize adını veren Kraliçe Elisabeth nam-ı diğer Sisi Avusturya tarihine damgasını vurmuş bir kadın. Onun için ayrı bir yazı yazmam gerek. Zira bir paragrafa sığdırılabilecek bir kadın değil.




Graben'in tam göbeğinde yükselen St Stephan Katedralini gözden kaçıramazsınız.
İçi de tam Avusturya İmparatorluğuna yaraşır şekilde bir zenginlik, bir zenginlik.
Ben böyle yapıları gerçi her zaman dışarıdan daha ihtişamlı bulurum..



 Her zamanki gibi katedrallerin tepesinde onu koruyan garguylar.





















































Graben'de turlamaya devam ediyoruz. Nereye gidiyoruz pek te bilmiyoruz.
Şehirde her yerden müzik sesi geliyor. Şehirde herkes sizi o akşamki operaraya davet ediyor.
Viyana tam bir sanat şehri...
Herkesin elinde bir tomar bilet sokaklardaki insanlara gösteriler satmaya çalışıyor.
Bazı ülkelere, şehirlere, mutfağı için, güneşli güzel havası için, bazılarına da dibine kadar intellectuel kültürel yapısı için gidilir. Viyana'ya gelip bir opera görmeden dönen kimse yok gibi...
Zaten olmamalı, o kadar çok seçenek var ki, ayrıca sevmese bile gitmeli herkes, bir ülkenin spesiyalitesini tadıyorsunuz varsayın...

Bir de bakmışız STATOSPER'deyiz. Yani Viyana Devlet Operası.



























Bu akşam Charles Gounot'nun Faust'u sergileniyor.

Operanın önünde bilet satan bir sürü insan. Aslında şehrin her yerindeler. O akşam veya birkaç gün sonrası için şehirde ne sergileniyorsa biletini satıyorlar.
Son anda bilet bulmak çok zor. Neyse ki Viyana'da 5 günümüz var.
İki gün önce, daha yeni Bratislava'da Carmen Operası'nı izlediğimiz için birkaç gün sonraya bilet arıyoruz.

Ama işte öyle, ver ordan iki çay gibi ısmarlama olmuyor bu işler.
Öyle her opera her gün yok. Her yerde her gün yok. Programı var.
Bunlar da opera sanatçısı yani, çıkar mı hiç o ses her gün aynı gürlükte, aynı saflıkta ?

Derhal bilet sırasına giriyoruz.
Her operada olduğu gibi önce balkonda yer arıyoruz. Bulamıyoruz. Tüm yerler satılmış.
Salonda son kalan yeri almak zorundayız. Bilet kesen adam 2. kategori, salondan, arkadan ama sahnenin tam ortasındaki yerleri gösteriyor bize.
Yerlerin tanesi 150 Euro...
İllaki gideceğiz operaya... Viyana'ya gelip operaya gitmeden dönmek mevz-u bahis değil.
Bu fiatı balkona vermeyi tercih ederdik. Şimdi orkestra şefini göremeyeceğiz. Benim derdim o...
Tereddüt ediyoruz...
Adam bize Mephisto'nun resmini gösteriyor.
Bu opera sanatçısı çok ünlüymüş. Herkes tanırmış. Her eserde tanınan bir sanatçı bulmak mümkün değilmiş... Adam bize yeri pazarlamaya çalışmıyor. Zira arkamızda bir kuyruk bir kuyruk, ve genelde yaşlı insanların oluşturduğu bir kuyruk. Yani illaki gider bu bilet te...
Ve bu hafta bir daha Faust yok. İki gün sonra Nabucco var.
Yok yok, Faust'un hikayesi güzel duruyor. Ayrıca GOUNOT'nun müzikal eseri. İlk defa Paris'te sahneye konulmuş 1859'da falan filan...

Bazen çok ani karar vermek lazım. Bratislava maratonunu kaçırınca bunu yasamistim...
Hayatta, karar alma pratiği, antrenmanı yapabilecek yerleri olmalı insanın.
Ben sırf bunun için poker oynuyorum.
Bazı kararlar fazla beklemeye gelmiyor, ve o anda ne kazanabileceğini, ne kaybedebileceğini çoğu kez bilmiyor insan. Kestiremiyor.
Ve çoğu zaman karar iki eylem arasında kalma şeklinde bırakmıyor insanı. Öyle olsa yine iyi.
Çünkü ne varsa yaşanmış olanda var, yaşanmamış olanda değil...
Ve bazen hayat insanı o şeyi yaşamak ve yaşamamak arasında bir seçim yapmak zorunda bırakıyor.  İşte zor olanı o...
Çünkü onu yaşamamayı seçmekte, ertelemeyi veya iptal etmeyi seçmekte, onun yaşanmasından ziyade ne gibi üstün bir taraf, ne gibi bir kazanç görüyor acaba insan?
Ve zaten çoğu zaman kazanılan birşey de olmuyor ortada.
İşte ondan diyorum, karar alma pratiği yapabileceğim yerler, oyunlar yaratıyorum ben kendime.

Tamam diyorum birden.
Alalım bu biletleri.
FAUST Operası bu akşam.
Balkondan olmayıversin. Bir de salondan izleme ve dinleme deneyimi edinmiş oluruz.

Bizden sonraki insanlara son biletlerin az önce satıldığını söyleyen biletçiyi de duyunca biraz daha seviniyoruz haliyle.

Ya da şöyle bir option var:  Operanın dışarısına dev ekran koyuyorlar ve hoparlörlerden de sesi dışarı veriyorlar. Piknik sepetinizle gelip bütün akşamı opera binasının önünde geçirebilirsiniz.

Ama tecrübeyle sabit söyleyebilirim ki, aynı şey değil, asla aynı ambians ve aynı keyif değil.

Mutlu mesut bir şekilde opera binasından ayrılıp otelimize doğru giderken bir de bakıyoruz, Budapeşte'deki Gerbaud gibi bütün Viyana şehir rehberlerinde yazan, HOTEL SACHER tam operanın köşesinde.

Bu toprakların en ünlü tatlısı da işte Sacher Torte. Ama orjinalı burasıymış. Burada çalışan aşçının eseriymiş.

Sacher torte'ye bir lafım yok. Çikolatalı şeyler seviyorsanız, çok ta enteresan birşey olmayan ama lezzetli bir tart işte.
Ancak, artık çok tavsiye edilen ve çok ünlü yerlerde yediğim şeyleri çok beğenmediğime kesin karar verdim. Hotel Sacher'in Sacher Torte'si gayet vasat....
Ama tabi operanın hemen karşısında, bütün şehir rehberlerinde yazan ve bilinen Hotel Sacher'de yedim demek istiyorsanız ki insan merak ediyor, ben de bu merakla girdim, beklentilerinizi yüksek tutmamanızı tavsiye ederim.

Benden söylemesi...




Doğumgünü pastası gibi sürprizlerle dolu Viyana

Fabergé yumurtaları bir bit pazarından çıkarsa...

Sahiden ya, Artemis nerde?

Saray hayatını reddeden sıradışı kraliçe Sisi ve muhteşem Schönbrunn Sarayı

Viyana'da şeytanla sarmaş dolaş: FAUST

Bu ne zenginlik böyle! : VİYANA

4 yorum:

  1. Kesinlikle Viyana benimde hitim, ben gittiğim yerlere, tık atıyorum bir daha gidilecek diye sanırım Viyana yazın gidilip açıkhavada, sarayın bahçesinde konser dinlenmesi için bir daha ziyaret edilecek.Ben Sisi'nin masasını görünce, Osmanlı kapıdan dönmemmiş masada kaybetmiş diye düşünmüştüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum. Viyana tekrar tekrar görülse bile her seferinde insana yeni şeyler vaadeden bir şehir. Osmanlı'nın Sisi'nin masaında kaybetmesi ilginç bir yorum. Doğruluk payı çok:)

      Sil
  2. Ben çok Bilginiz Onun gerçekten çok etkileyici blogda etkilemek duyuyorum. Ben gerçekten bu ipuçlarını paylaşmak için teşekkürler , bu yüzden bazı başka çok güzel bilgiler var.
    Viyana grup turu acentaları

    YanıtlaSil

  3. Dikkat.

    Kisisel is baslatmak için bir kredi gerekiyor ?.
    faturanizi ödemek için bir kredi gerekiyor mu?

    Simdi kredi.teklifi@gmail.com bize hemen kredi transferi ile devam etkinlestirmek için: Eger ilgileniyorsaniz lütfen bu e-postayi basvurun.

    KREDI OFIS

    YanıtlaSil