31 Temmuz 2013 Çarşamba

LAS VEGAS: Ayağımın tozuyla David Copperfield

Hayat bazen cok sakaci oluyor. "Bu kiyagimi unutma hadi!" dercesine insana goz kirpiyor.

Las Vegas'a esas gelis nedenimiz tabi ki dogumgunum degil. Hatta asil amaç eglence bile degil. Sevgilimin is seyahati. Evet yanlis okumadiniz, Las Vegas'ta IT konferanslari...
Bu haftanin, benim dogumgunumu içine alan hafta olmasi ise tamamen tesaduf.
Dislerimin ayrik olmasinin bir nimeti. Hayatin zaman zaman bana kiyak geçmesi.


Hayat bana kiyak geçiyor, Air France'in yaptigina bak !!!

Efendim, 26 Temmuz cuma gunu itibariyle, hizmette sinir olmayan, servise sampanya ikramiyle baslayan, nefis bir Fransiz yemegi ve ardindan dondurma servisiyle devam eden, inanilmaz rahat koltuklarinda 12 saat suren son derece konforlu bir Air France seferiyle Las Vegas'a variyoruz.
Bu kadar uzun bir yolculuk yaptigimizi bile anlamiyoruz. Biyolojik saatimiz sabah 5'i gosterirken Vegas'ta aksam yeni basliyor ve biz gayet formdayiz.

Uçaktan indikten sonra bagajimizi beklerken, Air France'a ovgu ustune ovgu yagdirirken hiç beklenmedik bir surprizle karsilasiyoruz.
 
Air France benim valizimi Paris'te birakmis ! Bagajim çikmiyor, yok.
Alçak Air France !!! Bunu bana nasil yaparsin?
Evet sahane bir yolculuk yaptik, Air France olarak sahiden basarili bir havayolu sirketisiniz, evet bizi pamuklar uzerinde tasiyarak Vegas'a kadar getirdiniz ama...
Bavulumu getiremediniz kardesim !!! Ben simdi sizin hakkinizda nasil iyi seyler soyleyeyim?

2 gun sonra dogumgunum. Giyecegim elbise, ayakkabilarim, kolyelerim, kupelerim, yarinki 45 derece sicaklikta giyecegim shortlarim, bluzlarim, bikinilerim.... Hiçbirisi su anda burada degil. Uzerimdeki yol kiyafetlerimle kaldim ortada.

Ilgili birimle gorusuyoruz. Bavulunuz 2 gun sonra aksam otelinize teslim edilecek. Bu hata için çok ozur diliyoruz. Bu iki gun için ihtiyaciniz olan seyleri satin alabilir, faturasini bize getirip paranizi iade alabilirsiniz diyorlar.

Yani yarin için bir short, bir bluz, bir bikini, iç çamasiri, dogumgunum için guzel siyah bir elbise, zarif bir ayakkabi... Oooooo valla buradan Victoria's Secret'a kadar uzarim ben....
Fetis stringim Lacie'lerin her renginden 2'ser tane almazsam ne olayim ! Eeee Air France sponsor oluyor, ben ne yapayim?

27 Temmuz : Ayagimin tozuyla David Copperfield




Madonna için de ayni seyi soylemislerdi. Yok efendim yaslanmismis, eski performansi yokmus, son konserine gitmeye degmezmis de, bilmem ne. Az kalsin bu soylemlere kapilip Madonna konserine gitmiyordum. Ve hayatimin en guzel tecrubelerinden birini kaçiriyordum. Neyse ki içimdeki ses beni dogru yola getirdi. Geçen seneki yazimi okuyanlar hatirlayacaktir...

Madonna olacakmis, gulmeyin, belki yarasi var.


David Copperfield Show Tickets-2

Sevgilim pesin pesin soyluyor: "Benim David Copperfield'la hiç isim olmaz. Sen kendin git.."
Valla benim olur, kimse kusura bakmasin. Vegas'a kadar gelmisim. Dunyaca unlu Copperfield'i soyle dunya gozuyle bir gorsem ne kaybederim?

MGM Grand Casino'sunda haftanin 5 gunu saat 19 ve 21.30 olmak uzere iki sahne aliyor. Cumartesi gunleri Vegas'in kat be kat artan ziyaretçi kapasitesi uzerine, saat 16'da bir sahne daha aliyor. Cumartesi gunu 16.00 benim için biçilmis kaftan. Sevgilimle, Ceasar Palace'taki konferans çikisinda 18'de bulusacagiz. Hersey harika. Biletim bile yok daha. Olsun. Madonna konserinden beri son dakikaya kadar biletimin olmamasi durumu beni hiç rahatsiz etmiyor.

Trump Oteli'nden çikiyorum, resmi adi Las Vegas Bulvari olan, ama herkesin THE STRIP diye bildigi Vegas'in kalbi olan bulvarda MGM Casino'suna dogru yurumeye basliyorum.
Las Vegas'a bu ilk gelisim degil. Her yer tanidik, her yer bildik. Sanki Karsiyaka'da yuruyor gibi bir rahatlikla MGM'e dogru ilerliyorum. MGM, THE STRIP'in Trump Oteli'nden tamamen zit tarafinda.


Variyorum. O da ne? Biletler bitmis diyorlar.
15.00 gibi gelin belki rezervasyon iptalleri olur diyorlar. Eminim yer bulacagim, hem de en iyisinden. Tamam diyorum. Hiç panik yapmiyorum.
Vegas'taki her casinonun bir concepti var. Daha onceki postlarda casinolari anlatmistim ama bir sonraki postta yine anlatacagim. MGM'in sembolu aslan. Beklerken gidip su aslani goreyim bari diyorum.

15'te Hollywood Theater'in onundeyim.
Veeee 97 $ 'a 1. kategoride, 3. sirada, sahnenin tam ortasinda, kendim seçsem daha iyisini yapamazdim turunden bir bilet aliyor ve yerime yerlesiyorum.


HOLLYWOOD THEATRE: Oda tiyatrosundan hallice

Hollywood Theatre, nasil desem, Ankara'daki Oda Tiyatrosu kadar bir sey.
Haydi bilemedin en fazla, Karsiyaka Açik Hava Tiyatrosu kadar. Yok bile...
Mekan o kadar kuçuk ki, burada devlesemezsiniz, parlayamazsaniz, çagimizin en buyuk iluzyonisti tadinda tavirlara burunemezsiniz...
Yeni yetme stand up komedyenler bile daha sasaali yerlerde sahne aliyor... Koskoca David Copperfield burada mi çikiyor? Mekan hiç devasa ve etkileyici degil.
Ama çok sevimli. Herkes sahneye çok yakin. Cok ulasilabilir. Copperfield ve izleyiciler arasinda sahici bir iletisim hakim.



 

Zaten sahnede fazla durmuyor. Devamli izleyiciler arasinda dolasiyor. Dokunuyor. Şakalaşıyor. (Hatta arkamdan geçerken benim de sirtima dokunuyor.) Olay sadece magic bir showdan ibaret degil. Stand Up komedi tadinda. Hikayeler anlatiyor. Surekli espri yapiyor. Guluyoruz. Derken anlattigi hikayeyle ilgili hemen bir illuzyona basliyor.

Iste tam da bu interactif sahne performansi onu devlestiriyor.

Bir de gençlerden olusan 10-15 kisilik asistan bir ekibi var. Elindekileri aliyor, goturuyor. O kadar silik, yavas ve var olduklarini gostermeden hareket ediyorlar ki, hem varlar hem de yoklar.. Oyle talimat almislar yokmussunuz gibi var olacaksiniz.

Hayallerinizin peşinden gidin

En etkilendigim hikaye su oldu: Büyük babasiyla ilgili bir hikaye. Babasinin en buyuk hayali film oyuncusu olmakmis. Ancak buyuk babasi buna izin vermemis. David Copperfield ise daha 10 yasinda iluzyonist olmak istedigini soylediginde buyuk babasi yine karsi çikmis. Copperfield vazgeçmemis. Kararindan geri donmemis. 16 yasinda sahne almaya baslamis. Buyuk babasi onunla omrunun son 3 yilinda hiç konusmamis. Ancak gosterilerini hep takip etmis. Ona itafen bir show hazirlamis.
Rastgele freezbeeler atarak sahneden insanlari seçiyor.
Tamamen random, tamamen rastgele. Bazilari katilmak istemiyor freezbeeyi yine rastegele bir yere atiyor. Tamamen rastgele 3 kisi her biri ikiser tane olmak uzere 1'den 50'ye kadar rakamlar soyluyor. Bu rakamlari yanyana getiriyor. Onundeki kutuda kilitli olarak duran, dedesinin 2 arabasinin plakalari bulunuyor. Onlari çikariyor. Yanyana getiriyor.
Ve bu plakalardaki numaralar, az once tamamen tesadufi kisilerin agzindan çikan numaralar ve hatta soylenme sirasiyla...

Nasil yapıyor'u falan yok artik bu işin. Yapıyor işte !

Simdi.... onu bunu kaybetme illuzyonlarina gelince...

Efendim, hiç sakasi yok, karmasik bile degil, o kadar normal gorunuyor ki agziniz açik bile kalmiyor. Sahnede bile degil, yemin ediyorum tam 2 metre otemde, 2. sirayla 3. sira arasinda bir yerde genç bir çocugu aliyor ve sandalyenin tepesine çikariyor uzerine de bir ortu sariyor, çocugu uçuruyor, havadayken ellerini kollarini oynattigini da gosteriyor.

Yemin ediyorum 10 saniye bilemedin 15 saniye sonra ortu asagi dusuyor ve o gozumun onunde ortuye giren çocuk 10 saniye sonra tam arkamdan çikiyor... O kadar dogal bir sekilde...

Veeee... Su, meşhur, insanları kaybetme meselesi...
Sahnede oyunun bir parçası olmak mi? Oyunu izlemek mi? Zor karar...

Turkiye'ye geldiginde de çok konuşulmuştu. Hatırlıyorum.
Gözlerimle gördüm. Sahnede, hemencecik önümde, çok yakınımda. Hatta orda da olabilirdim...
Seyircilere balonlar atmaya basliyor. Herkes balonu bir ona bir buna atiyor. Tum sahnede dolasiyor. Bir anda muzik duruyor ve balon kimin elindeyse sahneye davet ediliyor.
Tam o esnada balon benim elimdeydi.
Sahneye gelmek ve oyunun bir parçasi olmak mi, yoksa oyunu gormek mi arasinda 2 saniye gidip geldim. Ve balonu baskasina firlattim.
Atıyorum. Tamamen korktuğumdan. Şimdi yapmam gereken birşey olur ve ben onu yapamam, adam herkesi kaybeder beni kaybdedemez bir de bakmışssın ben sahnede kalmışım...

Rastegele seçilen insanlar sahneye geliyorlar.
12 kisilik havada asili turan minik bir tramvay vagonu tarzi bir yere gelip oturuyorlar. Ellerine fener veriliyor. Ve israrla, hatta birkaç kere Ingilizce bilip bilmedikleri soruluyor. Ve ardindan yine uzerlerine ortu kapatiliyor.Vagon havalaniyor. Ortu uçusuyor, uçusuyor...
Derken....
10 saniyeden az bir zaman içinde bu 12 kisi ellerinde fenerler Hollwood Theater'in tam en arkasinda bir anda beliriyor.. Inanilmaz... Inanilmaz... Gozlerimle gormesem inanilmaz, gordum yine de inanilmaz...

Artik nasil yapiyordusu, nasil mumkun olabiliri falan yok bu isin.
Koskoca dunyaca unlu, zamanimizin en buyuk magicieni David Copperfield.
Yapiyor iste. O kadar. Otesi yok...

Soylediklerinin aksine David Copperfield o kadar da yaslanmamis. Son derece fit, uzun boylu, acaip genis omuzlu ve çok iyi gorunuyor. Sahne performansi, enerjisi gayet normal.
Ancak... bir parça yorgun oldugu gozden kaçmiyor.
Biraz yorgun, biraz huzunlu, biraz bikmis sanki ayni seylerden...
Ya da ne bileyim MGM Casinosu'nun en âlâ suit dairesinde yasiyor olsa da kendi evinde yasamiyor. Soyle arkadaslarini davet edip guzel bir yemek daveti veremiyor...
Biraz yorgun ama yine de o kadar dev, o kadar etkileyici bir Copperfield gordum.

Izledigim en mukemmel showlardan biri miydi? Degildi belki...
Ama yine de efsanevi David Copperfield'i dunya gozuyle gormus oldugum için son derece memnunum.

Hem sonra...

Hâyâllerinin pesinden gidebilmiş ve onu hayatin kendisine çevirebilmis insanlardan daha çok kimse beni kendisine hayran birakamaz...

 Vegas'ta az kalsin hapse giriyorduk

Vegas'ta Sevgilimle Striptease Club

Erotik, Sehvetli, Bastan Cikartici: ZUMANITY 

Vegas'ta Poker Turnuvasi

Casinolar Caddesi: The Strip

Uyumayan sehir: Las Vegas

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder