2 Şubat 2017 Perşembe

Let's brunch...

Singapur'da hayat ya birşeyleri keşfetmeye ya da bir şeyleri halletmeye çalışarak geçiyor.

İki hafta sonra 3 aydır burada yaşıyor olacağım.
Kendi çapımda benim herhangi bir yerli olabilmem için orada bir spor aboneliğim olması lazım.
Bir yere adapte olmam bu kadar basit.
Bu hafta, geldiğimden beri birçok salonda yaptığım deneme seansları sonucunda çok içime sinerek Virgin Active'e üye oldum. İleriki zamanlarda ne kadar yaratıcı bir salon olduğundan daha detaylı bahsedeceğim. Zira bunca yıldır gym insanıyım, Paris'te görmediğim bir sürü yenilikle karşılaştım.
Her yerini kurcalayasım geliyor salonun. Her tarafı kurcalama meselesi evde bulaşıcı galiba.

Bir de, acaba diyorum 3 ayın sonunda, şöyle Singapur'da mutlaka yapılması gereken 10 şey diye bir yazı yazsam, hani çok mu Singapur gezi rehberi gibi, ya da erkeğinizi elde tutmanın 10 yolu tadında kadın dergisi makalesi gibi mi olur diye düşünüyorum.

Neyse, ben düşünedurayım...

LET'S BRUNCH

Ne demiştik, teknoloji sağ olsun, her ne kadar beğenmesek de, tüh kaka deyip zaman zaman itsek de sosyal medyanın insanları birbirine bağladığı, yakınlaştırdığı reddedilemez bir gerçek.
Hani neydi, bir reklam vardı, Nokia, connecting people, Nokia halt etmiş ya. Neyse...

Artık dünyanın öbür ucuna gelmeden arkadaşların var. Arkadaşlarının arkadaşları var.
Bir de sosyal medya, FB grupları var.
Bir tanesi var ki, çok aktif, hemen her hafta birşeyler oluyor.
Fransız kadınları grubu diyeceğim ama Fransız kadınlar azınlıkta.
Fransızca konuşan expat kadın grubu diyelim. Zira içinde her uyruktan kadın var. Güzel olan da bu.

Bu hafta bu gruptan Venezuella'lı Gabriela evinin kapısını bizlere brunch davetiyle açtı...

Ayakta olan davetleri seviyorum. Aynı "Soirée Parisienne" ler gibi...
Yoksa oturduğunuz anda grupla kontağınız kesiliyor ve sağınızdaki ve solunuzdakinin monopolünde kalıyorsunuz. Ayakta oldunuz mu herkesle sohbet edebiliyor, sohbette derinleşebiliyor, gerçekten arkadaş olmak istediğiniz kişileri seçebiliyorsunuz.

Gaby'nin evi, salonu çok büyük olduğundan tabi ki hepimizi ağırlayabildi, hatta çoluk çocuk rahat rahat hareket edebildik. Kapının hemen sağında kahvaltı büfesi, hemen solunda içecekler barı, salonun en dibinde ise "kreş" diyebileceğimiz çocukların oyun alanı.
Bu arada portakal suları da Mum şampanyalı, onu da söylemeden geçemem.
Biliyorsunuz, mutluluğa giden yol baloncuklardan geçiyor bana göre...

Gaby'e de bayıldım.
Dünya güzellerinin hep Venezuella'dan çıkması, Venezuella'nın güzellikte marka olması tesadüf değil.
Hatta merak ediyorum, güzel olmayana Venezuella nüfus cüzdanı veriliyor mu acaba?

Gaby hem çok güzel, hem mükemmel bir ev sahibesi, iki çocuk annesi hem de konuşurken gözlerinin içinde baloncuklar patlıyor. O az önce içtiğim şampanyanın baloncuğu muydu yoksa?

Anais'in de doğum günüymüş bugün. Mumların benim yaptığım pastanın üzerine konması beni ayrıca mutlu etti.

Mükemmel bir gün oldu, hepimiz için.
Yeni buluşmaların sözleri alındı verildi...









Çok yakında, Singapur'un meşhur Ladies Night gecesinde buluşmak üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder