30 Eylül 2012 Pazar

Hayatta hersey olabiliriz de mutlu olmak mesele

Bu yaz çok iyi geldi bana. Cok sey ogrendim...

Baska tur bir farkindalik geldi uzerime.

Buyudum...

Insanlik hallerini gozlemledim. Insan olma hallerini...
Mutlu, mutsuz, neseli, ofkeli, sakin, sinirli, anlayisli, anlayissiz, duyarli, duyarsiz, verici, fedakar, bencil, cozum odakli, sorun odakli, yapici, yikici bir suru bir suru insanlik hali inceledim kendi çapimda...

Hersey olabiliriz bu hayatta... Cok guzel, çok zengin, çok basarili, çok kariyerli, çok guçlu, çok çok çok herseyden çok olabiliriz de....

Mutlu insan olmak mesele...

"Olma"ya çalistigimiz her ne varsa hayatta, nihaî mertebe mutlu olmak.

Aslinda meselenin ozunde çok basit degerler var.

En basta; mutlulugun bir yasam biçimi oldugunu bilmek var.

Dis etkenlerden çok iç etkenlere dayanan dinamikleri oldugunu...

Beklenen bir sey gerçeklestikten sonra edinilecek bir duygu olmadigini,

onun sevinç, cosku, gurur oldugunu; hayalkirikligi ve uzuntu yasadigimizda dahi bunlarin "an" oldugunu, "geçici" oldugunu, esas olanin "mutlu" olusumuz oldugunu...

Mutlu olmanin her turlu duyguyla bizi sarip sarmalayan bir "varolus biçimi" oldugunu bilmek lazim.

Pozitif dusunmek diye birsey var...

Son zamanlarda bir enerji konularidir gidiyor... Herkes onu konusuyor.
Seminerlere katiliyor, bu konuda kitaplar okuyor, kafa yoruyor.
Bir pozitif dusunce gucudur gidiyor...
NLP'ler, EFT'ler, alternatif tiplar artti da artti son yillarda.
Bence geyik degil. 

Karma diye birsey de var. Ben inaniyorum. Var.

Hangi enerjiyi yayiyorsak evrene aynisi gelip bizi buluyor...
Bulmuyor mu?
Iyi veya kotu basimiza ne geliyorsa, onu kendimize biz çekiyoruz. Kendimiz.

Hayat, kendi sesimizin dogada yankilanmasi sanki.
Bir daga "sen kimsin?" diye bagirirsan dag da sana "sen kimsin" diye cevap veriyor. Daga "seni seviyorum" diye bagirirsan o da sana "seni seviyorum" diye cevap veriyor. Ve bu, bu kadar basit...

Hosgorulu olmak lazim. En buyuk ilaç, her derde deva...

Hayat... her hataya fatura keserek yasanacak bir er meydani degil..

Birilerine "sen bana bunu mu yaptin? Gorursun ben de sana aynisini yaparim? Al sana!" dediginde, geri tepiyor sanki, cevap vermiyor...
Nerde gorulmus dise dis kana kan ile kazanildigi?
Kim ermis muradina "sen bana bunu yaparsan ben sana 10 katini yaparim" tutumuyla?
Kimse ermemis... 

Bumerang gibi yani her yaptigimiz... Donup dolasip bize dokunuyor...

Hosgorude bir buyukluk, bir erdem, bir ermislik var..
Sahsen hosgorulmek gucume gider benim. Hatamin altinda bin kat daha fazla ezilirim ben. Karsimdaki kisi beni tepki vererek cezalandirsa, hosgordugu kadar etkili olamaz...

Birbirimizi daha iyi insan olmaya itelim. Yapici olalim.

Bunun için hosgorelim. Bosverelim. Takilmayalim...

Ve affedelim...

En basta kendi iyiligimiz için affedelim. Kendi yukumuzu atalim omuzlarimizdan, tasimayalim baskasinin hatasinin yukunu, hammalligini yapmayalim.
Bir silkinelim, kurtulalim... 

Affedelim ki; zaman durmasin, geçmiste bir yerde, bir anda, bir duyguda, bir olayda takilmasin.

Su gibi aksin... silip supursun herseyi... 

Cabayi gorelim ve sans verelim, kibirsizce...

Birileri duzeltmek istediginde birseyleri, geçmise yapisip kalmayalim.
Sans verelim... Firsat taniyalim... Kibirsizce... 

Duzeltmeye çalistiklarini yuzune vurmadan, hiçbirseyin degismeyecegi inancina siki siki tutunmadan, ona tepeden bakmadan... sans verelim.

Geçmisi kilavuz gibi kullanalim ama...
Bos ve yeni sayfalara su anda yazmakta oldugumuzun, bu anin da onumuzdeki gelecegin geçmisi olacagini, ve bu geçmisi belirlemenin su anda bizim elimizde oldugunu unutmayalim...

Hayati iskalamayalim...

Guvenmek ve guven verebilmek lazim...

Mutlu insan olmak istiyorsak, once iyi insan olmak lazim.
Ve gerçekten iyi insan, guven kokan insandir...
Yol gostermektir guven vermek, isik tutmaktir...
Ben bu yoldan gidiyorum, burasi aydinlik, çunku ben ne istedigimi, ne yaptigimi biliyorum, sen de gel, beni takip et, demektir.
Ve size guvenip o yola giren bir insanin isigini, fikir degistirirek, o yolu terk ederek sondurmemektir...

Cunku hepimiz biliyoruz ki o isik sonerse, bir daha yanmiyor...

Sessizlige tahammul edebilmek lazim...

Konfiçyus'e sormuslar:
"Bir insanin gerçekten akilli oldugunu nasil anlarsiniz?"
"Konusmasindan" demis. "Peki ya hiç konusmuyorsa?" demisler...
"O kadar akilli insan yoktur ki.." demis.

Sessizlik... devasa bir guç. Kullanmasini bilmiyoruz...
Sessizlige tahammul edemiyoruz.
Birsey oldugunda; lafin altinda kalmamayi, laf yetistirmeyi, lafini esirgememeyi, aklindan geçeni soylemeyi, dile getirmeyi marifet saniyoruz.
Guclu olmak saniyoruz...
Halbuki degil...

Soylemek en kolayi... Susmaktir zor olani.
Gerekmedigi halde, soylememektir marifet.

Mevlana'nin dedigi gibi:
"Suskunlugum asaletimden yoksa vardir her lafa bir cevabim..."

"Haddini bildirmek" diye birsey de var elbette. Artik orasi her kisinin kendi terazisine kalmis... Hangi tutum ve davranislar kaldirilamayacak kadar agir geliyor, hangileri "artik burda dur!" dedirtiyor, hangileri sabrimizi zorluyor ve bizi tepkiye itiyor....
Her kisinin tartisi farkli... Direnç esigi farkli...
Olgun insanlarin basina daha nadir gelirken, daha olmamis "ham" karakterlerin basina daha sik geliyor.

Yine de sunu bilirim: Kalp kirmak bir guç gosterisi degil. Aksine bu kadar kolay bir yolu seçtigi için bir zayiflik gostergesidir bence.
Kalp kirmadan halledebilmek mesele...

"Bir dahaki sefere" diye birsey yok... 

Var mi? Geldi mi o bir dahaki seferler?
Gelmez... Cunku yok oyle birsey.

Ne oluyorsa, kiminle oluyorsa, nerde oluyorsa o an oluyor...

Ayni ani yarat yaratabilirsen, herseyi ayni yaptigini dusunsen bile, dahil ettigin her elementin içindeki enerjinin degiskenligine hakim olamiyorsun...

O anin ne kadar ozel oldugunun, hatta hayatinda iz birakacaginin farkina varabilmek ise insanin sansi, yetenegi, en buyuk hazinesi oluyor...

Kim demisti? Heraklites miydi? Ayni nehirde iki defa yikanilmaz, diye.
Iste adam soylemis: "bir dahaki sefer yok, bu nehirde su anda ne oluyorsa sadece bu an oluyor, yasadin yasadin, yasayamadin... geçti gitti... Bir sonraki sefer hersey farkli olacak. Bunu bil."

Hayati ertelememek lazim...

Nedeni ne olursa olsun, ama her ne olursa olsun.... hiçbir programi iptal etmemek, geri çevirmemek, ertelememek lazim...

Cunku geri donusu olmuyor.

Hafizalarimizda kayitli her ani bizi biz yapan olay orguleri.
Yeni yeni anilar orerek onlari beslemek lazim..
Orule orule ortaya çikiyor birseyler. "Ormek" yani yasamak lazim.

Ve yasamak mumkunken, "yasamamayi" seçmemek lazim.

Cunku ne varsa "yasanmis" olanda var.
Yasanmamis olanda hiçbir sey bulmak mumkun degil.
Bunun bilincinde ve farkinda olmak lazim...

Cok sey ogrendim ben bu yaz...
Buyudum...
Baska tur bir farkindalik geldi.
Degistim saniyorlar; degismedim.
Sadece uzun uzun suskun kalabiliyorum artik.

Anladim ki hayat sadece "mutluluk" vermek için konusmaya deger...
Mutluluk vermeyi bilmiyorsa insan, susmasini bilmeli...

Cunku kazanmanin tek bir yolu var: o da kazandirmak...
Kimin ne kaybedecegine degil, herkesin ne kazanacagina odaklanmak.

Einstein'in soyledigi gibi:

"Hâlâ anlayamadiniz degil mi? Onemli olan hakli ya da haksiz olmak degil. Bir kavganin kazanani yoktur. Ya kaybedersiniz, ya daha çok kaybedersiniz. Onemli olan karsiliksiz sevebilmek ve iyilik yapabilmek. Hakli bile olunsa ozur dileyecek kadar asil, bilge olmaktir. Egonuzu kontrol edemediginiz surece o sizi kontrol edecek, ve boyle oldugu surece tum dunya sizin olsa bile asla mutlu olamayacaksiniz..."


Oy vermek için buraya tik tik:
En Caliskan Blog Adayi












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder