6 Aralık 2016 Salı

Singapur'da 3 gün 3 gece doğumgünü

Geçen cuma sevgilimin doğumgünüydü. 3 gün 3 gece kutladık...
Yani en azından ben öyle yorumlamak istiyorum, zira benim gibi doğumgünü çocuğu değil o. Doğumgünlerini kutlamaz, yaş almayı kutlanacak bir olay olarak görmez.

Ve hatta ilk defa bu yıl "hayat çok kısa" sözü düşmüyor dilinden. Çevredeki herkes gibi yaşlanmak değil onun derdi. Ya da 10 yıl öncesi gibi pürüzsüz bir cilde sahip olmak değil, dış görünüm değil... Zaten, öyle bir devirde yaşıyoruz ki herkes kendisini çıtır hissediyor değil mi? Zaten kimse yaşını göstermiyor. Bak şimdi en yakınında duran arkadaşına sor kim bilir kaç kişi ona yaşından ne kadar küçük gösterdiğini söylemiştir. Siz, siz zaten asla yaşınızı göstermiyorsunuz, ona ne şüphe! Herkes böyle traji-komik haller içinde. Yok efendim şimdinin 40'ları eskinin 30'larıymış. 60'lar şimdinin 40'larıymış... Yani 50 yaşına geldiğimizde tam olarak kaç yaşında olacağız acaba diye bir soru geliyor şimdi aklıma.
Şu yaş muhabbetlerine hiçbir zaman prim vermedim. Kanımca, "çok iyi görünüyorsun" ya da "güzel bir kadınsın/adamsın" bence fazla fazla yeterlidir ve hatta en güzel iltifat budur ! Neyse...
Sevgilimin yaşla hesaplaşması böyle birşey değil. O, oyun gün geçtikçe bitiyor diye üzülüyor...
20'li yaşlarda hatta 30'lu yaşların başında sonsuzmuş gibi, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen zaman, gün geliyor bazı şeyleri yarıladın diyor sana...
Çok sevdiğimiz bir oyunun ortasında olmak, oyunu o kadar sevip tekrar baştan başlamak, bir parti daha oynamak istemek gibi...
İşte ne var ki, bu oyun tekrar oynayabileceğimiz bir oyun değil.
Bu seferde en iyi performasını gösterdin gösterdin, gösteremediysen haydi hemen şimdi başla.
Hayat gerçekten çok kısa...
O kadar sevdik ki hayat seni, dur daha gitmek istemiyorum, daha çok çok herşeyinden yaşamak istiyorum senin, bitme hemen, öyle çabuk çabuk gelme aylar, yıllar, aceleniz ne?
Ne yavaşlatır zamanı? Ne yapsak anlayamadan geçmez yıllar?
İçini bolca doldurmak bence. Aşkla, sevgiyle, huzurla, eğlenceyle daha da önemlisi kendini yenilemeyle, yeni şeyler öğrenme, yeni şeyler deneyimlemeyle doldurmak zamanı.
Okul yıllarınızı düşünün. 1 yıl ne kadar da uzun gelirdi insana de mi wow! 1 yılda neler neler olurdu, ne çok şey değişirdi? O zamanlar daha yavaş ilerlerdi zaman. Biz içine çok şey koyabildiğimiz, çok şey öğrendiğimiz ve birbirinden farklı deneyimlerle büyüdüğümüz için...
Bence tarif bugün de aynı.

3 gün 3 gece doğumgünü

Sevgilimin doğumgünü. Özel birşey yapmayalım derken 3 gün 3 gece kutluyoruz. Öyle denk geliyor.

2 Aralık'ta ailece havuza giriyoruz önce. Birileri dünyanın bir yerlerinde soğuktan titrerken, biz aralık ayında açık havuzda yüzüyoruz. Şükrediyoruz.
Sonra, en sevdiğim siyah elbisemi giyiyorum. 
Çünkü bir kadını güzel yapan üç şey neydi? Siyah bir elbise, kırmızı bir ruj ve onu seven bir erkek...
Cuma akşamı şehrin animasyonlu semtlerinden Duxton Hill'e gidiyoruz. Evimize yürüme mesafesinde böyle renkli bir semtin olması harika.
Yemeğimizi L'ENTRECOTE ta yiyoruz, en sevdigim restaurantlardan biri. Paris'te de var.
Bir kere kırmızı etleri şahane. Yanındaki mantar sosun tarifini asla vermiyorlar, müthiş güzel. Bu aralar Avustralya şaraplarına merak sardım. Yine harikaydı. Yine çok beğendim.

Cumartesi günü, bizimle tam aynı zamanda Singapur'a expat olmuş Fransız bir çift arkadaşımızın oturdukları condoya davetliyiz. Komşu festivali varmış. Çocuklar için havuzda animasyon, her birinin elinde su tabancası, kenarda barbekü, pişen etlerin mis gibi kokusu, böyle cıvıl cıvıl bir gün. Biz de şampanyamızı alıp gidiyoruz. Madem festival varmış, bir de yanında eşantiyon doğumgünü..



Tanjong Beach Club - Sentosa

Demek bir aralık günü evimizden çıkıp bir beach club e bruncha gitmek te vardı pakette...

Brunch için bir Çinli, bir Türk, iki buçuk Fransız bir pazar günu Singapur'da Sentosa Adası'nda buluşuyoruz.
Tanjong Beach Club'e adım atar atmaz da unutuyoruz nerede olduğumuzu. Bodrum'dayız sanki.
Tam bir tatil beldesi burası. Arabadan iner inmez ayağımın dibine top düşüyor. Beach volley oynayan kızların topu. En aşağı 6-7 tane beach volley alanı var. Harikulade.
Kumsalın üzerinde de güneşlenen, denizle havuz arasında kararsız kalan insanlar...
Ortam harika. Brunch ları fena değil. Ama çok yüksek not veremeyeceğim.
Zaten rehberimde buraya akşamüstü koktail içmeye gelin diyor. Güzel müzik dinleyip yalınayak gezmeye. Bir de beach volley oynamaya...




Akşamüstüne kadar süren uzun brunch'tan sonra Sentosa adasındaki akvaryumu gezmeye gidiyoruz.

Doğrusunu söylemek gerekirse akvaryum gezmeyi sevmiyorum. Barcelona, La Rochelle, Nassau ve özellikle Valencia'daki o devasa akvaryumdan sonra artık göreceğim yeni birşeyin kalmadığını düşünüyorum. Ama sevgilim ısrarla beni denizler altında yirmi bin fersah aşındırıp balıkların sessiz gizemli ortamına sokuyor.

3 gün 3 gece doğumgünü kutladığımızdan doğumgünü çocuğunu kırmıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder