18 Ekim 2010 Pazartesi

Selvi Boylum Al Yazmalim

Eski bir turk filmi vardi. " Selvi boylum al yazmalim" diye, filmin sonuna dogru Turkan Soray bi asik oldugu adama bakiyor, bir de kendisine emek harcamis, onun iyiligi icin herseyi yapmis adama bakiyor. "Ask mi emek mi?" diyor. Asik oldugu adamla kalkip gidemiyor, emek harcayanla kalmaktan bir yani tatmin ve bir yani eksik...
Askin emekten daha degerli olmasi nereden gerekiyor?
Kontrol altina alamadigimiz yonumuzu sevdigimizden.
Kontrol edilemedigi, onceden belirlenemedigi icin hep bir surpriz hep bir belirsizlik, olculemezlik, dolayisiyla bir challenge icerdiginden boyle pesindeyiz. Gercek hayat ve askin beraber var olmasi imkansiza yakin duzeyde zor bir olasilik. Cunku ask gercek hayatin illuzyonu, gercek degil. Ask bir hallusinasyon. Gercek oldugunu sandigimiz, asikken aslinda gercegin o oldugunu sandigimiz yanilgilar dizisi...
Asikken kendimiz degiliz, daha aptal kiliyor ask, zaaflari ortaya cikariyor, normalde yapmayacagin soylemeyecegin seyleri yaptiriyor, asla sapmayacagin yollara saptiriyor...
Cunku asikken kendimiz degiliz... Bilim kurgu filmlerindeki gibi birsey giriyor icimize, sanki bir baskasi yonetiyor bunyeyi, herseyi...

Gulden Kale Dustu kitabindaki intihar mektubu geldi aklima...

"Simdi kendimi su catidan asagi biraksam herseyi sona erdirsem... Hayatim bir film seridi gibi gecer mi gozlerimin onunden ve asagi inine kadar pisman olur muyum yaptigima az biraz once? Simdi kendimi biraksam surdan hersey sona erecek diyorum, bedenim paramparca olacak, ben diye birsey kalmayacak. Bir yandan da, yarin gidip kulagima bir delik daha deldirsem daha mi guzel olurum acaba diyorum..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder