18 Ocak 2017 Çarşamba

Arkadaşımın arkadaşı

ODTÜ'deki ilk yılım. Introduction to Sociology dersi alıyoruz.
Ayşe Hocam sınıfa giriyor ve şöyle diyor:

"Everyone has a story. Just, listen to them."

Bu söz mü içimde yıllar yılı yeşerdi yoksa ben zaten hep böyle miydim, bilmiyorum.
Ancak...
Hayat hikayesi dinlemeyi çok seviyorum.
İnsanların, bulundukları noktaya gelene kadar neler yaptıklarını, neler atlattıklarını, nasıl değişimler geçirdiklerini, nasıl seçimler yaptıklarını, nasıl bir hayat haritası çizdiklerini dinlemeyi çok seviyorum.

Kitap yazabilme kabiliyetim olsa, hikayesiyle yoğrulduğum insanların rızası olsa, bir de belki bir 40 yıl daha yaşayıp 40 fırın ekmek yesem, sonra o olgunluğa erişsem, Mina Urgan'ın  "Bir Dinazor'un Anıları" gibi ben de bir biografi kitabı yazarım belki kim bilir...

6 degrees of separation

Singapur'da edindiğim arkadaşların %75'i arkadaşımın arkadaşı şeklinde...
6 degrees of separation gibi yani. Siz birini taniyorsunuz, o birini taniyor, o birini taniyor...
Yaşadığınız şehirde, çalıştığınız yerde, bir FB gurubunda ya da işte eskiden, okuldan, ordan burdan mutlaka ama mutlaka Singapur'da arkadaşı olan birini tanıyorsunuz.
Bence bu köprüyü kurmak birilerine yapilabilecek buyuk comertlik.

Pazartesi günü böyle bir vesileyle şahane bir kadınla tanıştım.
Derin, dingin, elegan...
Nasıl atipik bir hayat hikayesi var !!!
Her gün havai fişekler patlamış sanki hayatında, yıldızlar yanıp sönmüş, parıl parıl parlamış.
Uçan halı gelmiş ordan oraya almış götürmüş..
Bir şehri terk etmekten, bohçasını alıp ordan oraya gitmekten, yap boz hayatlardan, herşeye sıfırdan başlamaktan, yeniden inşa etmekten korkmamış. Yapmış.
Yaparken zamanın içini tıka basa doldurmuş ta...
Her rengin her tonunu görmüş. Beğenmediklerini giymemiş bir daha.
Yıllar sonra bu renklerden kendine en yakışanını, en sevdiklerini seçmiş.
Sadece onları taşıyor şimdi hayatında.

Bir de güzel... Hem de nasıl güzel... Yaşını merak bile etmedim.
Şu, yaşını göstermiyorsun muhabbetleri beni çok bayıyor biliyorsunuz.
Sonra birşey anlatırken pat diye yaşını söyledi, ki zaten çok genç, "işte bu!" dedim.
Bu güzel kadın yaşlanmadan yaş almanın ilmini bulmuş.
Sırrını sormadım. Cümle aralarında yakalamaya çalıştım.
Evinde yaptığı ekmekte, sağlıklı beslenmesinde, sporunda, yogasında, flamencosunda, denizinde, güneşinde... ama en çok ailesine bağlılığında, kocasına duyduğu aşkta, hayata duyduğu tutkuda...

Daha konuşacağımız çok şey vardı. Bir dahaki sefere kaldı...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder