4 Eylül 2012 Salı

Yine şifa gibi geldin Izmir'im...

Baska bir ülkeye tasindim, baska baska kulturelere karistim; yine de, herseyin Turk usulu yasandigi bu zaman dilimleri sifa gibi geliyor bana. Her zaman çok iyi geliyor...

Özlüyor insan, dillere destan Turk misafirperverligini, şöyle masaların donatıldığı, ne var ne yoksa getirilip sofaya konulduğu, ölçüp tartmadan 5 kisi için 15 kisilik sofranın kurulduğu, o tabaklarin bir türlü boşalmadığı, azalmaya başladıkca ev sahibinin devamlı şundan bundan ilave yaptığı, karnın doysa gözünün kaldığı, kaldığı için karnının da bir türlü doyamadığı, ikramların 3 öğün yemeklere sığmadığı, yemekten kalkıp gitsen 1 saat sonra bir karpuz, bir dondurma, bir meyve tabağı, bir tatlı, bitmek bilmez bir ikram anlayisi, böyle köklü, güçlü ve hakiki Turk misafirperverligini özlüyor insan...

Karnın aç mı?

Hiç unutmuyorum. Sevgilim Turkiye'nin koyunu, hayvancilik, çiftcilik yapan yerlerini görsün diye onu Tire'ye götürmüştük. Dağın ortasında inekler yetiştiren, hayvancılık yapan bir aile vardı.
Arabayla yaklaşıyoruz, mutlak bir yabancının geldiğini fark eden bakımsız bir kız çocuğu bize bakıyor.
Arabadan iniyoruz. Hayatımızda birbirimizi ilk kez görüyoruz.
"Merhaba" deyip yanina yaklaşıyorum, elimi tutuyor ve bana sorduğu ilk soru:
"Karnın aç mi? Birşey yicek misin?"
Çünkü böyleyiz biz, genlerimizde var, evimize gelenin karnını doyururuz, evimizde ne varsa, elimizden ne kadar geliyorsa...

Karşıyaka çarşısında bir tur atmadan izmir'e gelmiş sayılmam

Gece 2'de vardik Izmir'e, sevgilim artik bizden sayilir ama o bir Fransiz.
Bir arkadasimiz da vardi bu sefer. Misafir gelmis, gece yarisi da olsa sofra kurulur bizde. Hersey konulur cesit cesit, sen ye, yeme, gelir onlar. Yiyeceklerin biri gider biri gelir... Boyledir...

Ertesi gün oldu, Karşıyaka'ya attık kendimizi.
Karşıyaka çarşısında boydan boya yürümeden, iskelede bir tur atmadan, o palmiyelerle bezenmis muazzam guzellige karismadan Izmir'e gelmis saymam ben kendimi...
Bak Maeva dedim ben bu Mc Donalds'in açildigi gunu hatirliyorum. Bu carsida ne Mango vardi, ne Adidas magazasi, hiçbir zincirin parçasi olmayan yerli mali magazalar vardi buralarda. Surda bir Deniz sinemasi vardi, 3 film olurdu sadece... Degissin diye 1 ay beklerdik.

Buralar hayatimin çıkış noktası yerler, cok değerli...
Görmek, önünden gecmek, o iskeleyi, kalkan vapurlari, bak ben Karsiyaka'dan okuluma her sabah 7.40 vapuruyla giderdim demek rahatlatiyor beni.
Insanin koklerinin olmasi guzel birsey. Koklerim bunlar benim, ben buralarda buyudum, ben oldum, buyudugu yerlerde artik kimsesi kalmayan oralara donemeyen insanlar var. Sansliyim, ilk okulumun onunden geçerken bile gozumde canlanan kareler var.

Arada bir Izmir'e dönmek güven veriyor bana...

Aksam oluyor. Istikamet Marmaris..
Eski zaman tatilleri gibi, dolustuk arabaya.

Gule oynaya, sohbetin tadina vara vara, "versene o kurabiyeden bana da bir tane", "himmm borek nefis olmus" diye diye, CD'ler degise degise, sarkilara eslik ede ede, bazen de kafayi pencereye dogru devirip 15 dakika kestirme yapa yapa, uyanip kaldigimiz yerden devam ede ede....
Izmir'den Marmaris'e çiktik yola...


Yine sifa gibi geldin Izmir'im

Ege Denizi'nin ustune deniz tanimam

Kardesim ve Kardesleri








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder