7 Şubat 2017 Salı

VIRGIN ACTIVE Experience : POUND

Halbuki niyetim Singapur'a gelir gelmez gidip başka bir salona kaydolmaktı...

Ancak... Singapur'da başka bir salon beni anında fethetti.
Virgin Active'e adımımı atar atmaz anladım, burası benim dedim. Benim salonum burası.

Richard Branson adı bile ilham verici, adını telaffuz etmek bile damarlarımda akan kanı hızlandırıyor. İnanılmaz yaratıcı. Onunla ilgili apayrı bir yazı yazmam gerekiyor.
Onun gibi müthiş yaratıcı bir insan hangi sektöre el atarsa atsın orasının vasat olma ihtimali yok.
Spor mu, evet neden olmasın, kimsenin sunmadığı şeyleri sunacağız, insanların beyinlerini de bedenlerini de şaşırtacağız, demiş sanki...

Bir kere soyunma odaları tam bir SPA. İçinde, lüks bir otel odasının banyosunda bulduğunuz herşey var.
Salona girer girmez, antrenman havlunuzu, büyük banyo havlunuzu ve dilerseniz bornozunuzu alıyorsunuz.
Sadece spor ayakkabılarınızı getirmeniz yeterli. Salon short, t-short ve çorap ta tedarik ediyor.
Ancak bu kıyafetleri genelde sadece erkekler kullanıyor.
Biz kadınlar sanki Nike veya Adidas bize sponsor olmuş gibi davranıyoruz.

Sauna ve steam room tamam her spor salonunda var ama Ice Room, işte bunu ilk defa görüyorum.
Antrenman sonrası ağrıyan kaslara birebir. Üstelik buz kürü tam bir gençlik aşısı, üzerine koyduğun her yer düzleşir. Antrenman sonrası eline al bir avuç buz, gezdir yüzünde, offf nasıl iyi gelir insana !
Himalaya Salt Inhalation Room, duydunuz mu hiç ? Antrenman sonrası bol sodyumlu havayı teneffüs ederek küçük bir dinlenme molası nasıl olur?
Experiential Shower, evet evet sadece duş değil, bu bir deneyim, yağmur altında yıkanmaya ne dersiniz?
Sleep Pods, antrenmanınızı bitirdiniz, belki 1 saat sonraki müthiş derslerden birini bekliyorsunuz, söyle 20 dakika bütün dünyadan kopup, zero gravity teknolojiyle hiçbir ses duymadan minik bir siesta yapmaya ne dersiniz? (Tıpkı Dare Devil'in suyun içinde dünyadan kopması gibi)
Foot Baths, birilerinin, bu kadar sporu bize yaptıran, bizi taşıyan ayaklarımızı dikkate alıyor olması fikri çok güzel. Antrenmanınızı bitirdiniz, şöyle özel bir odada complementary çayınızı, kahvenizi alıp ayaklarınızı önünüzdeki ayak küvetine koyup suyu da doldurup geriye yaslanıp anın tadını çıkarmaya ne dersiniz?

Bir spor salonu düşünün ki sizi her gün şöyle karşılıyor:



Fitness ve ağırlık çalışmaları için aletler son teknoloji. Yepyeni. Son moda.

Dersler...
İşte onlar orjinalliğin dibine vurmuş. Bilmediğim tanımadığım bir sürü ders gördüm, bir an önce deneyimlemek için can atıyorum hepsini..Ve tabi ki hepsini paylaşacağım burda sizlerle.

Mesela POUND...

Bunu ilk defa New York'taki spor zincirleriyle ilgili birşey okurken keşfetmiştim yıllar önce.
Ve Paris'te sadece bir tek salon bunu öneriyordu. Club Med Gym The Pure.
Sadece bu ders için bile o salona geçmeyi gözden geçirmiştim.
Ama geçemem ki... 10 yıldır evim gibi kullandığım salonu, bir aile gibi olduğumuz spor arkadaşlarımı bırakıp nereye giderim dedim ve gidemedim...

Virgin Active'in timetable'ında POUND'u görünce gözlerim yuvalarından çıkıyor sandım.
Ve geçen hafta hemen bu derse katıldım...

STOMP'u izleyen var mı? Hani şu gazete, tencere, tabak, boru ıvır zıvır herşeyle müzik yapan grup...

Neyse, bateri çalan var mı?
POUND müzikle sporun, fitness hareketleriyle bateri hareketlerinin birbirine geçtiği mükemmel bir ders.
Elinizde iki adet bateri sopası, herkesin bildiği, sevdiği, enerjisi yüksek zamansız şarkılar, ve siz o ritimde vücudunuzun her bir kasını çalıştırıyor, muazzam deşarj oluyor ve müthiş eğleniyorsunuz.
Müzik eşliğinde spor yapmıyorsunuz, bizzat müziğin içinde onu yaşıyorsunuz.

Rage Against The Machine'in "Killing in the Name" şarkısında resmen ortalık yıkıldı, duvarlar sallandı, bir an bütün ayna paramparça olacak ve kafamızda patlayacak sandım.
Ortalık savaş alanı gibiydi. Elimde bateri sopaları ben de başka bir savaşı düşünüyordum o anda.
Herkes avazı çıktığı kadar şarkıyı söylüyor, ve bateri sopalarıyla yere vurarak bir aşağı bir yukarı squatt ve lunge yapıyordu. (Belli bir kareografi var tabi ki, Norisa'yı takip ediyoruz). Müthiş !

Ve sonunda yüzünde kocaman bir tebessüm, bitap düşmüş insanlar... İşte bu! Daha ne olsun !

Pound'a tekrar gitmek için şimdiden sabırsızlanıyorum.

Ve Richard Branson'un o ünlü sözü, ilk kitaplarından birinin adı, soyunma odasının kapısında her gün bize ilham vermeye devam ediyor...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder